Söyle kadın;
Gözlerinden şilepler süzülüyor,
Şu mavi, dalga dalga saçların.
Fatih'in yarı ışık sokakarı, gözlerin,
Ve bedenin tezatlıklar kenti.
Hep ayakta sözlerin,
Galata'nın yanı sıra...
Kaybolunmuş boğazın en ortası,
Gülüşün gibi Kız Kulesi...
Söyle İstanbul'um;
Hangi iki ray arası sana kavuşulur?
Kara tren simsiyah gamzene konsa.
8.45 vapuru uğrasın susuşlarındaki acıya.
Ah gözyaşların...
Kaç martı boğulmuştur yaşlarında.
Daha kaç aşk ölür, seninle
Her uyuyuşun hilalin yanına nakşedilen, dolunay.
Söyle İstanbulumun Kadını;
Bu kent daha ne kadar yaşlanır.
Sen üzüldükçe.
Vapurlarla yarışan martılar, savaşamazlar.
Kirpiklerinin karayeliyle.
Şu öfke dolu kara duman sahibi,
Yük gemileri.
Şu kentin rüzgarları, nefesinin esintisi gibi,
Gezinir soğuk tenim de
Saçların savrulsun gökyüzünde
Bir hoş minval üzere mutluyuz, İstanbul.
Söyle Kadınım;
Telaş dolu bakışlı istanbul'lular
Eski gramafonlu hikayeler
Yakılan kitapların taşıdığı şiirler
Yüzlerce ayağın koşuşturduğu şu kaldırımlar,
Daha ne kadar dayanır sana.