Pure Stupid!
33.Bölüm 'Neden işler Kai'ye değilde Sarp'a sarıyor?'
|||||2 Hafta Önce|||||
''Beni seviyor musun?''
''Tanrım,JongIn.Tabiki seviyorum.Yap artık şu lanet olasıca işi.''
''Beni gerçekten seviyor musun?''
KyungSoo gözlerini kapatıp,dişlerini sıktı.Sinirden alt dudağını kemiriyordu.Çırılçıplak uzandığı yataktan doğrulup kollarını sevgilisinin boynuna doladı.Karşısındaki dudakları kızartana kadar öpmüş,kanayıncaya kadar ısırmıştı.
''Sana delice aşık olduğumu nasıl kanıtlayabilirim?Söyle,söz veriyorum ne olursa olsun itiraz etmeyeceğim.''
''Sonun olmak istiyorum.''
''Ne?''
JongIn ellerini,Soo'nun çıplak belinde gezindirdi ve büsbütün kendine bastırdı.Artık vucutlarının her bir noktası birbirine değiyor,nefesleri birbirine karışıyordu.
''Benden başka kimsenin sana dokunmasına izin vermeyeceğine dair yemin etmelisin.Sadece benim olmanı istiyorum.Sonsuza dek.İlkin değilim belki,tamam sorun değil.Ama sonun olmalıyım.Bunu...yapabilecek misin?''
''Neden böyle bir şey istiyorsun?'' Gözlerini kaçırırken söyledi Soo.
JongIn kaşlarını çatmış,kendinden belli bir mesafe uzaklaşan sevgilisini kucağına oturttuktan sonra yeniden gögsü üzerine bastırmıştı.Gözlerini hemen önündeki kusursuz yüze çevirdi.
Sevgilisinin boynuna bıraktığı hafif ama sevgi dolu öpücükler,Soo'nun tahrik olması için yetiyorda artıyordu bile.
''Yeterince açık değil mi?Seni seviyorum.Çok seviyorum.Sadece...sonsuza dek sadece benim olmanı istiyorum.''
KyungSoo,yüzünü Kai'nin boynuna saklarken mırıldandı.
''Bana böyle şeyler söyleme.''
Bu JongIn'in beklediği cevap değildi.Nedenini bilmiyordu ama sıkıca dolanmış kollarını genişletmiş,sevgilisinden uzaklaşmıştı.
''Tamam.Söylemeyeceğim.''
Soo hatasını fark ettiğinde,yatağın köşesine oturmuş JongIn'e doladı kollarını.Çıplak omuzlarını öperken,sarılışını her an biraz daha sıkılaştırıyordu.
''Öyle değil,aptal.Yanlış anladın.Demek istediğim...Hayatımda ilk defa birisi bana böyle şeyler söylüyor ve ben...ben ilk defa bu kadar mutlu hissediyorum.Seni seviyorum,JongIn.Seni gerçekten çok seviyorum ve Söz veriyorum,sonum olacaksın.Beni bırakmadığın sürece,senden asla vazgeçmeyeceğim.''
|||||||Günümüz|||||||||
Tuvaletteydik.Çok öncesinden bazı ihtiyaçlarımızı gidermek için görevliden gizli anahtarın bir kopyasını yaptırmıştım.Ama anlaşılan burayı sadece özel durumlar için kullanmayacaktık,konuşmamız gerektiği zamanda soluğu direkt burada alıyorduk.
Soo'yu soğuk olan duvara ittirdiğimde acıdan olsa gerek inlemişti.
Ellerimi iki yanına dayayıp kaçmasına engel oldum.
''Amacın ne lanet olası?'' Çırpınmalarını kesip gözlerini gözlerime kenetlerken söyledi.
''Ne olduğunu biliyorsun.Tanrım,neden böyle davranıyorsun?Bugünlerde hep benden kaçıyorsun,bir şey oldu değil mi?Söyle bana!''
Sinirliydim ve ses tonumu kontrol edemiyordum.Bir süre boyunca sadece bakıştık ve sonrasında o kafasını eğip kollarımın altından geçmeye çalıştı.
''SOO!'' Bağırdım yeniden.Bileğini yakalamış sıkıca kavramıştım.Elini kolumdan kurtarmaya çabalarken bedeni sürekli benimkine çarpıyor konuşmak yerine sadece dişlerini sıkıyordu.
''SOO!!TANRI AŞKINA GERÇEKTEN SİNİRLENİYORUM.NE OLUYOR!''
