Kısım 4 - Kanlı Aydaki Kehanet ve Perilerin Şarkısı

561 89 76
                                    



-Kanlı Aydaki Kehanet ve Perilerin Şarkısı-

Gündüzün henüz akşama döndüğü saatler ortaya çıkan devasa dolunay birçokları için birçok şey ifade etmekteydi. Kanlı ay çok sık görülmediği gibi aynı zamanda beraberinde birçok mucizevî olayı da getirirdi. Her kabile kanlı ayı onurlandırmak için farklı geleneklerden faydalanıyorken Zihin Bükücüler gösterişli evlerinden çıkmazdı. Çünkü Element Bükücülerin aksine Zihin Bükücüler için kanlı ay kehanet demekti. En doğru kehanetleri bu zamanlarda aldıklarına inanırlardı. Bu tamamen ayrıştırılmış bahane ve inançlara bağlı olduğu için okula pek yansıdığı söylenemezdi. Çünkü okul kehanetlerin gebesi değil eğitimin gebesiydi.

Hava bükücüler o muhteşem yetenekleri ile yaptıkları gösteriler sayesinde onurlandırırlardı kanlı ayı. Büyücülerden aldıkları tılsımları toprağa gömerlerdi toprak bükücüler. Böylece o tılsımların ve kanlı ayın topraklarını güçlendirdiklerine inanırlardı. Ateş kabilesi kanlı ay gecesinde kabile içinde önemli birilerinin evliliklerine kanlı ayı şahit tutarlardı. Onlara göre, o gece birleşen hayatlar öldükten sonra bile devam ederdi. Su kabilesinde ise su bükerek dualar edilirdi kanlı aya ve dualar bittikten sonra herkesin doyabileceği bereketli bir sofra kurulurdu. Özellikle kabilelerin kanlı ay kutlamaları çok eğlenceli geçtiği için okulda ki öğrencilerin özlemle andığı günlerdi bunlar. Diğerleri, ailelerin yaptığı gelenekleri devam ettirmese bile bir tek Luhan okulun bahçesine bir şeyler gömerdi.

Ayinler, şenlikler ve düğünlerin başladığı bu coşkulu gecede bir Zihin Bükücü aklındakilerin yanıtını alabilmek için evinden ayrılmıştı. Sabretmesi zordu ancak nihayet bir şekilde istediği cevaplara ulaşabilecekti.

Kim Sukjun cübbesinin şapkasını indirip gösterilen çadıra girdi yavaşça. Burası aşırı derecede Hint tütsüsü kokuyordu. Her yer kör noktaydı sanki. Her yer dipsiz bir karanlık gibiydi. Orada burada asılı tılsımlar, büyüler, kafese kapatılmış küçük elfler... Normal birisine göre burası oldukça sıkıcı ve korkunç gelebilirdi ancak Kim Sukjun kendini bildi bileli buranın müşterisiydi. Kendisine gösterilen yer minderine oturdu iç çekerek. Avam zevkleri olan bir adam olmadığı için avam zevklerin büyüsüne kapılmaktan korkuyordu fazlasıyla.

Karşısında, insan olduğuna pekte emin olmadığı şeye baktı. Gözleri tamamen kördü. Biliyordu böylelerini. Kehanetleri çok iyi görebilsinler diye özel seçilmiş kişilerdi. Çok küçükken görebilen gözleri kızgın demirle yakılırdı. Ancak çok güçlü olanlar hayata tutunup kendinde olan o eşsiz yeteneği şekillendirirdi.

"Cevap aramak için buradasın." Gırtlaktan gelen derin sesiyle konuşmuştu kehanetçi. Sukjun cevap vermedi çünkü nasılsa bir dakika sonra ağzından çıkacakları bile biliyordu karşısında ki. "Ve kötü olmayı bir türlü elden bırakmamışsın."

Sukjun yine de büyük bir sabırla dinlemeye devam etmişti. Kötülük sadece onların kanlarında dolaşan kötü bir düşmanmış gibi ahkâm kesiyordu bütün ırklar. Ancak kötülük içimizdeydi, gizlenen bir alışkanlıktı. Sadece bazıları kötülüğü gösteriyordu. Bazıları o duygudan yoksunmuş gibi davranıyordu. Kulağına ilişen dualar ve sözler Sukjun'u etkisi altına almaya başladığında kalbinin çarpıntısı onu öldürecek gibi olmuştu.

Başını geriye atmış, gözlerinin sadece akı kalmıştı. Kehanette bulunanlar sözleri ile aktarmazdı kehanetleri. Bilirlerdi ki bazı durumlarda kelimelerin gücünden çok gördüklerinin gücü önemliydi.

Kim Sukjun yıllar öncesine, tatlı bir bahar ayına gitmişti. Hava oldukça güneşliydi. Güneş insanın içini ısıtmıyor olsa bile tatlı tatlı esen ılık rüzgar insanın tüm bedenini kaplıyor gibiydi. Sukjun tüm olanları hissediyor olsa bile kimse onu göremez, duyamaz ya da müdahalede bulunamazdı olanlara. Geniş ovaya baktı neler olduğunu anlayabilmek için. Ardından sakin ovanın korkunç bir yer olmasına neden olacak o keskin kadın çığlığı doldurdu etrafı.

Mind, Element and Time [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin