Mektup
"Eğer ölürsen Jongin kurtulmuş olur, Onu kurtarabilirsin Kyungsoo."
Hâlâ yaşadığım şokun etkisindeydim. Jongin'e mühürlenememiştim. Sehun bir şey söylemeyeceğimi anladığında konuşmaya devam etti.
"Sessizliğinden kabul ettiğini çıkarıyorum." Yine bir şey söylemedim. Gittikçe hırçınlaşıyordu.
"Şimdi dediklerimi yavaşça tekrar et. 'Baba neredeysen orada kal,' de."
"Hayır baba neredeysen orada kal." Sesim neredeyse bir fısıltı gibi çıkmıştı.
"Odanın içinde dolaşırken 'Baba, beni dinle,' der misin lütfen. Söyle dedim!"
"Baba lütfen beni dinle." Bu sefer de sesim yalvarır gibi çıkmıştı. Ağlamamı bir türlü durduramıyordum. Tek düşündüğüm şey Jongin'i kurtarmaktı. Dediği gibi yavaş yavaş odanın içinde turladım. Korkumun tamamıyla bedenimi sarmalamadan önce mantıklı düşünmeye çalışıyordum.
" İşte böyle, yalnız mısın? Sadece evet ya da hayır de."
"Evet."
"Ama seni hâlâ duyabildiklerinden eminim."
"Evet."
"Dua et de az önceki konuşmalarımızın hiçbirini duymamış olsunlar. Yoksa sevdiklerin zarar görmek zorunda kalabilir. Şimdi 'baba bana güven,' de."
"Baba bana güven."
"Arkadaşlarından kurtulmak için sana ihtiyacım olacak; Evet ya da hayır de."
"Hayır."
"Bunu duyduğuma üzüldüm Jongin'in de hayatı söz konusu. Onları uzaklaştırabilir misin?"
Kurtulmanın bir yolu olmalıydı. Havaalanına yakın olduğumuzu ve buranın daima kalabalık olduğunu hatırladım. Hem kalabalık, hem karışık...
"Evet."
"Şimdi oldu işte. Bunun kolay olmayacağına eminim ama yanında biri olduğunu hissedersem sevdiklerini hiç düşünmeden tehlikeye atarsın. Sizden daha kalabalığız, sevdiklerinin hayatını ne kadar kolay tehlikeye atabileceğini anlayabiliyor musun. Evet ya da hayır de. "
" Evet," dedim tiz bir sesle.
"Güzel, seni tekrar arayıp nerede buluşacağımızı söyleyeceğim. Telefonunun şarjı dolu olsun, yanından sakın ayırayım deme." bu işin sonunun neye varacağını biliyordum ama söylediklerini harfiyen yapacaktım.
"Öğle vaktinden önce harekete geçeceksin Kyungsoo. Bütün günümü seni bekleyerek harcayamam," dedi kibarca.
"Babam nerede?" diye sordum sertçe.
"Ah, dikkat et Kyungsoo. Ben sana söyleyene kadar konuşma."
Sustum.
"Arkadaşlarının yanına döndüğünde onları şüphelendirmemen çok önemli. Onlara babanın aradığını ve onunla en yakın zamanda eve dönmenle ilgili konuştuğunu söyle. Şimdi dediklerimi tekrarla 'Teşekkür ederim baba,' Söyle dedim."
"Teşekkür ederim baba." Göz yaşlarım tişörtüme damlıyordu.
"De ki, 'seni seviyorum baba, yakında görüşeceğiz.'"
"Seni seviyorum baba." Sesim giderek boğuklaşmıştı. "Yakında görüşürüz."
"Görüşürüz Kyungsoo. Seni görmeyi dört gözle bekliyorum." dedi ve telefonu kapattı.
Telefon hâlâ kulağımdaydı. Korkudan donup kalmıştım. Yerimden kıpırdayıp da telefonu elimden bırakamamıştım.
Kendimi kontrol etmeye çalışırken saniyeler geçiyordu. Düşüncelerim yavaş yavaş bu acı duvarını yıkmaya başlamıştı. Plan yapmalıydım. Şu anda yapabileceğim tek bir şey vardı onunla buluşmak ve ölmek. Hiçbir garantim yoktu, Jongin'i hayatta tutmak için verebileceğim hiçbir şeyim yoktu. Ona ait değildim. Bana mühürlenememişti ve o şeylerden birine her an dönüşebilirdi. Buna rağmen beni uzaklaştırmış ve korumaya çalışmıştı. Kendini hiç düşünmemişti. Eğer o bunu yapabiliyorsa, ben de yapabilirdim.
