YAZAR: Merhaba arkadaşlar!
OKUR:Eee,hepsi bu mu?
YAZAR:Ha,tabi ki sizleri çok özledim,hem de çok!
OKUR:Teşekkür ederiz de,bir aydır ortalarda yoktun...
YAZAR:Ah,haklısın tabi.Çok çok özür dilerim.Aslında bilirsin,sizleri böyle habersiz bırakmak hiç adetim değildir,ama oldu bir kere.Duyuru yazmaktan nefret ediyorum,ha bugün,ha yarın derken zaman geçiverdi işte.Bu molaya gerçekten ihtiyacım vardı ama...
OKUR:Peki,artık iyi misin?Her şey yolunda mı yani?
YAZAR:Çok şükür,zımba gibiyim.Ve sizleri gerçekten özledim.Benim için endişelenip,arayanlara da tüm kalbimle teşekkür ederim.
OKUR:Tamam,tamam.Biz de seni gerçekten özledik.Bir bakalım hele neler yazmışsın,mola işe yaramış mı...;)
YAZAR:Umarım yaramıştır.Keyifli okumalar herkese.Ve kocaman sevgiler.
NOT:Multimedya sevgili müziksever arkadaşımız @ysmnrain'a gelsin...
YİRMİ BEŞİNCİ BÖLÜM
MELEK
Bazen hayatın gerçekten bizleri ters köşelere yatırmaktan hoşlandığını düşünürüm.Değerini yeterince bilmediğimizi hatırlatmak için midir nedir,ama bizlerle kedinin fareyle oynadığı gibi eğlendiğini hissettirir bana.Bu kulağa biraz zalimce geliyor,biliyorum.Öyle de zaten.Yoksa aşık olduğum adamın bana açılmasının ertesi günü ölümcül bir hastalığa yakalanmış olabileceğim haberi beni bu kadar yerle bir etmezdi.Tam da "aha,mutluluğu yakaladım nihayet" diye havalara uçtuğum sıralar, bunu öğrenmek gerçekten de darbeyi daha da keskinleştirdi sanki.
Ama yine de bu sadece bir olasılıktı ve ben metin olmaya çalıştım.Üstelik canım anacığımın da bana destek olması moralimi daha da yüksek tutmama yardımcı oldu.Yüzünün rengi belirgin bir şekilde beyazlamış olmasına rağmen,Emine sultan doktorun odadan çıkmasından hemen sonra bana dönüp:
"Sakın Melek."dedi biraz sertçe."Sakın ola üzüleyim deme.Daha ortada kesin bir şey yok.Hem Allah korusun,olsa bile biz o musibeti her türlü yeneriz canımın içi.Sen yeter ki içini ferah tut güzel kızım,emi..."
İşte buna söyleyecek lafım yoktu, yerden göğe kadar haklıydı ve ben içimdeki burukluktan tamamen kurtulamasam da,aynen annemin emrettiği gibi,peşin üzüntüyü kendimden uzak tutmaya çalıştım.
Kahrolsun ki,aklım yine de durmuyor,kötü senaryoları gözden geçirmekten geri kalmıyordu.
Kanser lanet bir hastalıktı ve tedavi süreci hastayı olduğu kadar,yakınlarını da fazlasıyla yıpratıyordu.Bu durumun ayrıntılarını biliyordum,çünkü yoğun bakım hemşiresi olarak hasta yakınlarına psikolojik destek konusunda eğitim almıştım.Ve eğer sonuç korktuğum gibi çıkarsa,ne yazık ki ailemi kendimden uzak tutamayacağımın bilincindeydim,annemin benden gözünü ayırmayacağı kesindi.
Peki,ya Can?
Onu neredeyse hiç tanımıyordum.Aynı şekilde o da beni.Evet,beni sevdiğini söylemişti,daha doğrusu mesajla bildirmişti,ama bu sadece aşık olmanın coşkusuyla gelen bir itiraf da olabilirdi.Sonuçta bu kadar taze bir aşkın hemen sevgiye dönüşmesi pek mümkün değildi bence.
Öyleyse böylesine zorlu ve sonu belirsiz bir deneyimi ona yaşatmaya hakkım olabilir miydi ki...Henüz yeterince yakınlaşacak zamanımız olmamıştı ve bir anda adamı sonu gelmeyen kemoterapiler,radyoterapiler,kusmalar ve krizler dolu bir ilişkinin içine itmem ne kadar doğru olabilirdi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CAN'IN MELEĞİ ("YÖRÜNGE "SERİSİ 3)
RomantizmRock'un yaramaz çocuklarının aşkı keşfetme serüveni devam ediyor. "Yörünge"nin yakışıklı bateristi Can'ın gülen yüzünün ardındaki sır,iyilik meleğini kazanmasıyla aydınlanabilir... *********** "Can'ın meleği" bağımsız bir hikaye olarak da okunabilir...