Onların neler yaptıklarını merak ediyorsunuzdur mutlaka...
Valla ben de merak ettim ve bir göz atayım dedim.;)
Buyurun,keyifle okuyun.
OTUZ BİRİNCİ BÖLÜM
Bu ne lanet bir şeydi böyle...Nereden gelmişti,nasıl peyda olmuştu...Hatta nasıl izin almıştı da tam kalbinin ortasına kurulmakla kalmamış,beyninin en azından yarısını işgal edip,adeta tüm varlığını bilmediği bir tehdide maruz bırakmıştı.
Tolga mutsuzdu.İsimlendiremediği bir şeylerin etkisinde olduğu kesindi.Ve bütün bunların o cadının başının altından çıktığından emindi.Pozitif bilimci olmasa,kızın büyü yaptığına bile inanmaya hazırdı.Çünkü olanlar için mantıklı bir açıklaması yoktu.
Bu güne kadar onun için her şey kafasındaki raflara düzenli olarak yerleştirilmiş,etiketlenmiş ve numaralandırılmıştı.Yaptıkları ve yapacakları belliydi.
Tanımlanmışlardı,planlanmışlardı.
Önemine göre sıralanmışlardı.
Ve tam on sekiz yıldır bu planlar kusursuz işlemişti.
On yaşlarındayken aynı görkemli Davut amcası gibi olmak istemişti çocuk.Yani,muhtemelen o sıralar bunun sebebini anlayamamıştı,ama adamın ciddi,ne istediğini bilen ve tanrı gibi buyurgan tavırları onu hayran bırakmış ve o zamandan bu yana Davut amcasının fanatik müridi olmuştu.Yüce doktorun ağızından çıkan her tavsiye plana,her temenni kanuna dönüşmüştü Tolga için.
Varan bir:
"Duygular zayıflıktır,onlara geçit vermek tehlikenin ta kendisidir."
Varan iki:
"Vakti zamanı gelince,seni temsil edebilecek kadar düzgün ve konsantrasyonunu dağıtmayacak kadar uysal bir eş bulursun.O zamana kadar kadınlardan uzak dur,sadece dikkatini dağıtır ve hedefinden saptırmaya yararlar."
Varan üç:
"Hayatındaki istisnasız en önemli amacın kariyerin olsun.Onun sayesinde güçlü ve zengin olursun ve herkes önünde diz çöker."
İşte bu sonuncusu onu her zaman kamçılamıştı,çünkü babasının bin bir fedakarlığıyla gittiği özel okullardaki pozisyonu, onun o diz çökenlerden olduğunu sürekli yüzüne vurur gibiydi.Çoğundan kat kat zeki olsa da,o kibirli zengin veletlerin arasında hep kendini bir şekilde yetersiz hissetmişti çocuk.Bu yüzden amcasının talimata benzeyen tavsiyelerini kutsal emirler niyetine takip etmiş,hırsla çalışmış,çalışmıştı.O kadar odaklanmıştı ki buna,gözü başka hiçbir şey görmemiş,eğlence ve kız peşinde koşma isteği bile duymamıştı.
Ve bu yıllarca böyle sürüp gitmişti.Tek gerçek bağlılığı kafasında sağlam bir şekilde kazınmış programınaydı,tek hırsı da onu gerçeğe dönüştürmekti.
Ve şimdi...
Şimdi ona neler olduğu konusunda bir fikri yoktu Tolga'nın.Çocukluğundan itibaren neredeyse tüm duygularını,erimeyeceklerinden emin olduğu kalın buz küplerinin içine hapsetmiş ve hayatını onlar olmadan gayet rahat ve tam istediği şekilde yönetmeyi başarmıştı.Ne var ki son günlerde bir şeyler değişmişti.Belki kanı daha hızlı akmaya başladığı için, çıkan ısıdan buzlar hızla çözülmeye başlamıştı ve eriyen küplerin ürkütücü çıtırtısı kalbinin en derinlerinde yankı buluyordu.Hayret verici olansa,buzların kanını soğutacağına,daha da ateşlendirmesiydi.Serbest kalmış duygular,senelerin mahkumiyetine inat köpürürcesine coşuyor,donuk kişiliğinin vazgeçilmez dogmalarını önüne katarak,silip süpürüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CAN'IN MELEĞİ ("YÖRÜNGE "SERİSİ 3)
Roman d'amourRock'un yaramaz çocuklarının aşkı keşfetme serüveni devam ediyor. "Yörünge"nin yakışıklı bateristi Can'ın gülen yüzünün ardındaki sır,iyilik meleğini kazanmasıyla aydınlanabilir... *********** "Can'ın meleği" bağımsız bir hikaye olarak da okunabilir...