Medya: Marshmello, Khalid - Silence
Elimi sıkı sıkı tutan Taehyung'u yönlendirmeye devam ettim.
Ona sürpriz yapmak istemişti canım.
Şu son sıralar moralimiz pek iyi değildi.
Hatta bir düzeliyor, bir de kötüleşiyordu.
Ben de onu, çocukken sürekli gittiğimiz yeşillik alana götürmek istemiştim.
Taehyung, orayı çok severdi.
Gül kaplı dudaklarında, kocaman bir gülüş belirirdi.
Koşuşturup koşuşturup dururdu.
Ya da ben yalancıydım.
Onun nerelere gitmeyi sevdiğini bilmediğim için onu sürekli aynı yere götürüyordum.
Berbat bir insandım ben.
Taehyung elimi meraklı bir şekilde çekiştirmişti. Düşüncelerimden sıyrılıp dikkatimi ona verdim.
Çok tatlı bakıyordu bana...
Tatlı merakını yatıştırmak için, nereye gideceğimizi söyledim.
"Eskiden gittiğimiz o yeşillik alana gidiyoruz."
Gözlerinin birden parlamasıyla, gülümsedim.
Elini sıkıca tuttum ve koşmaya başladım.
O da bana uydu.
Az mesafeyi beraber atlattık.
En sonunda, şükürler olsun ki ulaştık.
Taehyung'a baktım.
Çok... çok güzel gülümsüyordu.
Huzuru en sonunda keşfedebilmiş gibiydi.
Elini tutmaya devam ederek, en tepeye, sürekli uzandığımız tepeye doğru yürümeye başladım. O da benimle yürümeye başlamıştı.
Tanrı'm, burayı çok özlemiştim.
Yalan söylüyorum.
Taehyung'un böylesine içten gülüşünü özlemişim.
Yalan söylemeyi severdim.
En tepeye vardığımızda, elini bıraktım.
Eline alışınca, bırakması ölüm haline geliyormuş Taehyung.
Sırt üstü bir şekilde yattım.
Taehyung'da aynı pozisyonda yattı yanıma.
Ah, bu gece güzeldi.
Duvar yerine yıldızlı bir gökyüzü vardı. Parıldayan bir ay vardı.
Arada ağustos böceklerinin sesi geliyordu.
Bir de, ah,
Taehyung'un nefes sesleri...
Kafamı çevirip ona baktım.
Sırtı bana dönüktü.
Muhtemelen bir şeyler yazıyordu.
Taehyung bana, biz küs olsak bile sırtını dönmezdi.
Bana dönmesini bekledim.
Kalem kapağı sesini duyduğum anda döndü bana.
'Teşekkür ederim Jimin.'
Gülümsedim.
"Önemli değil. Sen de tek başına gelebilirdin."
İlk önce omuz silkti ve yine bir şeyler yazmaya koyuldu.
Hızlıca bir şeyler yazıp, kağıdı bana gösterdi.
'Düşündüm. Sensiz tadı çıkmıyor.'
Ay ışığı yüzüme çarpıyordu. Gülümsedim.
Açıkçası bu dediği şey beni oldukça mutlu etmişti.
Bensiz gelmemesi, hoşuma gitmişti.
O surat ifadeside neydi öyle?
Neden nutku tutulmuş bir şekilde bakıyordu bana?
Garip bir şekilde baktım ona.
Elimle yüzümü göstererek, "Yüzümde bir şey mi var?" dedim.
Kafasını salladı ve önüne döndü yavaşça.
Ben de bozuntuya vermedim ve önüme döndüm.
Taehyung'un nefeslerini dinlemeye başladım.
Tanrı'm... ne kadar tatlı nefes alıyor.
Bir bebek gibi tıpkı. Sanki ilk defa nefes alır gibi alıyordu.
Kafamı omuzuna yasladım.
Baktı bana.
Gülümsedim ve daha çok sokuldum.
Bakışlarından çok korkuyordum. Öylesine korkuyorum ki...
Bu sefer kaçmadı benden ama.
Yüzünü saçlarıma gömdü ve vücuduma kol kanat gerdi.
Sıkıca sarıldı bana.
Tanrı'm... daha bir kaç gün önce kaçıyordu benden? Derdi neydi?
Niye bu kadar dengesizdi?
Neden böyle davranıyordu?
Yüzümü göğsüne gömdüm.
Kollarını belime sardı.
Tanrı'm... bu his, çok güzel.
Sanki beni depremden koruyacak bir inşaatın altındaydım.
Fakat bu inşaat bile yıkılabilirdi.
Taehyung, beni yıkabilirdi.
Umursamadım ama.
Sadece kendini çekmediği için ve bana karşılık verdiği için; kocaman sarıldım ona.
Tabi bu minik bedenle ne kadar becerebildiysem...
Gözlerimi kapadım.
Kalbinin atışlarını dinlemeye başladım.
•••
Taehyung, Jimin'e sarılmış bir şekilde gökyüzünü incelerken, kocaman bir yıldız görmesiyle; heyecanla Jimin'den ayrıldı.
Jimin uyuyordu.
Taehyung kıkırdadı.
Jimin'in gözlerine giren kaküllerini düzeltti ve ayağa kalktı.
Eve gitseler iyi olacaktı.
Jimin'i kucağına aldı yavaş hareketlerle.
Uyandırmamaya özen gösterdi.
Jimin'de bebek gibi yapıştı Taehyung'a. Sanki gazı varmış gibi de bir ses çıkardı.
Taehyung'un tatlı dudaklarındaki gülümseme genişledi. Jimin çok sevimliydi.
Taehyung çoktan yürümeye başlamıştı.
'Beni tanımaman cidden çok acı Jimin.'