Kısım 1 - Mektuplar

1.6K 122 139
                                    

(Bunu buraya yazıyorum çünkü yazarken cidden geberdim. Tam 4 saat 16 dakikamı aldı bir bölümü yazmak. Eski tarihe dayandığı içinde araştırma yapa yapa ilerledim. Tam tamına 16 sayfa tuttu bu bölüm ve 4001 kelime. Büyük emek verdim, elimden geleni yaptım. Okuduysanız, okuyorsanız, beğendiyseniz, beğenmediyseniz lütfen yorum yapın. 4 saatime ve 16 sayfama değdiğini hissedeyim ben de. Teşekkürler~)

-Mektuplar-

Kocaman, soğuk, taş binanın içinde bu sabah gözle görülür bir hareket vardı. Ağustos yavaş yavaş dünyayı terk ediyor Eylül geliyordu. Kimilerine göre güzel olan bu mevsim, taş binanın içinde yaşayan Jongin için pek tatlı bir mevsim değildi.

Aile fertleri oldukça sessiz bir şekilde kahvaltısını yaparken ortalıkta gezen küçük sinsi bir yaratık onları gözlüyordu. Evin içi dışından da kasvetli, dışından da boğucuydu sanki. Jongin kuş üzümlerinden bir tane aldığında onu yutmasına yardımcı olabilmesi açısından birkaç yudumda su almıştı. Doymuştu ve kalkmak istiyordu ancak biliyordu ki babası kahvaltı faslının bittiğini duyurmadan bunu yapamazdı.

"Altıncı senen için hazır mısın Jongin?" Bay Kim Sukjun oldukça mesafeli bir sesle sormuştu bu soruyu. Kim Sukjun elli beş yaşında, Zihin Bükücülerin bakanı, yaşıtlarına göre oldukça heybetli ve güçlü bir saf kandı. Evliliğini tıpkı kendisi gibi saf kan olan Kim Sung Jun ile yapmıştı. Kim Sung Jun kocasına göre çokta yetenekli bir Zihin Bükücü olmasa bile saf kan olması onu diğerlerinden ayırıyordu. Sevgi bağının zayıflığından doğan bu evlilikten anne ve babasından tamamen ayrı olan Kim Jongin dünyaya gelmişti. Ailesinin dirayetinden asla çıkmayan ve çıkmayı da düşünmeyen bu genç çocuk ileri de babasının yerine geçecek ve tıpkı babasının yaptığı gibi bir varis yetiştirecekti.

Jongin başını kaldırıp gümüşi zarfa baktı. Zarf oldukça özenle süslenmişti. Üzerinde yazanları ve içinde yazanları artık ezbere biliyordu. Eskisi gibi heyecanlı değildi o okula dönmek için. Şimdilerde okul ve okulun varlığı onun için anlamsızlıklar silsilesiydi.

"Jongin? Dilini birileri mi kaptı?" annesine baktı gözlerini zarftan çekerek. Annesi, kendisinin okulu artık gereksiz bulduğu konusunu biliyordu ancak aile babasının bunu kesinlikle kabul etmeyeceğini bilerek ikisi de rolüne devam ediyordu.

"Evet efendim. Okuldaki altıncı seneme hazırım." Jongin babasına çok sık 'baba' demezdi, 'efendim' kelimesi ikisinin seçtiği ve sınırlarını çizmelerine yardımcı olan bir kelimeydi.

"Güçlerin. Onları daha düzgün kullanabiliyorsun artık değil mi?" Bu pekte endişe içeren bir soru değildi biliyordu Jongin. Çünkü o yabani elemençilerden herhangi birisini öldürse babası ona kızmaz aksine yarattığı canavardan gurur duyardı.

"Daha kontrollüler efendim. Element Bükücülerden uzak duruyorum." Babasının bu soruyu soracağını bildiği için şimdiden söylemişti. Ailesi Element Bükücülere fena halde takıntılıydı. Annesi gülümsedi belli belirsiz.

"Zaten senin Sehun'dan başka birisi ile iyi anlaştığını görmedim Jongin. Sanırım o da kan çekmesinden dolayı oluyor." Jongin ve Sehun beşinci dereceden kuzendi. Gen havuzları çok küçük olduğu için neredeyse herkes herkesle akrabaydı. Element Bükücüler hariç. Onların dünyasında bu işler nasıl ilerliyor bilmiyordu.

Jongin cevap vereceği anda babasının sandalyeden kalktığını belirten o tok ses duyulmuştu.

Sırasıyla ilk önce Bayan Sung Jun ardından Jongin kalkmıştı sandalyelerinden. Bay Kim parmaklarını biraz pürüzlü zarfın üzerinde gezdirdi iç geçirerek ardından yemeğin başından beri onları izleyen, neredeyse 1.50 boylarında olan küçük yaratığa verdi zarfı. Jongin biliyordu ki o zarf sonradan eline geçecekti. Babası yanından geçerken gümişi gözlerini Jongin'in tamamen siyah olan gözleri ile buluşturmuştu.

Mind, Element and Time [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin