Yanlış tahmin

243 28 20
                                    


Kızıl saçları yağan yağmur altında ıslanıyordu. Neredeydi? Gökyüzü soluk bulutlarla kaplıydı. Gözünü acıtacak kadar parlak bir solukluk ancak yağan yağmuru içine çekecek kadar kasvetli. Yer, ayakları altında dönüyordu sanki. Midesi bulandı, ağzında acı bir tat hissetti. "Nefes alamıyorum."



Gökyüzü bir anda göz görmez zifiri karanlığa büründü. Çizgiler hâlinde parıldayıp sönen şimşekler, yanındaki devasa evin çatısına vuruyordu. Nerede olduğunu gayet iyi anlamıştı artık. "Neler oluyor?" dedi. "Neden buradayım?" Önünde bir suret belirdi, Evan Byron. Tek bir mimik bile oynamıyordu yüzünde. Yutkunmaya çalıştı onun o tepkisiz yüzüne bakarken. Siyah çantası içindeki belgeler. Arabası. Barok tarzı ev. Devasa bir bahçe. Issız arazi.


"Erza, bu iş hakkında iyi olmayan düşüncelerim var. Ne olduğunu bilmiyorum ama-"


Bir silah sesi. Kuşların ekşi çığlığı. Jellal? O nerede?


"Oradan uzaklaş."


Kızıl saçlarından damlayıp vücuduna değen yağmur damlaları canını acıtıyordu. Sağanağın altında ne yapacağını bilemeyerek koşmaya başladı ama her yerde o gölge karşılıyordu onu: Evan Byron'un gittikçe somutlaşan bedeni.

Gelen gök gürüldemesi ile yere serildi. Acıtan bir sesmiş gibi kulakları parçalanırken etrafından yükselen sesler çöktüğü yerde ızdırapla kıvranmasına sebep oldu. "Hiçbir yere ayrılmıyorsunuz." "Erza!"  "Onu ikna etmeliydim! O belgeleri imzalamalıydı yoksa, yoksa..."


Tırnaklarını avucunun içine batırdı. Bu sesler onu delirtecekti.



"Bayan Scarlet, davadan beri sizi görememiştim." Korkunç sırıtış gözünün önünde belirirken ellerini gözlerine bastırmıştı. "Etkileyici bir performanstı gerçekten." Soluklanmaya çalışıyordu. "Onu neden şirketin hisselerini satın alan babana sormuyorsun?" 



Kızıl saçları yüzüne yapıştı. Vücudu buz gibiydi. "Nefes alamıyorum, nefes alamıyorum..." Dişlerini sıkıp ellerini kulaklarına bastırdı bu sefer. Dizlerinin üstündeyken yüzündeki onlarca yağmur damlasının kendi göz yaşları olup olmadığına emin değildi.


Adamın bedeni ona yaklaştı. "Hayır! Hayır! Bu gerçek değil!" Boğazındaki ağrı korkunç bir şiddetle tekrarlarken kendini, titreyen ellerini durduramıyordu.



Bekle. Bir ses.



"Erza." demişti. Adını mı sayıklıyordu?


Diğer seslerin solukluğuna rağmen çok net fakat adını tekrar tekrar söyleyecek kadar telaşlı olan titreşim sıyrıldı diğerlerinden.




"Erza. Yanındayım, yanındayım... Geçti..."


Kızıl saçlı kadın, gözlerini araladığında kendini soluk soluğa buldu. Başını sağa sola çevirerek yatağında diklenmiş, ne olduğunu bile anlayamadan yükselip alçalan göğüs kafesine izin vermişti.


"Yine mi aynı kabus?" dedi yanındaki safir saçlı, gözlerini onun yüzünde gezdirerek.


Erza sadece başıyla onayladı. Elini saçlarından geçirdiğinde yatağın ahşap başlığına yaslamıştı sırtını.


Jellal, eliyle gözlerindeki yaşı nazikçe aldığında ise ağladığının farkında bile değildi. Genç adama baktı. Kırmızı dövmenin zarifçe üzerine işlediği yüzü seyretti sakinleşmek ister gibi. Aynı şekilde kendini izlemekte olan gökyüzü mavisi bakışların uykulu duruşlarını algıladı o an. Pencereden odaya yayılan hissiz ışık, sabahın erken saatlerini işaret ediyordu. Yorgun bir nefes verdi ve başını safir saçlının göğsüne doğru yaslayıp uzandı onun yanına.

AvukatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin