✾ 14 ✾

507 51 49
                                    

Şaşırtma

Jongin diğer kurt adamı yakaladı. Kızgın hırıltıları, ağaçların arasında gök gürültüsü gibi çıkıyordu. Siyah ve beyaz parçalar, Jongin'in parçalanan kıyafetlerinden kalıntılar etrafa saçılmıştı.

"Jongin," tekrar çığlık attım ve tereddütle ileriye doğru ilerledim.

"Olduğun yerde kal Kyungsoo," diye emretti Chanyeol. Kavga eden kurtların hırıltıları arasında onu duymak çok zordu. Jongin daha avantajlı görünüyordu çünkü diğer kurttan daha büyük ve daha güçlü duruyordu. Gri kurda hızla vurdu ve onu ileriye doğru itti ama diğer kurt hızla Jongin'in üzerinden atladı ve tam önümde durdu. Geriye doğru bir kaç adım attığım sırada dengemi sağlayamamış ve geriye doğru düşmüştüm.

Sehun'un kızıldan sarıya dönen gözleri üzerimdeydi. Bunun ne olduğunu biliyordum ama bilmezlikten geliyordum. Tam bana bir adım daha yaklaşacağı sırada Jongin onu öyle bir ısırıp, beraber geldiği kadının üzerine fırlattı ki ikisi de neredeyse yarım metre ileriye yuvarlandı.

Jongin başıyla Chanyeol'a bir işaret yaptı. Çok geçmeden Chanyeol o güçlü bedeniyle beni düştüğüm yerden kaldırıp Jongin'in üzerine oturtturdu. Tüyleri yumuşacıktı. Canı acıyor mu diye düşünmeden edemedim ama sesimi de çıkarmadım. Chanyeol, Jongdae'yi de çok geçmeden arkama yerleştirdiğine, Jongdae ellerini belime sardı. Benim ellerim ise Jongin'in boynuna dolanmıştı. O kadar hızlı bir şekilde geldiğimiz yola girdi ki hızdan midemin bulandığını hissettim. Yağmur damlalarından daha hızlı hareket ediyor gibiydik. Sık ağaçların arasından düşen damlalar bize ulaşamadan düşecekleri yerden uzaklaşıyorduk. Gözlerimi sımsıkı yumdum ve tekrar açtığımda çoktan cipin yanındaydık.

Jongdae "İşte her gün göremeyeceğim bir manzara," dediğinde nefes nefeseydi. Şaşkınlıkla ona baktım, daha farklı bir tepki vermesini bekliyordum.

"Az önce Jongin'in kurda dönüştüğünü gördün ve tepkin bu mu?" diye sordum.

Başını olumsuz anlamda salladı.

"Hayır, tepkim bu," dedi ve Jongin'in sırtından çabucak inip bir ağacın dibine kustu. Hiç beklemeden oturduğum yerden inip Jongdae'nin yanına koştum.

"Tamam, geçti. Sorun yok," gibi şeyler söyleyip sırtını sıvazladım. Jongin'e bakmak için arkamı döndüğümde tamamen çıplak olduğunu görmemle ateşin yanaklarıma basması bir oldu. Onu hiç öyle görmemiş gibi Jongdae'ye geri döndüm. Çok geçmeden üzerine bir şeyler giyip yanımıza gelmişti.

"Gitmemiz lazım, hemen!" Sesi sertti.

"Chanyeol ve Baekhyun ne olacak?" diye sordum.

"Geldiler bile."

Jongin'in baktığı yöne doğru döndüm. İkili bize doğru hızlı adımlarla ilerliyorlardı. İkisinin de buraya kadar koşmuş gibi görünen bir hali vardı. Terliydiler, terden saçları alınlarına yapışmıştı ve hızlı hızlı nefes alıp veriyorlardı. İlk konuşan Baekhyun oldu.

"Peşimizdeler, buraya ulaşmaları fazla zaman almaz."

Bunun üzerine sözü Chanyeol devraldı. "Ayrıca çok kalabalıklar."

Jongdae'ye destek olarak çömeldiği yerden onu kaldırdım. Bedeninin bir kısmını bana yaslıyordu. Arabaya doğru ilerledik. Onu dikkatli bir şekilde arka koltuğa yerleştirdikten sonra, ön koltuğa Jongin'in yanındaki yerime geçtim. Kalbim çok hızlı atıyordu. İçimde anlam veremediğim bir endişe vardı.

Jongin motoru çalıştırdı, motor hayat buldu, geri geri gittik ve kıvrımlı yola çıktık. Jongin benim anlayamadığım hızda bir şeyler söylüyordu, söyledikleri daha çok küfre benziyordu. Sarsıntılı yolculuğumuz buraya gelirken ki kadar rahat değildi. Chanyeol ve Baekhyun camdan dışarı bakıyorlardı. Jongdae ise gözlerini kapatmış yaşadıklarına bir anlam vermeye çalışıyor gibi görünüyordu.

7 days to the wolves, kaisooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin