"Taehyung, gel. İlaçlarını yenileyeyim."
Taehyung kafasını salladı ve usulca yerleşti önüme.
Parmaklarımla yara bantlarını ve sargı bezlerini teker teker çıkardım.
Çok iyi sayılmazdı ama en azından mikrop kapmıyordu.
Alt dudağımı yaladım.
Baş parmağımla elmacık kemiğini okşarken mırıldandım.
"Doktora gidelim mi?"
Bana baktı.
Olumsuz anlamda salladı kafasını.
Yarasına değen saçlarını geriye ittim ve sordum.
"Neden ki? Orada daha iyi yaparlar? Daha çabuk geçer yaraların..."
Omuzlarını silkti.
Eline kağıt ve kalem aldı.
O sıra kirpiklerine bakıyordum.
Yazıp, bana uzattı.
'Onların elleri çok yapay.'
Kafamı yana eğdim.
Ne demek istediğini anlamamıştım.
Kağıdı elime aldım ve kağıdı inceledim.
Soru sorar gibi baktım ona.
Omuzlarını silkti.
Derin bir nefes verdim ve kağıdı kenara koydum.
Krem tüpünü elime aldım ve parmağımın ucuna sıktım.
Alt dudağı titredi ve kapattı gözlerini yavaşça.
Yavaşça yaraların üstüne sürdükten sonra elimi peçeteye silip, kapağını kapattım.
Yara bandını yapıştırıp, sargı beziyle sardım yine.
Hepsini sehpanın üstüne koydum ve sessizce konuştum.
"Açabilirsin gözlerini."
Dediğime uydu ve açtı gözlerini.
Ben de o sıra iç çekip, arkama yaslanmıştım. Ayaklarımıda sehpanın üstüne koymuştum.
Göz ucuyla Taehyung'a baktığımda; tatlı bir ifadeyle bana bakıp, papağan gibi taklit etmişti beni.
Kıkırdamama engel olamamıştım.
Anlamamış gibi bana baktı.
Bir şey yok dercesine omuzlarımı salladım.
Kafasını yavaşça salladı.
Bir kaç gündür uzak kaldığım sessizliği özleyeceğimi düşünmezdim.
Taehyung'un nefes alışlarını çok özlemişim...
Tenimi ürperten bu derin sessizlik, Taehyung'un elimi tutmasıyla, sıcaklık kazandı.
Kocaman olan ellerini, minik ellerime kol kanat gerdi.
Aniden gelen bu şirin baskıya karşı, Taehyung'a baktım.
Bana baktı.
Yanaklarında şirin kırmızılıklar vardı.
Utanmıştı.
Benimle olan kontağını kesmeden, minik elimi dudaklarına götürdü.
Avucumun içini öptü.
Tanrı'm, bana bakarak nasıl öpebiliyordu?
Kurumuş dudaklarımı yaladım titrekçe.
Kafamı yasladım koltuğa.
Tebessüm ettim.
Onunda dudaklarında tebessüm kırıntıları serpiştirilmişti.
Yaslandı.
Ellerimi daha da sıkı tuttu.
Öyle oturduk saatlerce.
Geceye kadar, yıldızlı gece gözüme kesişene kadar oturduk,
o da elimi tuttu.