Selam arkadaşlar!
Öncelikle 28 saat sonra başlayacak olan yeni yılınızı kutluyorum!
Her kutlama bir umuttur bence,bir paylaşımdır,bütün bu koşturmanın içerisinde hayatın bize sunduğu tatlı bir mola,bir armağandır...
Nice sağlıklı ve mutlu yıllara!
Nice gerçekleşen umutlara!
Sizleri seviyorum dostlar!
Keyifli okumalar!
YİRMİ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Duşun sıcacık yağmuru bedenini gerginlikten arındırırken,zihninin de gittikçe rahatladığını hissetti.
Başarmıştı.
Yine.
Her zamanki gibi.
Deniz içini çekti.Belki de daha mutlu hissetmeliydi.Nedense bu sefer, her ulaşılan hedeften sonra hissettiği o tatmin edici heyecan bir türlü oluşmamıştı.Bu güne kadar okul ve iş hayatında elde ettiği başarılar kanıksamasına yol açmış olabilirdi tabi,ama son yıllarda gittikçe içinde yer eden bir şeylerin eksikliğinin de zaferine gölge düşürmesi olasılık dahilindeydi.
Deniz eline bolca şampuan döküp fazlasıyla gür olan ve yıkaması da,kurutması da oldukça zahmetli olan saçlarını özenle köpürttü.
Aslında gün pek de iyi geçmiş sayılmazdı.Öncelikle sabah sabah serviste talihsiz bir saldırı olayının yaşandığını duymuş ve hem üzülmüş,hem de sinirlenmişti.Dört aydır Türkiye'deydi ve bu olayların sık sık olduğunu fark etmişti.Sağlık bakanlığının bu konuda ciddi bir çalışma yapması gerektiği ortadaydı.
Neyse ki bunun dışında "Develi hastanesi" tüm beklentilerini karşılamıştı.Geriye ekibe uyum sağlayıp,verimli bir iş ortamına kavuşması kalıyordu.
Durulanırken,aklına akşam üstü koridorda yaşadığı eğlenceli atışma geldi.Gerçi ona atışma bile denemezdi ve şimdi komik gelse de,olay sırasında basbayağı sinirlenmişti yine de.
Dangalağın biri onu emirleriyle sindirmeye çalışmıştı.En gıcık kaptığı erkek tipiydi,cinsiyet ayrımcılığı yapıp,kendilerini dünyanın hakimi sanan ve astlarını ezmeye çalışan tanrı kompleksli küçük adamlar."Küçük dağları ben yarattım" havasıyla ortada dolaşıp,burnundan kıl aldırmayan bu tiplerle yıllarca mücadele etmişti genç kadın.Yine de adamın sabahki saldırının hedeflerinden biri olduğunu öğrendiğinde,kafasında oluşan bu olumsuz portreyi kesinleştirmekten kaçınmıştı,ne de olsa meslektaşının atlattığı badire az buz sinir bozucu değildi.Dudakları isteksiz bir şekilde kıvrılırken,"Acaba yumuşamamın tek sebebi bu muydu?" diye düşündü kendinle dalga geçercesine.Yoksa tanışırlarken maruz kaldığı o kopkoyu delici bakışlar mıydı?Ya da belki de ellerinin birbirine değmesiyle bir anda adeta cızırtısı tüm bedenini titreten kıvılcımlar demeti olabilir miydi onu düşmanca davranmaktan caydıran?
Her neydiyse,kendine adamı merak ettiğini gönülsüzce itiraf etmek zorunda bırakmıştı.
Babasını daha fazla bekletmemek için düşüncelerine ara verdi ve aceleyle saçını kurutup, üstüne rahat bir eşofman geçirerek alt kata indi.
Koral Bey şöminenin yanındaki iki koltuktan birinde oturmuş,dalgınca neşeyle dans eden ateşi seyrediyordu.Kırlaşmış,ama gürlüğünden bir şey kaybetmemiş saçları ve dinç görünümüyle yaşını göstermeyen,hala oldukça yakışıklı bir adamdı.Kızını görünce gözleri sevgiyle parıldadı:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CAN'IN MELEĞİ ("YÖRÜNGE "SERİSİ 3)
RomanceRock'un yaramaz çocuklarının aşkı keşfetme serüveni devam ediyor. "Yörünge"nin yakışıklı bateristi Can'ın gülen yüzünün ardındaki sır,iyilik meleğini kazanmasıyla aydınlanabilir... *********** "Can'ın meleği" bağımsız bir hikaye olarak da okunabilir...