Kısım 13 - İtiraf

474 71 60
                                    



*** İtalik yazılan yerler geçmişe dönüş. Ona göre okuyun *-*

Derin bir nefes aldı.

Aldığı nefesin sertliği bütün odaya yayıldı.

Tek başına oturduğu yatağında kırmızı kadife örtüye değdi parmakları öncelikle.

Odanın soğuk duvarları arasında bir başınaydı.

Kalbi gümbürderken parmakları kadifelerden çekilip parlak kaplı sert kitaba ilerledi.

Emin değildi.

Emin değildi başkasına bilmediği bir şeyi yapmayı.

Sarı, sert kağıdın üzerine siyah mürekkep ve mükemmel bir el yazısı ile yazılmış yazının üzerinde gezdirdi parmaklarını.
Park Chanyeol'e ait.

Parmakları bu ismin üzerinde gezerken heyecanla iç geçirdi.
Bedeninin ateşi gerçekti.

Eski Yazıtları Anlama Dersi. Mevsim sonbahara dönüyor olsa bile Baekhyun için hava çok sıcaktı. Eğer en sevdiği derslerden birisi işlenmiyor olsaydı şu an dağlık bölgede, rüzgarın en sert estiği yerde bulurdu kendini. Kendisi ateş olan bir insana eziyetti bu sıcak. Gözlerini kapadı. Sanki rüzgar esiyor da terden bunalan bedenini okşuyormuş gibi hissetti. Hayal etmeyi severdi ve bir ton hayali de vardı.

"Sen ne diyorsun peki bu konuya?" Profesör Park konuştuğunda dikkatini oraya vermişti. Etkileyici tınıda ki sesi başka bir etkileyici ses ile kesilmişti.

Baekhyun sınıfın içinde sesin sahibini aradı gözleri ile. Sonunda konuşan bir çift dudağı bulduğunda baktığı yerde oyalandı.

Birkaç saniye. Birkaç dakika.

Kalbi dakikaları umursamadan takla atıyordu o anda.

Karışık dalgalı saçlar, sevimli bir yüz ve erkeksi bir ses.

Fark etmeden parmakları ile hızlıca oynamaya başlamıştı bile.

Beşinci senesinde, daha önce hiç dikkatini çekmeyen bu fazla gelişmiş oğlan çocuğu büyük bir denizdi sanki ve dudaklarından çıkan her kelime Baekhyun'u o denize çekiyordu.

Derin bir nefes aldı.

Parmakları yazının üstünden dudaklarına taşınmıştı.

Gözleri hafif kapalı ve yüzü pembenin tatlı bir tonuna bürünürken sanki o parmaklar yerine Chanyeol'un dudakları vardı.

Kendi dudaklarının kuruluğunu Chanyeol kendi ıslaklığı ile acıtıyordu.

Nasıl bir ateşti bu böyle?

Nasıl bir ateşti ki, ateşin kendisi bile baş edemiyordu onunla?

"Büyüdüğünde sende güzel bir kadınla evleneceksin Baek." Annesi, oğlunu akşam olacak düğüne hazırlıyordu özenle. Taehyung henüz haşarı ve ele avuca sığmayan bir bebekti o sıralar. "Gelinin de o gelinden daha güzel olacak."

Baekhyun annesine baktı yandan yandan. Minik gözleri ve elleri ne zaman annesine bir şey anlatmak istese böyle sevimlice hareket ederdi. Anneler çocuklarını tanırdı. Beklentiyle gülümsedi. O sevimli küçük ağzından çıkacakları dinlemek için bekledi.

"Bir gelinle evlenmek zorunda mıyım anne?" Annesinin zaten hep farkında olduğu gerçekler bu gibi zamanlarda yüzüne çarpıyordu sanki. Kendinden ya da oğlundan korkmuyordu böyle zamanlarda. Kocasından korkuyordu.

"Kiminle evleneceksin peki?"

Baekhyun durdu. Ne zaman gergin olursa o zaman yaptığı hareketi yapıp dudağının kenarına parmaklarını bastırdı. "Kocaman birisiyle. Gülerken gerçekten neşeli olan birisiyle."

"Ve?"

"Ben gelin istemiyorum anne..."

Baekhyun henüz çok küçük olduğu için sözlerinin ne derece tehlikeli olduğunun farkında değildi ancak savurduğu kelimeler bir kabilenin kendi savaşını doğuracak kadar tehlikeliydi.

Derin bir nefes aldı.

Chanyeol buradaydı.

Ona bakıyordu, gülümsüyordu ve Baekhyun'un kalbi bir daha, bir daha duruyordu.

Denizin ortasında güçsüz kalmak kadar acınasıydı bu durum.

Baekhyun'u öpüyordu.

Baekhyun ateşten korkmuyordu ama Chanyeol'un dudakları yakıyordu.

Baekhyun, penceren yansıyan ışıkla daha da çekici görünen kişiye baktı. Park Chanyeol... Yine aynı yerde, yine aynı sıradaydı. Aynı gülümsemesi ile profesörü dinliyordu. Dikkatliydi. Bir kez olsun Baekhyun'a bakmamıştı.

Baekhyun dersten başka tek bir şeyle alakadar oluyordu. Park Chanyeol...

Koca dönemi geride bırakacaklardı ve Baekhyun tek bir noktaya bakıyordu. Park Chanyeol...

