Multi: Gökhan *biliyom pezevenk çok yakışıklı*
"Kusura bakma güzelim. Canını öyle yakacağım ki, seni öldürmem için yalvarcaksın. Psikolojini bozacağım, seni darmadağın edeceğim. Hatta ormanı çığlıklarnla dolduracağım ama kimse sana yardım edemeyecek... Ve sen bana muhtaç kalacaksın! Peki ben ne yapacağım? Beni o gün bardaki odada bıraktığınız gibi bende seni burada bırakacağım!"
🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸Durudan Devam
Buz mavisi gözler bana acımasızca bakıyordu. Zerre merhamet yoktu. Benim onu bıçakladığım gün baktığım gibi bakıyordu bana. İçinde hiç duygu beslemeyen bir bakış. Ah, pardon. Onun bakışlarında bir şey daha vardı; saf nefret... Benden gerçekten nefret ediyordu. Alayla beni süzdü. Ardından dudaklarını büzüp
"Ah! Beni gördüğüne sevinmemiş gibisin Duru..."
Ona korku dolu bakışlar atıyordum. Bana bakıp güldü ve
"Gözlerindeki ifade çok komik"
Dedi. Sonra kahkaha atmaya başladı. Ardından arkasındaki masaya doğru gitti ve birşey alıp arkasını döndü. Tam karşıma bir sandalye çekip elindeki bıçakla oynamaya başladı. Bıçağı okşuyordu.
Ne değüşük fantezisi var la bunun
İç ses sus! Ben ölecem sen ne diyon! Gökhan dudaklarını tekrardan büzüp bana baktı
"Bu bıçak tanıdık geldi mi Durucuğum?"
Elindeki bıçağı gözüme sokarcasına yaklaştırdı. Bu bıçak, onu bıçaklarken kullandığım bıçaktı...
"Şimdi eskiden bu bıçağa benim kanım bulanmıştı. Ama sence bu işin sonunda bu bıçak kimin kanına bulanacak?"
Alayla sorduğu soru karşısında kanım dondu. Ve o beni daha da korkutarak bir hamle yapıp, bıçağı büzmüş olduğu dudaklarına bastırıp öptü, ardından kokladı.
*Biliyorum. Afedersiniz ciddi bir durumdayız biliyorum dış ses ama sormadan edemeyeceğim; bu çocuk neden bıçağa taciz ediyor? Hayır, Asuya taciz ettiğinin sebebini herkes anlar, o çok güzel bir kız. Ama bıçağı neden taciz ediyor?*
Ne bilem iç ses?! Ne bilem?! Allam yareppim ya. Gökhan bakışlarını bana çevirip yapmacık bir üzüntüyle
"Ah, kıyamam. Aptalım benim. Ben seni çok mu korkuttum? Özür dilerim."
O kadar yapmacık konuşuyordu ki... Ona sinirle bakıp
"Aptal! Çınarlar yerimi bulduğunda seni mahvedecekler!"
Bana zavallı yakışıklı gibi bakıp
"Cık cık cık... Hiç yakıştıramadım. Senin gibi tatlı ve güzel bir kızın zeki olmasını umardım."
Ona şaşkınca bakarken o bana hâlâ alayla bakıyordu
"Seni öldü zannediyorlar Duru. Hatta yarın boş tabutunu gömecekler. Zaten seni öldürdükten sonra bende ormanda bir yere atacağım."
Alayla kahkaha atmak istiyordum. Cesetimi gömme zahmetinde bile bulunmuyordu. Hastalıklı, Gerizekalı bir beyni vardı. Yabancı kitabını okurken Edize aşık olmuştum. Ama gerçek hayatta kesinlikle böyle bir şey yaşayacağımı düşünmüyordum tabii.
Sinirle Gökhana baktım ve
"HASTALIKLI PİÇ! GERİZEKALI BEYİNLİ! ÇINAR SENİ SİKECEK!"
kahkaha attı ve
"Seni umursadığı pek söylenemez."
"Ne diyon be!"
