Pure Stupid!
26.Bölüm
Sanırım,artık erkeklerden de kadınlardan da nefret ediyorum.Hepsinin canı cehenneme.
''296...297..298..''
Islanmamak için oturduğu sandalyenin üzerine şemsiye açtırmıştı.Elindeki magazin dergisini incelerken bir yandan da gözünün ucuyla beni kontrol ediyordu.
''Bir tane bile eksik yapmadığına emin ol.Yoksa hepsini baştan çekmek zorunda kalırsın.''
Başımın döndüğünü hissediyorum.100 metre tırmandıktan sonra şimde de 500 sınav çekiyordum ve gerçekten bitmiş durumdaydım.Bacaklarım tutmuyor,saçlarıma düşen yağmur damlaları adeta beynimi donduruyordu.
''Sonra devam edemez miyim?Gerçekten kötü hissediyorum.'' Üşüttüğümden olsa gerek sesim kısılmıştı ve kelimeleri güçlükle bir araya getirmiştim.
Yudumladığı kahvesini sandalyenin kenarına koyup,elindeki dergiyi dizleri üzerine bıraktı.
''Bayılırsan seni doktora götürürüm yani devam edebilirsin.''
''Bana neden bunu yapıyorsun?'' Mırıldandım.Kollarımın beni kaldıracak gücü kalmamış,yere dayadığım ellerimi bırakmamla kendimi çamurun içinde bulmuştum.
Derin soluk alış verişler bırakırken,ciğerlerime dolan her soğuk rüzgarda sanki biraz daha ölüyordum.
Bir süre baktıktan sonra yanıma yürüdü.Elini çeneme yerleştirmiş çattığı kaşlarıyla her an kapanmak üzere olan gözlerime kenetlemişti gözlerini.
''Haddini bilmelisin,velet.Ben senin öğretmeninim ve senden yaşca büyüğüm.Şu an yaptıkların hiçbir şey değil.Eğer o iğrenç şakalardan herhangi birini tekrarlayacak olursan,süründürürüm seni.İnsanlar yürürken sen emeklemek zorunda kalırsın ve çadırda uyumak yerine hepimize bekçi köpekliği yaparsın.Ağzımdan çıkan her şeyi kelimesi kelimesine uygularım,ChanYeol.Ve emin ol sen bunu istemezsin.'
Cevap verecek halim yoktu,onunda bunu umursadığını sanmıyordum zaten.Her öksürüşümde vucudumdan bir parça kopuyor,yoğun sağanakta betona yığılmış olan bedenim,artık işlevini yerine getiremiyordu.
Ama ben olduğum yerde acı içinde kıpırdanmaya çalışırken o kadın,ardına bakmadan yürümeye devam etti.
Tek başıma geçen 10 dakikalık bir süre sonunda bana seslenen tanıdık sesle baştan aşağı ürperdim.
Hayatımda ilk defa kendi işimi kendim göremeyecek haldeydim.Yardıma ihtiyacım vardı.
''Hey!Sen iyi misin?'' Bağırdı yine aynı ses.
''Evet,o kadar iyiyim ki hareket edecek halim yok.''
''Tanrım!Nasıl bu hale geldin ki sen zaten?''
Büyük ellerini omuzlarıma yerleştirmiş,tıslaya tıslaya kaldırıp kucağına almıştı.
''Neden buradasın,kardeşinin yanında olman gerekmiyor mu?'' Yarım açık gözlerimle,gözlerine bakmaya çabalarken söyledim.
Kafamı omzuna yerleştirip,uzun parmaklarıyla gözlerimi kapattı.
''Öğrenmen gerekmiyor.Kamp doktoruna ulaşıncaya kadar sadece uyu.Tek bir kelime bile edip başımı ağrıtacak olursan seni eski yerine götürür ve öylece bırakırım.''
Son söylediği birkaç cümleyi duyamamıştım.Soğuktan buz tutmuş yüzümü,sıcak boynuna gizledim.Sonrasında da uykuya dalmıştım zaten.
''Soo,Hadi bana nasıl aşık olduğunu anlat.''