"Kalbin hiç bir istekte bulundu mu Taehyung?"
Uzun kirpiklerle çevrili gözlerini kırpıştırmayı kesti ve bana çevirdi gözlerini. Siyah gezegenlere bakmaya başladım.
Bu soruyu neye dayanarak sorduğumdan emin değildim. Hatta aklıma neden böyle bir soru geldi, onu da bilmiyordum.
Sadece sessizlikten kurtulmak için adım atıyordum sanırım. Severdim, ama Taehyung ile konuşmak istiyordum.
Sorduğum soru çok açık uçluydu. Neyi sorduğumdan emin bile değildim aslında.
Kalbi ile kendisi aynı olamazdı. Mutlaka ikisi farklı çalışan organlardı.
Ben, Taehyung'un gerçekten ne istediğini merak ediyordum.
O duygudan yoksun bakışlı gözlerinin altında nasıl bir görüş gözüktüğünü merak ediyordum.
Veya tavana takılıp kalırken, nasıl bir düş bahçesi gördüğünü...
Her şeyin içinde cidden yüzüyordum sanki. Çok meraklıydım.
Çok gizemliydi. Ama bu konuşamadığından değildi.
Konuşsa bile bana açmıyordu kendini.
O öpmek istediğim şirin dudaklarını birbirine bastırıyor, gıkını dahi çıkarmıyordu.
Eskiden oldukça küçük olan ellerini, kısa bacaklarına doluyor ve koltuğun üstünde yere bakıyordu.
Baktığı yerler bana göre öyle anlamsız geliyordu ki... Fakat o seviyor gibiydi. Kendi cennetini kuruyordu bir yerlerde.
Veya içten içe yok oluyordu, haberim yoktu.
Tombul yanağımı kaşıdım ve bana anlamaz bakışlarla bakan Taehyung'a bakmaya devam ettim.
Hayret, kalbimi bile okuyabilen çocuk, cidden dediğimi anlamamış mıydı?
Kağıt gösterdi bana.
'Konuşabilmeyi oldukça isterdi. Diyecek çok şeyi var.'
Kafamı yana eğdim.
Bir Kim Taehyung gizeminin içinde daha takılı kaldım.
Gözlerimi açıp kapattım ve iç çektim.
Elimi kaldırıp, işaret parmağınla kalbinin olduğu yere bastırdım.
"Bana burdan nelerin geçtiğini söyle."
Parmağımı kaldırmadım ve hızlı atan kalbin üstüne elimi koydum.
Çok istiyordum bu kalbin içinde yaşamayı.
Gözlerinde, ellerinde, dudaklarında yaşamayı...
Çok şey istiyordum. Ama 'çok' kelimesiden kastım; sadece Taehyung'du.
Ondan bir cevap bekledim çaresizce.
Fakat sessiz kaldı.
Elimi yavaşça bastırdım ve ağlamaya başladım çaresizce.
Sadece elini elimin üstüne koydu ve kavradı.
Başka hiçbir şey yapmadı.
Beni rahatlatmadı da.
Ellerimi sıkıca tutmadı.
Sadece hissettirdi, ama ağzını bile açmadı.
Yine ağlayan taraf bendim.