Tekrar güldü ve telefonundan bir şey açtı. Telefonu bana çevirdiğinde yıkıldığımı hissettim. Çınar, sert bir şekilde Edayı öpüyordu. Ama bende az mal değildim. Çınar orada o kızı sömürürken ben burda Gökhana 'çınar seni siköcök' diyordum. Ah! Gözlerim dolarken sinirle Gökhana döndüm
"NE YAPAYIM?! BENDEN NE İSTİYORSUN APTAL!"
sinirle çekmemi tuttu ve tüm gücünü kullanarak sıktı.
"Senden bir şey değil, birçok şey istiyorum! Ve hepsini yapacaksın!"
Ona alayla baktım ve keyiften uzak bir şekilde kıkırdadım.
"Zaten eninde sonunda öldüreceksin. Ne demeye senin istediklerini yapayım?"
Biran ona kal gelse de hemen topralandı ve
"Çünkü eğer dediklerimi yapmazsan senden sonra sıra Asuya ve sonra Nefese gelir tatlım!"
Tatlım kelimesini kesinlikle iyi niyetle söylememişti. Geçmişi ima ederek söylemişti. Gökhan, Ece'nin sevgilisiyken, bana tatlım lakabı takmıştı. Ve ben yine mallık yapıp güvenmemem gereken birine daha güvenmiştim. Hatta ona taktığım lakap da 'pofuduğum'du. Bende aklıma gelen şeyle sinsi sinsi sırıtıp
"Tamam. Ne istersen yapacağım! Pofuduğum!"
Surat ifadesi anında değişmişti. Acı çeker gibi olmuştu. Eskisi gibi bakmaya başlamıştı. Sakın Duru. Sakın inanma ona Duru. Sakın! Sinirle dişlerini sıkıp
"Bana pofuduğum deme!"
"Neden! Zoruna mı gitti! Ah! Kıyamam ama ben pofuduğuma!"
Sinirle ayağa kalktı ve beni bağladığı sandalyeyi tekmeledi. Ve beeen! Pufff! Yere yapıştım! Yere! Yapıştım! Sinirle başımı kaldırıp
"ORANGUTAN KILIKLI EMBESİL!"
sandalyemi düzeltirken kahkaha atıyordu.
"Hiç değişmemişsin Duru. Dilin hâlâ aynı pabuç!"
Ona cevap vermedim. Oda zaten yanımda daha fazla durmadan odadan çıktı gitti. Sandalyede tepinirken Gökhana sövmem gerekiyordu ama ben Çınara dönüyordum
"Dingil! Piç! Ben burda kaçırılıyım o orda Eda denilen tarihi geçmiş kaşarı sömürsün! Aptal! Ah! Pardon ben daha aptalım! Onun gibi bir piçe inandığım için ben ondan da apltalım!"
👻👻👻👻👻👻👻👻👻👻👻👻👻👻
Çınar'ın Ağzından:
Duvara yaşlanmış bir şekilde yerde oturuyordum. Odayı Eda'nın hıçkırık sesleri dolduruyordu. Ah! Onu öldürmeyi öyle isterdim ki! Eliyle kanayan kolunu tutarken
"BEN SANA NE YAPTIM?! NEDEN BÖYLE BİR ŞEY YAPTIN!?!"
cidden bunu soruyormuydu? Bu kaşar yüzünden benim hayatımın anlamı ölmüştü. Artık anlamsız biriydim. Onu öldürecektim ama Doruk arayıp sövünce ve 'o orospuyu bırak ve buraya gel!' diye bağırınca koluna ateş etmiştim. Sinirle ayağa fırladım ve
"HAYATIMI SİKTİN SEN BENİM! HAYATIMIN ANLAMINI ALDIN LAN SEN BENİM! OROSPU! SENİN YÜZÜNDEN TEK MUTLULUĞUM YOK OLDU!!"
şaşkınca bana bakarken ben onun boğazına yapışmıştım. Benden kurtulmaya çalışıyordu ama üstüne çullanmıştım. Bu yüzden hiçbir şey yapamıyordu. Sinirle saçından tuttum ve kız olmasını umursamadan kafasını duvara geçirdim. Şakağından kan akarken acıyla inliyordu. Onu yere fırlattım ve ayağa kalktım. Ceketimi versiyerden alıp arabaya doğru yürüdüm. Arabaya bindiğimde telefonumu açtım ve ana ekrandaki Durunun kahkaha atan fotoğrafına baktım. Gözlerim dolmuştu.
"Sevgilim..."
Diye fısıldadım içinde binlerce acı barındıran bir ses tonuyla. O gün... Hastanede uyurken anlamıştım canının yanacağını. Gözümden yaş akınca elimin tersiyle yanağımı sildim ve ekrana bakıp buruk bir şekilde güldüm
"Tamam. Ba-bak ağ-ağlamı-mıyorum."
Kekelemiştim. Arabayı çalıştırdık ve son hız hastaneye sürdüm. Hastanenin koridorunda neredeyse koşar bir hızla yürüyordum. Koridorda Durunun Annesi ve Babası olduğunu tahmin ettiğim iki kişi vardı. Ve onların yaşında 4 kişi daha... Nefes içlerinde en genç olana dolu gözleriyle
"Anne! Esma teyzeyi teselli etsene! Sen niye ağlıyorsun?!"
O an anladım, o dört kişi de Nefesin anne ve babasıyla, Asu'nun anne babasıydı. Asu kimseye bakmadan yere odaklanmıştı. Durunun babasının gözleri dolu doluydu ama feryat figan etmiyordu. Fakat Esma teyze her yeri inletecek şekilde ağlıyordu. Gözlerim doldu. Doktorun odasına gittim ve
"Bir hastayı kaybettik. Onu son kez morgda görmek istiyorum"
Sesim kırık çıkmıştı. Doktor anlayışla bana baktı ve
"Tabii. Hastanın adını alabilirmiyim?"
"Duru Gezginler."
Sesim küçücük çocuğukinden bile aciz çıkmıştı. Doktor aniden dondu. Gözlerine korku çöktü. Noldu anlamamıştım. Rengi bembeyaz olmuştu.
"Iı Serdar Bey... Siz en iyisi bana izin belgesi verin ben bakiyi-"
"OLMAZ!"
İşte şimdi bende sinirlenmiştim.
"NE DEMEK OLMAZ LAN! HER HASTA YAKINININ BÖYLE BİR HAKKI VAR! SEN KİMİ KANDIRIYORSUN!"
doktor ürkerek bana baktı.
"Beyefendi. Olmaz. Duru hanım morgumuzun en arka ve en soğuk köşesinde tutuluyor. Olmaz. Lütfen anlayın!"
Sinirle ayağa kalktım ve odanın kapısını çarparak çıktım. Bu doktorda bir bolluk vardı ya, hadi hayırlısı. Esma teyze kendini yerden yere atarken benim geldiğimi gördü ve aniden bana sarıldı.
"Saol hıck! Kızımın hıck yanında olduğun için hıck"
"Ben onun her zaman yanında olacağım Esma Teyze"
Kafasını kaldırdı ve
"Sen hıck kızımın sevgisini sonuna kadar haketmişsin evlat hıck"
Sanki o an kalbime kıymıklar batıyor gibi hissettim. Esma teyze kendini koltuğa bıraktı ve ağlamaya devam etti. Bense hastane koridorunun ortasında mıhlanıp kalmıştım. Onun ölmesine asla alışamayacaktım. O sırada koridora koşarak gelen Ece'yi fark ettim. Nefes sinirle ayağa kalkıp
"SİKTİR GİT! YÜZÜMÜZE Mİ VURACAKSIN DURUNUN ÖLDÜĞÜNÜ!"
Ece dönüp kalmıştı. Gözleri dolmuştu ve transa geçmiş gibi koridorun ortasında kalmıştı. Aniden çığlık attı ve kendini yere atıp ağlamaya başladı. Toprak, ben, Ateş, doruklar, hatta nefesler bile şaşkınca ona bakıyordu. Kendinden geçmiş, Nefesin sabahki ağlayışından bile şiddetli ağlıyordu.
"ÖLMEDİ! O DAHA BENİMLE BARIŞMADI! O ÖLMEDİ! BANA KARDEŞİM DEMEDEN ÖLEMEZ!!"
Çığlıkları her yeri inletirken o koridorun ortasında yeni yumruklarını ağlıyordu. Hastanedeki insanlar etrafına toplanmıştı. Asu koltuğundan kalkmazken, Nefes Eceye doğru koştu ve aniden hiç kimsenin beklemediği bir şey yapıp sarıldı. Ardından Ece'nin omzunda hıçkırarak ağlamaya başladı.
"Bırakma bizi Duruu!"
Ece'nin çığlıklarının bütün hastanede duyulduğuna kalıbımı basabilirdim. Burak sinirle ayağa kalkıp duvarı yumrukladi ve bana döndü. Aniden yumruk atınca neye uğradığımı şaşırdım.
"PEZEVENK! KIZIN KALBİNİ O KADAR YORDUNKİ DAYANAMADI!"
sonra aniden Doruğa döndü ve bu sefer ona yumruk attı
"SEN DE! SENİN YÜZÜNDEN GÜNLERCE DEPRESYONA GİRMİŞTİ!!"
Eren yerinden kalkıp Burak'ı durdurmaya çalışırken Deniz ve Cemre ayaklanmış panikle onlara bakıyordu.
Hastaneye ordu gibi gelmişsiniz lan
Sanane lan! Eren en sonunda Burak'ın Doruktan uzaklaştırıp
"YETER LAN! SADECE SEN Mİ ABİSİSİN ONUN! BEN NECİYİM BURDA! BİR DUR! DURU İSTER Mİ ARKASINDAN BÖYLE YAPMANIZI!!"
Yutkunamıyordum bile. Hayatım elimden alınmış gibiydi.
"Niye gittinki ve Duru'm"
🍃🍃🍃🍃🍃🍃🍃🍃🍃🍃🍃🍃🍃🍃
Duru'nun Ağzından :
Gökhana şok olmuş bakışlar atıyordum.
"Şaka mı bu?!"
Alayla bana bakıp
"Yapmazsan sen öldükten sonra bunları Asuya yaptırırım güzelim"
Dişlerimi sıktım ve
"Öldür gitsin lan işte! Niye uzatiyorsun! Yürümem ben burda!"
Yanımda olduğu için bana biraz yaklaştı.
"Kusura bakma güzelim. Canını öyle yakacağım ki, seni öldürmem için yalvarcaksın. Psikolojini bozacağım, seni darmadağın edeceğim. Hatta ormanı çığlıklarınla dolduracağı mi ama kimse sana yardım edemeyecek! Ve sen bana muhtaç kalacaksın. Peki ben ne yapacağım? Beni o bardaki odada bıraktığınız gibi bende seni bırakacağım!"
Artık zangır zangır titriyordum. Sadakaları kulağıma degerken tekrar konuştu
"Eğer dediklerimi yapmazsan, ileride bunları Asu yapar."
"Sana nasıl güveneyim?"
"Başka şansın yok"
Güçlükle yutkundum. Kendimi ilk kez bu kadar çaresiz hissediyordum.
"Tamam!"
Dedim ve yürümeye başladım. Cam kırıkları ayağıma batarken inledim ve kalakaldım. Devam edemeyecektim. Gökhan alayla
"Ah! Hadi devam et. Hadi Duru!"
Korkarak yürümeye devam ettim. Cam kırıklarını her yere serpmişti ve kendi ayağında bot olduğu için etkilenmiyordu. Ama benim ayağımda çorap bile yoktu ve canım çok acıyordu.
"Yürü!"
Korkarak yürümeye devam ettim. Cam kırıklarının ayak tabanımı yardığını hissederken tekrar acı ile inledim. Gökhan keyifle kahkaha atıp
"Artık dönebilirsin! Acıdım. İlerleme gerek yok!"