Çaresizdim; pazarlık yapacak bir yol yoku. Önerebileceğim veya esirgeyebileceğim hiçbir şey onu etkilemezdi. Yani başka şansım yoktu; gitmek zorundaydım.
Korkumu elimden geldiğince bastırmaya çalışıyordum. Ayrıca babam da tehlikede olabilirdi. Telefonuna bu kadar kolay ulaşabiliyorsa, onu da rahatlıkla öldürebilirdi. Aileme bulaşabileceğini hiç düşünmemiştim. Kararımı vermiştim. Düşünerek zaman kaybetmenin anlamı yoktu. Mantıklı düşünmek zorundaydım çünkü Chanyeol ve Baekhyun yan odadan her şeyi duymuş olabilirlerdi. Onlardan kurtulmam gerekiyordu ama bu imkansızdı.
Bu civarı iyi biliyor olmanın benim lehime olduğunu umut ediyordum. Bu şekilde Chanyeol ve Baekhyun'u kendimden uzak tutmalıydım.
Jongin'i bir daha göremeyeceğimi kabul etmekte zorlanıyordum. Ona zarar verecektim ve hoşça kal bile diyemeyecektim. Resmen işkence çekiyordum. Her şeyi bir kenara bırakıp Chanyeol ve Baekhyun'la yüzleşmeye gittim.
Yüzümdeki ifade donuktu ve bakışlarım anlamsızlaşmıştı. Yan odaya girdiğimde Chanyeol ortalıkta görünmüyordu.
"Chanyeol nerede?" diye sordum düz bir sesle. Baekhyun endişeyle yüzüme baktı.
"Oteldeki hesabı ödemek için çıktı." Sesinde sorgulayan bir hava vardı.
"Babam aradı. Meraklanmış. Bir an önce eve gelmemi istedi ama bir süre daha gelemeyeceğim konusunda onu ikna ettim."
"Onun iyi olmasını sağlayacağız Kyungsoo, merak etme."
Arkamı döndüm; onun yüzümdeki ifadeyi görmesine izin veremezdim. Gözlerim komodinin üzerinde duran boş otel kağıtlarına takıldı. Orada bir zarf da vardı. Bu iyiydi.
Yavaş yavaş kağıtlara doğru yürüdüm. Bir planım vardı.
" Baekhyun," dedim usulca." Eğer babam için bir mektup yazsam bunu ona verir misin? Yani eve bırakabilir misin?"
"Elbette Kyungsoo. " Sesi çok dikkatliydi. Ben de neredeyse sıkıntıdan patlayacaktım. Duygularımı daha iyi kontrol altında tutmak zorundaydım.
Tekrar yatak odama gittim ve yatağın başındaki komodine eğilim yazmaya başladım.
"Jongin," diye yazdım. Ellerim titriyordu, harfler güçlükle olunabiliyordu.
Beni tanımanın sana acı ve hüzün getirdiğinin farkındayım. Bunları yaşamanı hiç istemiyorum. Seni seviyorum ve tüm bunları seni sevdiğim için yaptığımı bil.
Gidip onunla yüzleşmem gerekiyor, lütfen bana zarar gelirse kendini çok bunaltma ve yaşamaya bak. Her şey için çok üzgünüm. Seninle hep sonsuza kadar birlikte olacağımızı düşünmüştüm, bana mühürlenememiş olman aklımın ucundan bile geçmemişti.
Chanyeol ve Baekhyun için de bana kızma. Onları kendimden uzak tutmam bile bir mucize olacak. Bir de benim için onlara teşekkür et, özellikle de Baekhyun'a.
Ve lütfen ama lütfen peşimden gelme. O böyle istedi ki bence de böyle olmalı. Benim yüzümden herhangi birine bir şey olursa dayanamam. Bu özellikle sen olmamalısın. Lütfen benim için bu kararıma saygı duy.
Beni affet, seni seviyorum.
Kyungsoo.
Mektubu dikkatle katladım ve zarfın içine koydum. Eninde sonunda bunu bulacaktı. Umarım bu kez beni anlar ve bir kez olsun dinlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
7 days to the wolves, kaisoo
ContoAvcı göğsünü sırtıma iyice yasladıktan sonra sivri tırnaklarından birini boynuma yasladı ve son kez gözlerimin içine bakarak dostça gülümsedi. 12 Ocak 2018, 0242 02 Mayıs 2020, 1648