demi-lune.

1.8K 187 67
                                    

Yanımda oturan Taehyung'un göğsüne minik bir kedi gibi sindim. Minik parmaklarımla adım adım beline doğru yol çizdim. Gülümsedi sıcacık; fakat tüyleri diken misali dikilmişti.

Ona dokunmamdan hoşlanıyordu. Ve hiçbir zaman da vücudunu kontrol edemiyordu.

İri kollarıyla beni hınzırca kendine bastırdı.

Yağmurdan korkan bir kedi gibi olmuştum; delici yağmurun altında çaresizce dikilirken, birden vücudumdan daha büyük bir gölge bulmuştum. O kötü yağmurdan kaçıvermiştim.

Bu da böyleydi işte. Taehyung benim yağmurdan kaçmamı sağlayan bir gölgeydi.

Karanlıktı, ama kendi karanlığında insanları koruyordu.

Sıkıca tutunduğum vücudun kokusunu bir kere içime çektim. Ciğerlerim o kokuyla dolunca, nefes almayı bırakırcasına yüzümü göğsüne gömdüm.

Vücudumu tatlı bir sıcaklık dalgası sardı. Tebessüm beliriverdi, pembe etli dudaklarımda. Karanlıktan kaçmıştım ve o karanlığın kuru sıcaklığında, lanet yağmurun acıttığı tenimin üşümesini önlüyordum.

Yüzümü göğsüne sürttüğüm de, elini yüzümün yarısına yerleştirdi. Baş parmağıyla da kirpiklerimle oynamaya başladı.

Olabildiğince gözlerimi kırpmamaya çalıştım. Kirpiklerimle daha rahat oynayabilirdi.

Dudaklarımı yaladım ve yüzümü kaldırdım. Güzel bir gülümsemeyle; daha çok kaz ayaklarını canlandırıyordu. Kurumuş dudaklarını ıslatma gereği duymuyordu. Daha çok büyülenmiş bir edayla gülümsüyordu. Ki bu zaten dudaklarına yıldız tozları bırakıyordu.

Bana ne zaman baksa, böyle oluyordu Taehyung. Bana yaklaştığında veya dokunacağı sırada; elleri titriyor, parmakları tenime değeceği sırada benden izin alıyordu. Cidden, benim her şeyim ona aitti ama bana ne zaman dokunsa gözlerimin içine bakıyordu. Bana isteğim dışında dokunmuyordu.

Ben öyle değildim. Ne kadar utansamda, yanaklarım kızarsada, ona dokunabiliyordum bir şekilde. Minik parmaklarımla belinde şekiller çizebiliyordum. Veya onun burnunun ucunu öpebiliyordum istediğim gibi.

Başlarda bana dokunmaması beni üzüyordu, fakat bir sabah; sol elinin belimi çok nazik bir şekilde sardığı o sabah, yüzümü yüzünden çekemediğim o vakitlerde gözüme minik bir kağıt çarpmıştı.

'Canını yakacağımdan korkuyorum. Özür dilerim.'

Bu ince davranışı, o sabah mutluluktan ağlamama sebep olmuştu. Kendime engel olamamıştım. Kendimi ilk defa bu denli özel hissetmiştim. Beni çok değerli görüyordu. Ne bileyim... bana bebekmiş gibi davranıyordu. Beni şımartmıyordu, ama ellerimi bir bebeğin ellerini öpermiş gibi öpüyordu. Yanaklarımı bir bebeğin yanaklarını okşarmış gibi okşuyordu. Üzgün olduğumda sırtımı, büsbüyük elleriyle minicik okşuyordu.

Beni çok nazik seviyordu.

Güzel seviyordu. Çok çok güzel seviyordu.

Ve o akşam, bana verdiği buruş buruş kağıttanda anlaşılıyordu; sevgisi çok eskiydi. Buruş buruş olmuştu, aynı kağıt gibi. Eskiydi ama saklanmıştı sevgisi.

Ellerimle dalgınca saç diplerini okşarken, bana bir kağıt uzattı.

'Sen benim benekli kedimsin.'

demilune: vminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin