Pure Stupid!
46.Bölüm 'Yeniden...söyle.'
KyungSoo,işleri kolaylaştıracağını düşündüğü için sahte bir zehir içecekti,o zehir kalbiydi.JongIn'i unutabileceğini düşündüğü için çekip gidecekti.
JongIn'in unutamayacağını bilmeden.
Ve diğeriyse sadece kendini suçlayacaktı.Soo'nun zehrine inanıp,düşünceleriyle kendini boğacak,öldürecekti.
Şu dakikadan sonra hala geri dönüş var mıydı?Yoksa tüm yollar gerçekten tükenmiş miydi?
||||||
Attığı her adımda yürümek biraz daha zorlaşıyordu onun için.Sonuna kadar tuttuğu göz yaşlarının suratını ıslattığını hissettiğinde sadece olduğu yere eğilip hıçkırmaya başlamıştı.Neden peşinden gelmediğini düşündü.Neden 'Gitme' demediğini merak ediyordu.Belkide gerçekten,sandığı kadar değerli değildi.Sevildiğini zannetmişti.Kendisi acı çektiği için JongIn'de çekmiş olabileceğini düşünmüştü hep,bu düşünceyle avutmuştu kendini.Ama şimdi...Şimdi öyle hissetmiyordu.Konuştuğunda kaybolacağını düşündüğü boşluk,iyice derinleşmiş,içinden çıkılmaz bir hal almıştı.
Bacakları kendine itaat etmekte güçlük çekiyor,beyni 'Geri Dön.' Dese sevgilisinin kollarına koşmaya hazır bekliyordu.
'Bir bahane' dedi kendi kendine.'Geri dönüp yüzünü yeniden görebilmem için bir bahane bul bana,Tanrım.'
Gözüne ilişen cisimle uzunca bir süre bakıştılar ve sonunda bunun yeterli olduğu kanaatine vardığında,bu defa ardından koşulan değil,koşan kişi olmayı seçmişti.
|||||
''JongIn!'' Kendi sesi ve rüzgarın uğultusu dışında tamamen sessizliğe bürülü boş sokakta gezindi gözleri.Hava tamamen kararmış önünü görmekte güçlük çekiyordu.Henüz 5 dakika bile olmamıştı.Gitmiş olamazdı.Olmamalıydı.Bıraktığı yerde duruyor olması gerekiyordu.
Önünü göremediği sokakta birkaç adım daha attıktan sonra yeniden bağırdı.
''JongIn!''
Ama hayır,ne bir cevap geliyordu ne de onun varlığını hissettirecek herhangi bir ses işitiyordu.Kalbinin korkudan mı yoksa bilmediği başka bir histen mi yerinden çıkacakmışcasına atmasını umursamadan adımlarını hızlandırdı.
''JongIn!JongIn!JongIn!''
Kendisine uçsuz bucaksız gibi görünen karanlıkta delicesine koşarken tek yaptığı,söylemeyi bile özlediği ismi delicesine bağırmaktı.Bu kelime hep dökümeliydi dudaklarından,mühürlenmeliydi kalbine asla silinmemek üzere.Gözleri hilal şeklini alıp,son göz yaşı damlaları döküldüğünde sadece gülümsüyordu.
''Bunu geri al.'' Elindeki yüzüğü,kafasını duvara yaslamış ve kapşonun suratını tamamen örttüğü sevgilisinin eline yerleştirirken mırıldanmıştı.
''Artık temiz bir başlangıç yapabiliriz....yeni kişilerle.'' Tereddütle devam etti,KyungSoo.Hala cevap gelmiyor olması kendisini deli ediyor olsada,onun ağzındanda kendi adını duymadan gitmeye hiç niyeti yoktu.
''Hey!''
Kapşonu açmaya uğraşırken söyledi ve sonunda çıkarmayı başardığında gördüğü manzarayla olduğu yerde kalakalmıştı.
''JONGIN!'' Dakikalardır attığı çığlılar arasında en büyüğüydü bu.Elini hemen karşısındaki renk değiştirmiş,buz gibi surata yerleştirirken göz yaşlarının kontrolünü tamamen kaybetmişti.JongIn'in kanayan ve yanaklarınıda beraberinde kana bulayan burnuna yanındaki taşlar yardımıyla kestiği tsirtünün bir parçasını bastırmıştı.