Çektiğim acı sebebiyle yanağımdan yaş süzülürken arkamı döndüm ve Gökhana doğru yürüdüm. Yanına gidince durdum. Vuracaktım fakat katır gibiydi. Daha sadist fikirler uygularsa diye korkmadan edemiyordum. Yavaşça bakışlarımı daha demin acı çekerek yürüdüğüm bölgeye çevirdim. Gözlerim kocaman oldu. Her yer benim kanım olmuştu. Gökhana dönmemle ifademi keyifle seyrettiğini fark ettim. Beni tüm gücüyle bileğimden tutup yatağa oturttu. Yatak bile sertti amk.
"Bekle! Pansuman yapacağım!"
Kaşlarimi çatıp
"Dengesiz piç! Zaten senin yüzünden kanıyor!"
Kaşlarını çattı ve öldürücü bir ifadeyle bana baktı. Ardından cama doğru yürüdü ve cebinden anahtar çıkarıp camı kilitledi. Bı dakka! Cam kilitlenebilir cam mı?! Siktir siktir siktir! İfademi güldü ve odadan çıkarken
"Ayakların kötü olduğu için bağlamayacağım. Camı kilitledim. Zaten demirli cam. İstesen de kaçamazsın. Kapıyı da kilitleyeceğim. Odada ne bok yersen ye!"
Dedi ve sertçe kapıyı kapattı. Ardından kilit sesini duydum. Kendimi yatakta geriye doğru kaydırdım. Beyaz çarşafa kıpkırmızı kanım bulaşmıştı. Camdan dışarıya baktım. Hava yağmurlu ve sisliydi. Camdan dışarıya bakarken acı içinde fısıldadım.
"Yalvarırım bulun beni.. lütfen..."
🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸
Doruğun Ağzından
Boş bir evin içinde yürüyordum. Evde bir kızın çığlıkları duyuluyordu. Yavaşça sesin geldiği yöne yürüdüm. Odaya pat diye girmemle beyaz kanlı çarşaflı bir yatağın üstünde ağlayarak cama bakan Duru'yu gördüm.
"Duru..."
Beni duymamıştı. Camdan dışarı bakıyordu. Konuşmaya başlayınca canının acıdığını ve ağladığını anladım.
"Yalvarırım bulun beni.. lütfen..."
Bu ses tonu kalbimi deşmeye yetmişti. Onun sesini ilk kez böyle duyuyordum
"Buldum seni Duru. Ağlama!"
Kafasını yavaşça bana çevirdi ve dolu gözleriyle
"Lütfen..."
Ona doğru yürürken görüntüsü flulaşmaya başladı.
"DURU GİTME!"
Tamamen yok olmadan önce
"Lütfen bul beni..."
"Duru... Duru gitme! DURU GİTME!"
"DORUK!"
"DURU! NERDESİN!?!"
Etrafımı hızla kontrol ederken Eren, Burak, Cemre ve Deniz denilen kızdan başka kimseyi görmedim. Acı içinde yutkunup
"Gördüm onu! Yalvarıyordu! Benim Duru'm yalvarmaz ki! O asla yalvarmaz!"
Eren burukca gülümsedi ve
"Sakin ol. Kabus görmüşsün."
"KABUS DEĞİLDİ! GERÇEK GİBİYDİ! O KADAR GERÇEKÇİYDİ Kİ! ONUN CANI ACIYOR!"
Burak sinirle ayağa kalktı ve beni sarsmaya başladı
"Öldü lan o! Napmaya çalışıyorsun?! Gerçeği daha da yüzümüze çarpmaktan başka ne halt ediyorsun?!"
Ağlamaya başlamamla şaşkınca bana baktı. Ardından erkekçe kendine çekti ve sarıldı. Hissediyordum. Duru'nun, Duru'mun canı acıyordu...Aşkuşlarım! Gökhana küfürlerimizi alalım! Sizi çok seviyorum ❤ bb canlarım👻
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deli Dolu
Teen Fiction3 kız çıkardığı kavgalar yüzünden okuldan atılır ve "Saygın Kolejine" giderler. Burada da kendileri gibi asi ve kavgacı erkek çetesi vardır..Bu hikâye onların komik ve eğlenceli kavgalarını anlatıyor...