wilted songs

1.3K 202 21
                                    

Kendi kendime şarkı mırıldanıp, televizyonla oynarken, Taehyung'un yanıma geldiğinin farkında bile değildim.

Birden başımda belirivermesiyle yerimden sıçradım ve elimi kalbimin üstüne koydun.

Tanrı'm! Ne ara gelmişti?

Taehyung gözlerini kocaman açtı ve kağıda yazı yazdı.

Kağıdın boş kısmını göğsüne bastırdı ve başını eğdi.

'Özür dilerim.'

Elimi salladım ve yanıma oturttum Taehyung'u.

Derin derin nefesler alırken, mırıldandım bir yandan.

"Önemli değil de, boş anıma denk geldin."

Kafasını yavaşça salladı ve kafasını omuzuma yasladı.

Ben de direk yaslandım ona.

Biz böyleydik işte. Dengesizin tekiydik.

Tartışır, kavga eder veya birbirimizi kırardık; ama en sonunda yine bu halde olurduk.

Başka çaremiz mi vardı bizden başka?

Biz birbirimizin çaresiydik ancak.

Dünki garip anımız aklıma gelince gözlerimi kapattım.

Hayatımda hiç o kadar garip bir yüz ifadesiyle görmemiştim Taehyung'u.

Boğazında türlü türlü kelimeler vardı. Ama o kadar kötü bir durumdaydı ki, cama veya kağıda yazılıp anlatılabilecek kelimeler değillerdi bunlar.

O her tınısında melek kanadı tüyü olan sesiyle söylemesi gerekiyordu bazı şeyleri galiba.

İşte bu yüzden tanıyamıyordum onu belki de.

Konuşabildiği zamanlarda bile sesi çok çıkmazdı.

Onu tanıyabilmem için, sesine ihtiyacım vardı benim.

Ama, lanet olsun, çok sessizdi.

Biz ikimiz böyleydik.

Sadece somut, yapay şeylerden ses çıkardı.

Bizden 'çıt' sesi bile zor çıkardı bir nevi. Sessizliğe alışmıştık.

Açıkçası sessizlikten nefret etsemde, bir yandan da huzur buluyordum. Huzurluydu.

Bu reddedebileceğim bir şey değildi.

Taehyung'un sessizliğinde huzur buluyordum.

O birazcık bile olsa gürültü arasada, ben yeterince gürültülüydüm ve gürültüden sıkılmıştım.

Sessizliğin içerisinde kendi sesimden sıkılmıştım.

O yüzden suskundum.

Yanağımın altındaki baskı gidince, kendime geldim ve bana büyülenmiş gibi bakan Taehyung'a diktim gözlerimi.

Taehyung tatlı bir suratla bana baktığında, neler olup bittiğini çözmeye çalışıyordum.

"Ne oldu Taehyung?"

Sehpaya uzandı ve kağıt kalem aldı.

Bir şeyler yazdıktan sonra bana gösterdi.

'Şarkı söylüyordun. Ve meleğe benziyordun.'

Yanaklarımın elma tarlasına döndüğüne yemin bile edebilirdim.

İltifatlara açıktım. Ama hiçbir zaman Taehyung'a açık olamamıştım.

Bunu birisi dese, sadece yalandan bir tebessüm koyardım; ama Taehyung dediği zaman, gerçekten bir melek olduğuma inanırdım.

Taehyung, beni melek olduğuma inandırıyordu.

Benim güzel meleğim...

Başımı eğdim.

Fakat kaldırdı hemen elini çeneme koyarak.

Tatlı mı tatlı bir gülümseme koydu yüzüne.

Açıkçası söylediğim şarkılardan daha akıcı bir gülümsemesi vardı.

Yüzünü göğsüme sakladı.

Hayır! Kalbim çok hızlı atardı onu görünce. Bunu fark edecekti!

Ah, ama benden ayrılsın istemiyordum...

O yüzden göğsüme yatmasına izin verdim.

Öylece dururken, büyük eliyle minik elimi kavradı ve avucumu açtı.

Parmağını avucumun içinde oynattı.

'Devam,

Et.'

Parmağıyla beni huylandırmayı kesti ve eliyle elimi kenetledi.

Daha çok yetişkin birisi bir bebeğin elini tutar gibiydi.

Dediğini yaptım.

Aklıma gelen her şarkıyı söyledim.

Bazen gözlerim doldu, beni görmedi, bu yüzden gözyaşlarımla söyledim.

Ara sıra burnunun ucunu göğsüme sürttü bebek gibi.

Neden öyle yaptığını anlamadım.

Elini elimden hiç ayırmadı. Elimin üstünü okşadı nazikçe.

Beni, şarkı söylerken melekleştirdi.

Geceye kadar şarkı söyledim.

Bütün günü sesimle doldurduk.

Ve o gün, onun hakkında bir bilgi edindim.

Sessizlikten nefret ediyor. Ama ne üzücüdür ki; ona mahkum.

demilune: vminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin