bölüm sonunda birkaç önemli mesele var, okuyun emi!
iyi okumalar...
Güneş sanki bir balıkçının oltasına takılmış gibi gittikce alçalırken Yoongi uykusundan uyandı. Sıcak ortamdan dolayı alnına dökülen saçları terlemiş, susuzluktan boğazı kurumuştu. Doğrulup yorgun vücudunu yavaşça gerdi. Odadan çıktıktan sonra salonda televizyon izleyerek ödevini yapan
Umji kendisini gördüğü anda çığlık atıp koşarak beline sarıldı."Yoongi abim gelmiş!"
Sonrasında Bayan Jeon'un sofrayı kurmasıyla beraber yemek masasına geçtiler. Kadın, ona özel yaptığı çorbadan başlamak üzere uzun zamandır yemediği ev yemeklerini önüne koymuştu. Anne yemeği gibisi yoktu. Önündeki dumanı tüten yemekten ağzına her lokma alışında annesinin kokusu, gülüşü, sesi geliyordu gözünün önüne.
Evini özlemişti.
Yemekten sonra Bayan Jeon'un büyük itirazları eşliğinde mutfağı toplanmasında yardım etmiş, annesini hatırlatan bu tatlı kadınla hoş sohbetler etmişti.
Umji'nin oyunlarına da misafir olduktan sonra gecenin ilerleyen saatlerinde Jungkook'un odasına geçmişlerdi. Ikisi yanyana yatağa oturup sırtlarını duvara yaslamışken, karşılarındaki pencereyi izliyorlardı.
"Yorgun musun? Değilsen sana geçmişimi anlatmak istiyorum. Belki ondan sonra beni, dostlarını yarı yolda bırakan biri olarak göreceksin ama, başkalarına değil de bana inanmayı tercih ettiğini bildigimden sana bunları anlatmam gerekiyor."
"Asla öyle düşünmem Jeon, eminim bir sebebi vardır. "
Jungkook iyice yerine yerleşip kısık sesle anlatmaya başladı, bir ihtimal dikişli yarasını deşmeye gücü yoktu.
"Jackson ve Yugyeom'la 10.sınıfta kavga ederken tanıştım. Üçümüz sürekli birbirimizle kavga ederdik, sonra bir gün bu ikisi dost olmuş, bana bi daldılar...ağız burun hepsi dağıldı. Tabii bende onları dağıttım.
O dövüşün sonunda garip bir şekilde birlikte takılmaya başladık. Kimse bize bulaşamıyordu, nâmımız diğer okulların serserilerine de ulaşmıştı. Bazen büyük kavgalar oluyordu ama hiçbir zaman sınırı aşmamıştık. Karşımızdakiler gibi korkaklık edip elimizde çeşitli silahlarla gelmiyorduk; sadece yumruklarımızı kullanıyorduk.
10. sınıfı sürekli beraber takılarak geçirmiştik. Birbirimize güveniyor, korkusuzca sırtımızı dayayabiliyorduk. Ikisine gerçekten değer veriyordum ama Yugyeom'a karşı hissettiğim bazı şeyler üstün geliyordu sürekli.
Yürürken hep onun tarafında durur, kavga ederken sırtımı ona dayardım. Hoşlantı mıydı hayranlık mıydı bilmiyorum ama, o hisler yüreğimden taşacak da o farkedecek diye ödüm kopardı! Öğrenirse ne yapabileceğini kestiremiyordum çünkü.
Ama farketmişti bazı şeyleri. Bakışlarımı yakaladığında haylazca gülümser, 'Bu velet bana aşık olmuş' derdi. Hep birlikte gülerken 'He amk aşığım sana' derdim şakasına.
Bilmiyordum ciddiye aldığını... Kendisinin, hislerini gizlemekte usta olduğunu unutmuştum.
11.sınıfin ilk döneminde yine teknik meslek lisesinden üst sınıflarla kavga ederken bizden büyük olan öğrenciler ödleklik edip çeşitli aletler kullanarak atağa geçmişlerdi. Sol yanağımdaki dikiş izi o günden kalma işte. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
can't smile without you | yoonkook
Fanfic⎾tamamlandı⏌ Min Yoongi, epilepsi hastalığı yüzünden bir türlü okul birincisi olamayan bir öğrenciydi. Inek öğrencilerin hastalığından şikayet etmesi üzerine okulun en iyi sınıfından alınarak en haylaz sınıf olan 12-4 'e gönderildi. Jeon Jungkook...