Masada duran tabakları ve bardakları, buram buram Taehyung kokan kollarımın arasına almaya çalışarak tezgaha gittim.
Bardakları ve tabakları tezgaha koyduğumda, o sıra Taehyung'un kapıdan girdiğini fark ettim. Gözlerimiz kesiştiğinde, tatlı bir şekilde gülümsedi. Çıplak ayaklarıyla masaya ulaştı ve masada duran birkaç şeyi iri ellerinin arasına aldı. Ah, hayrandım onun o güzel ve iri ellerine. Kalbimi tutardı o güzel elleriyle.
Ben onu, sanki kalbimin ayaklı halini izler gibi izliyordum. Resmen kalbim gibiydi.
Yanıma ulaştı ve elindekileri tezgaha koydu. Hala onu izlemeye devam ederken, tezgahın üstünde olan ellerimin üstüne ellerini sardı. Ellerini hissettiğim anda gözlerim kapanmaya yeltenmişti, tuhaf hissediyordum. Ellerimi ellerine teslim etmişti.
İri dudaklarımdan heyecanlı ve titrek bir nefes kaçırdım. Sanki ona ilk defa dokunurmuşum gibiydi, oysaki birbirimize defalarca ait olmuşken.
İri elleri, ilk önce ellerimi kendi etkisi altına aldı. Kollarıma sarıldılar, omuzlarıma kadar çıktılar. Şu an kızarıyor bile olabilirdim, elleri çok sıcaktı. Kalbim göğsümün duvarını deliyor ve bir kalbe düğüm olmaya gidiyordu. Gitmeye çalıştığı kalple sarmaş dolaş sevişmesine rağmen.
Kalbim, sevgilisine ilk defa dokunan bir erkek gibiydi. Sürekli ona ilk defa dokunur gibiydim. Ah, öylesine güzel dokunuyordu ki bana... Asla diğer dokunuşuna benzemezdi. En özeli, her dokunuşuydu. Her dokunuşu tenimi yakar, ruhumu öper, yanaklarımı kızartırdı. Bazen içime kapanırdım utancımdan. Görürdü bu hallerimi, gülerdi kocaman. Her hareketime öylesine içten gülerdi ki; sanki son gülüşlerini savurur gibiydi. Beni öylesine severdi ki; sanki birisini sevmeye dermanı kalmamış gibi. Pek güzel severdi Taehyung.
Belimde yer edinmiş ellerine bakarak kıkırdadım ve gözlerimi kapattım usulca. Ensemde, boynumda, saçlarımda bir sürü öpücük hissettim. Sadece beni öperken kendisini hiç hissedemediği kadar cesur hisseden bir adamı seviyordum ben. Ah, Taehyung aslında pek utangaçtır. Genelde bana dokunurken yüzünde bir gülüş görürüm; güzel, yıkıcı ama bir o kadar da küçük. Bana ilk dokunuşu, beni ilk öpüşü küçük bir çocuk gibidir. Pek cesaretli olamaz, elleri titrer. Elleri titrer çünkü beni saç teli gibi görür; benim kırılacağımdan korkar. Sandığı gibi değilim de, ben daha çok onun o tatlı sevgisiyle şekillendirilmiş birisiyim.
Kolları belime sıkıca dolandığında, ne yapacağımı bilmez halde tutundum ona. Şekilli dudaklarının minnettarlık hediyesi gibi olan masum öpücüklerine, vücuduma kol kanat geren vücuduna, titrek nefeslerime bayılan o benliğine, her bir teline kalbimden bir parça hediye ettiğim saçlarına, geceleri gölgesinde yarım ay'ı parlatan kirpiklerine tutundum. Ona gerçekten çok sıkı tutundum ama. Sanki, binlerce tutunabileceğim kişi arasından onu seçermişim gibi tutundum ona.
Gülümsedi. Gülümsediğini hissediyordum. Göğsümde ufak bir havalanma oldu gülümsediğinde. Ona ne denli ihtiyacım olduğumu anlayınca kocaman gülümsedi. Bir şeylere gülümsedi, çok güzel gülümsedi bir şeylere. Neye gülümsediğinden emin değildim ama hep tebessümünü o buse izleri dolu dudaklarında tutardı. Belki de elleriyle başa çıkmaya çalışan ellerime gülümsedi, belki de cennet kapısı gibi olan ve kapısını araladığımda küçük yarım ay gördüğüm göğsüne yaslanışıma güldü. İçimdeki utangaç çocuğun ellerine dokundu belki de. Kafam çok bulanık, ne hissettiğimden emin değilim.
Ama belli ki içimden kopan bir şeylere tutundu ve kurtardı beni.
Ellerini tutarak gevşettim biraz. Vücudumu döndürdüm ve güzel yüzüne baktım bir. Kısa bir şekilde baktım suratına. O sıra kollarını belime doladı ve vücudumu sıkıca kendi vücuduna kenetledi. Esmer çehresinde ellerimle yollar çizdim. Baş parmaklarım dudaklarına, kirpiklerine, yanaklarına dokundu. Diğer parmaklarım kakülleriyle oynuyordu. İçim titredi, ona dokunurken resmen kendimi kaybettim. Şu yüzünden silmek bilmediği gülümsemesini gördükçe parmaklarım titredi. Binlerce kez kaybettim kendimi çehresine bakarken. Anladım ve anladığım şey gülümsememi sağlamıştı. Yüzünde kaybolmam onu utandırıyordu. Aralık duran dudaklarımı öpme isteğiyle doluşuyordu. Belimde şekiller çizip beni huylandıran parmakları bana tutunuyordu.