Gözlerini devirip,derin bir iç çekti.
''Bir şey yok,JongIn.''
Boğazımın düğümlendiğini hissettim.O...O bunca zaman bana hiç doğru düzgün 'JongIn' dememişti.JongInnie ya da Kai'yi kullanıyordu.Şimdi ne değişti?Bu çocuğun lanet olası sorununu birisi bana söyleyebilir mi?
''Farkında değilsin ama canımı acıtıyorsun.Neden bu kadar soğuksun?Bir anda...Neden?''
......
''Bak üzgünüm.Eğer o çocukla konuşmamanı söylediğim içinse?Sadece kıskanmıştım.
Soo üzgünüm.Böyle yapma.Seni seviyorum,tamam mı?Benimle ilgilenmediğin zaman kendimi kötü hissediyorum,lütfen.''
Kollarımı küçük bedene dolayıp kendime bastırdığımda hiçbir tepki vermemişti.Ona aldırmadan kafamı saçlarına gömüp birkaç öpücük bıraktım.Belindeki ellerimi yüzüne çıkarıp avuçlarım içine aldığımda kurumuş dudaklarından birkaç kelime döküldü.
Yanlış duymuş olmak için varımı yoğumu verebileceğim birkaç kelime.Ömrüm boyunca duymaktan en çok korktuğum birkaç kelime.
''N-n-ne?Tanrım,lanet olsun!Böyle kötü şakalar yapma,tamam mı.Öleceğimi öğrensem bu kadar canım yanmazdı sanırım.''
Dudaklarını ıslatıp,kemirdi.Ona doladığım kollarımdan kurtulmuş tuttuğu nefesi bırakmıştı.
''Şaka felan değil.Ayrılmak istiyorum,JongIn.Bitsin artık.''
Yalnızca boş gözlerle ona bakmaya devam ediyordum.Tanrıya şu an olanların yalnızca lanet olası bir rüya olması için defalarca yalvardım.Gözlerimde birikmiş yaşlar öyle rahatsız ediciydiler ki,yalnızca birkaç salise içinde ardı arkası kesilmeden akmaya başlayacaklardı.Seneler sonra ilk defa gözlerim doluyor,ilk defa kalbim böylesine acıyordu.
''Bir şey söylemeyeceksen gidiyorum.''
Attığı birkaç adımın sonunda bileğini yeniden yakaladım.
''Neden?BANA NEDENİNİ SÖYLE!NEDEN BİRDEN AYRILMAK İSTİYORSUN?YANLIŞ OLAN NE?NE YAPTIM?''
Öyle çok bağırıyordum ki damarlarım tamamen ortaya çıkmış biraz daha zorlarsam adeta patlayacaklardı.
''Hata felan yapmadın.Sadece...eskisi gibi hissetmiyorum.''
Bileğini tutan elimi alıp gögsünün üzerine koydu.
''Eskisi gibi çarpmıyor,JongIn.Sanırım... artık sana aşık değilim.Üzgünüm gerçekten,ve şimdi gitmeliyim.''
Kapının üzerinde bıraktığım anahtarı çevirdi ve arkasına bile bakmadan çıkıp gitti.Ne olmuştu şimdi?Tanrım,az önce ne oldu?
Hayır.Bugün 1 Nisan?Kabus?Tanrım,şaka mı yapıyorsun?
Bitmedi değil mi?Bitmedi....
Sınırına gelmiş göz yaşlarım akmaya başlayıp suratımı yaktığında,tüm gerçekliğin farkına varmıştım.Şu an hiçbir şey duymuyordum,kulaklarımda tarif edemeyeceğim derecede derin bir uğuldu vardı ve dizlerimin beni taşıyacak gücü kalmamıştı.
Yere düşmüş aptal aptal arkasından bakarken tek bildiğim ölümle yaşam arasında bir yerlerde olduğumdu.Ölmüşüm ama bedenim buradaymış gibi.Kalbim yokmuş ve hiç varolmamış gibi.Her şeyi unutmuştum.
Tanrım,şu an sadece tek bir şey diliyorum.Lütfen!Lütfen!Sadece o küçük beden geri dönsün ve bana sıkıca sarılsın.
Beni sevdiğini, az önce ciddi olmadığını söylesin.Söz veriyorum,kızmayacağım.Ona bir daha hiç bağırmayacağım.
.......
Ama gelmedi.Soo,o günden sonra bir daha hiç JongIn'e gülümsemedi.