'Sevgili canım cicim günlük,
Son anda aldığım bir kararla günlük tutmaya karar verdim. Eminim yarın unutup yazmıycam ama olsun.
Sebebi ziyaretim dün akşam olan o mukkemmel dakikaları seninle paylaşmak istemem.
Mira ablanın kızı olmak çok Eğlenceliydi. Hele Anıla kuzen muamelesi yapmak ayrı bir şamataydı. Anılı ilk kuzenim olarak tanıttığımda beni bir kenara çekip kafama vurmuş 'kuzenini sikerim' deyip ağırlığını ortaya koymuştu. Ama ben durur muyum? Asla! Her fırsatta Anıla 'canım kuzenim' 'kuzencim' 'sevgili kuzen bey' gibi içinde kuzen geçen her türlü tamlama çeşitini kullanmış bulunmaktayım.
Her seferinde kafama yediğim darbe de beni salak etme yolunda ilerliyordu. Ama salak olmadan atlattım çok şükür.
Gelelim Deren denilen sarı yelloza. Mira ablanın dediği gibi 'bir insan yedisinde neyse yetmişinde de o. Bu kadın hiç değişmemiş. Aynı çiyanlıģını koruyor'.
Kadın ilk başlarda tatlı gibi gözükse de Ateş ve Toprak abiyle daha çok ilgilenice kadının asıl amacını anladım. Bende durur muyum? Aldım savaşı yanıma. Toprak, Ateş ve Deren konuşurken ben Ateş abinin yanına Savaş Toprak abinin kucağına geçip 'babamm' 'canım babamm' 'benim babam' gibi şeyler söylerken mira ve Gökçe abla ordan bize aferin işareti yapıyorlardı. Anıl ise bu durumdan sıkılmış gibi sürekli gözlerini devirip duruyordu.
Yani sevgili günlük görevi başarıyla tamamlayıp o sarı çiyanı yarım saat içinde evden postalamış ve o gider gitmez evde bir zafer partisi vermiştik. Bugün günlerden Cuma. Aralığın 29 u. Yılbaşına sayılı günler kala sana görüşmek üzere diyor ve görüşmeyeceğimizi bilerek defteri kapatıyorum.
Sevgilerimle Eylül.'
Defterin kapağını kapatıp dolabın içine savurdum. İleride tesadüfen o defteri bulup okurdum belki.
Telefonumu elime aldığımda 5 mesaj artı iki arama vardı. Hepsi de Anıldandı.
Tek tek okudum.
"Sevgili kuzenim uyudu mu?"
"Kuzenine sıçasalar!"
"Sen yarın görürsün."
"Bugun kaçtın elimden ama"
"Yarın görüşcez!"
Allahım gece gece bu da manyak!
........
Sabah kafamda ötüp duran anneme 'tamam kalktım Viçdansız karı' Diyerek kendimi yere attım. Bu okuldan nefret ediyordum. Şimdi gitcen de sekiz saat ders dinliycen de ödev yapcan da şu bu derken offf. Allahtan bugün cumaydı. Yoksa isyan bayraklarını çekmiştim.
Okul için hazırlanıp kahvaltı yapmadan çıktım evden. Çok çok çok yorgun hissediyordum. Sınavlar başlamıştı. Resmen yeni yıla sınav ile giricektik. Sonra Eylül neden okulu sevmiyor!
Ah bir de bugun ingilizce sınavı vardı!.......
Berbat! İğrenç! Bok gibi! Resmen sınavda yanlış hatırladığım küçük bir hatanın yüzünden 15 puanım gitmişti. Testlerde zaten batmistim. Allahım lütfen 50 nin altında almıyım. Amin. (Cidden bunu ben yaşadım. Gitti 15 puan 😢😢)
Sınav salonundan çıkıp sınıfıma giderken gerizekalılığima sövüyordum. Dalgınlıģımdan ve görmediģimden arkamdan sarılan Anıla tepkim cırlamak olmuştu.
"Niye sinsi sinsi geliyon be aklım çıktı!"
"Suratın asılmış. Hayırdır?"
"Sınav kötüydü ya."
Duraksadı.
"Noldu Anıl?"
"Lan sınav var bu ders!" Deyip koşa koşa sınıfa çıkmaya başladı.
Arkasından gülerken bir anda sınav aklıma geldi ve ağlamaklı bir hale büründüm. Heyaaat, sen bize adil davranmadııın!!
Umarim beğenmişsinizdir. Yılbaşına kadar kitabı bitirmeyi planlıyorum. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Öptüm sizi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAN KOMŞUM 2- VELET
Genç KurguEylül. Annesi kadar güzel ve kırmızı saçlarıyla oldukça dikkat çekici. Anıl. Babası kadar yakışıklı ve annesinden aldığı mavi gözleri ile bir o kadar da etkileyici. Bu iki velet küçüklüklerinden beri birbirlerine karşı olan elle tutulur cinsten çe...