"Ama iyiyle kötüyü bilme ağacından yeme. Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ölürsün."
Yaratılış 2:17
Akrep ve yelkovanın soğuk nefesini kulağımın dibinde hissedebiliyordum; Göğsüm her inip kalktığında ölümün zafer çığlıklarını bir adım ileriden duyuruyor gibiydi.
Soluğumu tutarak, bedenimi kavrayan kollardan kurtulmaya çalıştım. Gülümsemeyle karışık bir inleme sesi çıkardığında tüm çabalarımın boşuna olduğunu fark etmem uzun sürmedi. Her ne kadar korksam da kurtulmak için ikinci bir çabada bulunmayıp yalnızca dudaklarımdan yukarıya doğru süzülen dumanı seyrettim. Şehrin terk edilmiş arazilerinden birindeki herhangi bir depoda olduğumuzu, neredeyse yıkılacakmış gibi görünen binanın kırık dökük pencerelerinden içeriye süzülen ay ışığından ve yerdeki inşaat malzemelerinden anlayabiliyordum.
Avcı bir şeyin kokusunu almış gibi kafasını yukarı kaldırarak havayı kokladı.
İçimden, ölmek istemiyorum, diye geçirdim. Hayır, bunun için uygun bir zaman değildi.
Onunla tanışmasaydım bu asla olmayacaktı, ölmem gerekmeyecekti. Ama ne kadar korkarsam korkayım, kararımdan dolayı pişmanlık duymuyordum. Hayat önüme bir fırsatlar destesi sunduğunda, çektiğim karttan dolayı üzüntü duymamın elle tutulur hiçbir yanı yoktu.
Avcı göğsünü sırtıma iyice yasladıktan sonra sivri tırnaklarından birini boynuma yasladı ve son kez gözlerimin içine bakarak dostça gülümsedi.
Y/N
Alacakaranlık uyarlamasıdır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
7 days to the wolves, kaisoo
Short StoryAvcı göğsünü sırtıma iyice yasladıktan sonra sivri tırnaklarından birini boynuma yasladı ve son kez gözlerimin içine bakarak dostça gülümsedi. 12 Ocak 2018, 0242 02 Mayıs 2020, 1648