Upuzun bir bölüm oldu.
Hatalarım varsa,affola.
Keyifli okumalar!
YİRMİ ALTINCI BÖLÜM
MELEK
Jinekolog Oya hanımın yanında geçirdiğim on beş dakikayı nasıl tamamladığımı net olarak hatırlayamıyorum bile.Gerçi bir şekilde otomatiğe bağlayıp,bir an önce bebeğe zarar verebilecek çinko birikiminden kurtulmam ve bir hafta sonra daha kapsamlı bir muayene için gelmem gerektiği konusunda doktorumla anlaşabildim,ama zihnimdeki karmaşa bir an için bile dinmedi.
Ve işte annemin karşısındaydım...Utanç tüm benliğimi kaplamıştı ve yüzüne bakmaya cesaretim yoktu.Daha demin Can'la henüz fazla bir yakınlığım olmadığı konusunda ona güvence vermiştim.
"Anne,düşündüğün gibi değil..."diye yutkunmaktan kesik kesik çıkan bir konuşmaya yeltendim.
"Melek,hadi gidip sakin bir yerde oturup,birer çay içelim kızım.Yorulduk."diye umutsuz savunma girişimimi kararlılıkla savuşturdu kadın.
Hastaneden çıkıp yürüdük ve bacağımın artık iyice sızlamaya başladığı sırada bir pastane bulup oturduğumuzda, biraz rahatlamış gibiydim.Annem her zaman anlayışlı bir kadın olmuştu,zaten bu yüzden Eda da,ben de ondan bir şey saklamazdık.En iyisi açık konuşmaktı.Beni düşüncesizliğimden dolayı adamakıllı haşlayacak olsa da,her halükarda yanımda olacağına güvenim tamdı.
Yine de,böyle bir şeyi nasıl anlatabilirdim ki...
Çaylarımızı söyledikten sonra ortaya çöken sessizliğe daha fazla dayanamayıp,yeniden denedim:
"Annem,inan sana yalan söylemedim ben.Gerçekten randevuya falan bile çıkmadık biz daha.Ama...işte...bu bir anda olan bir şeydi...Yani...aslında hiç aklımızda yoktu...Bilirsin,ben daha önce hiç..."
Devam edemedim.Dudaklarımı çiğneyip duruyor ve başımı kaldırmaya bile cesaret edemiyordum.
"Yani,o seni baştan mı çıkardı?"diye sertçe sordu annem.
Bu haksız itham karşısında irkildim ve öfkeyle bakan gözlerini görünce bir anda toparlandım:
"Kesinlikle hayır.Tam tersi...ben...İkimizde de sonuna kadar gidebileceğimizi düşünemedik galiba,ama ben uzaklaşamadım işte..."
Yüzümün yanmaya başladığını hissediyordum,ama sonuna kadar dürüst olmam gerekiyordu:
"Ben ona aylardır aşıktım zaten ve onu yakından tanıyınca...O kadar ilgili ve nazikti ki...Hiçbir şey hatırlamıyordu.Çok yalnız ve kaybolmuş gibiydi..."
Yine uzunca bir süre suskunluğa büründük.Garsonun önümüze koyduğu çaylar soğuyordu.
"Tamam Melek,olan olmuş diyelim.Şimdi ne yapmayı düşünüyorsun peki?"
Sesi hala soğuk çıkıyordu,ama alttan alta hissedilen kaygı ve üzüntüyü saklayamıyordu.
"Onu aldıramam anne...Bunu yapamam..."diye fısıldarken,gözlerime hücum eden yaşları durdurmak için debelendim.
"Kuzum,onu demek istemediğimi biliyorsun."diye sitem eden annemin de gözleri nemliydi."Birbirinizi pek tanımadığınızı söylüyordun bu sabah.Can'a ne kadar güveniyorsun?Bu konuda nasıl bir tepki vereceğini düşünüyorsun?"
Bilmiyordum.
Gerçi konuşmalarımız sırasında sarf ettiği birkaç cümleyi bir araya getirince oldukça umut barındıran bir tablo çıkıyordu ortaya.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CAN'IN MELEĞİ ("YÖRÜNGE "SERİSİ 3)
RomansaRock'un yaramaz çocuklarının aşkı keşfetme serüveni devam ediyor. "Yörünge"nin yakışıklı bateristi Can'ın gülen yüzünün ardındaki sır,iyilik meleğini kazanmasıyla aydınlanabilir... *********** "Can'ın meleği" bağımsız bir hikaye olarak da okunabilir...