Baekhyun kendisine çok güveniyordu. Kimsenin onunla yarışamayacağını biliyordu ama Baekhyun yeni bir duyguyla tanışmıştı. Onun adı da utançtı ve bu duyguya sebep olan kişiyi biliyordu. Park Chanyeol...

Chanyeol gülümsedi. Chanyeol yeniden konuşmaya başladı. Chanyeol gülümsedi ve konuştu. Baekhyun ise o noktada ona bakarak milyonlarca duyguyla tanış oldu.

Derin bir nefes aldı.

Aldığı nefes  ciğerlerini kor gibi yakarken o çok sevdiği dudaklar ondan uzaklaştı.

Yanakları daha bir pembeleşti hazzın verdiği duyguyla.

Baekhyun bu duyguyla ne zaman tanıştığını bilmiyordu.

Haz ve şehvet...

Hepsi Park Chanyeol ile gelmişti.

Beşinci sınıfın son baharında, Byun Baekhyun daha önce hiç uyanmadığı şekilde uyanmıştı bir hafta sonu sabahına. Kırmızı kadifeleri bedeninden gelişi güzel çektiğinde pijamasının özellikle ağ kısmında  yapış yapış bir ıslaklık hissetti.

Saatlerce uyumuş olsa dahi yorgun aralamıştı gözlerini.

Çünkü tüm gece boyunca Park Chanyeol ile sevişmişti rüyasında.

Park Chanyeol'un adını inlemişti.

Park Chanyeol geniş bedeni ile onun küçücük bedenini örtmüştü. Sertçe gelip gitmişti üstünde. Nefesi nefesine katılmıştı. Duyguları, duygularına akmıştı.

Baekhyun anlam veremedi buna. Hazzın getirdiği ilk ereksiyonu sonucunda rüyasında Park Chanyeol tarafından acımasızca ve defalarca becerildiğini görmüştü.

Belki... Belki dedi kimsenin orada olmadığına emin olarak.

Belki de bu sadece aşk değildi.

Ayaklarını buz gibi zemine değdiğinde banyolara ilerledi.

Temizlenmesi lazımdı.

Ancak temizlenmek istemiyordu çünkü her ne kadar da rüya olsa Park Chanyeol dokunmuştu ona. Laneti olmadan, Chanyeol'u yakmadan o da ona dokunmuştu defalarca.

Parmaklarını dudağının kenarına bastırdı Baekhyun.

Aklı, bedeni, kalbi ve hayatı tamamen Park Chanyeol ile doluydu.

Biliyordu artık.

Derin bir nefes aldı.

Kitabın kapağını kapatmıştı.

"Chanyeol..."

Bu isim dudaklarının arasından çok çaresiz birinin adını söylemek gibi çıkmıştı.

Kendini bu ateşe atmanın ne kadar doğru olduğunu bilmiyordu.

Umursamıyordu da.

Kendi ateşini yakmıştı.

Yanacaktı.

Altıncı sınıfa başlanıldığında Baekhyun hep onu aradı. Onun kim olduğunu, profesörün yeğeni olduğunu biliyordu. Ailesinin soy ağacığına kadar ezbere biliyordu ama Chanyeol onu görmüyordu.

Baekhyun ne zaman baksa Chanyeol oradaydı ama gözleri hep başka yerdeydi.

Düşünceleri başka yerdeydi.

Baekhyun istiyordu.

Baekhyun arzu ediyordu.

Baekhyun onun adını söyleyerek uyuyor ve onun adını söyleyerek kendine dokunuyordu.

Baekhyun doluydu.

İlmek ilmek kendini Park Chanyeol ile doldurmuştu.

Baekhyun aşıktı.

Ve aşık çocuk karar vermişti. Park Chanyeol ile konuşmaya. Park Chanyeol kendisini görsün diye uğraşmaya.

Bir gün Chanyeol kalabalığın arasından sıyrıldığında Baekhyun'da onu takip etmeye başlamıştı. Her zaman ki yere kitaplarını okumaya gittiğine emindi. Baekhyun ezbere biliyordu Chanyeol'u. En sevdiği kitabı ezbere biliyor gibi.

Chanyeol semsert taşın üzerine kurulduğunda Baekhyun sessizce izlemeye devam etmişti elindeki elmayla. Kalbine söz geçirebildiği an karşısına dikilecekti.

Bir umut diyordu. Bir umut belki de beni tanıyordur. Beni biliyordur. Beni herkes tanır.

Ancak olmamıştı. Baekhyun, Chanyeol'un karşısına dikildiğinde tanınmamıştı. En çok tanınmak istediği insan tarafından tanınmamıştı.

Kızdı. Kızdığında ateşe dönüşen çocuk çok kızdı. En çokta kalbi kırıldı.

Ve o gün Chanyeol'un kelimelerine değil onu tanımamasına kızdı. Kızdığı için de onu yaktı. Görülebilir bir yerinden asla geçmeyecek bir izle onu işaretledi.

Derin bir nefes aldı.

Duvarlar üstüne üstüne geliyordu.

Duvarlar onu yutuyordu.

İyi bir oyuncuydu Byun Baekhyun. Tam tamına bir yıl üç aydır rol yapıyordu.

Park Chanyeol'un kim olduğunu bilmiyor rolü. Onunla ilgilenmiyor rolü. Onu itme rolü. Onu görmeme rolü.

Çünkü artık Park Chanyeol onu görüyordu.

Park Chanyeol onu gördüğü için aşk acemisi Byun Baekhyun ondan kaçıyordu.

Kırmızı ip eline geldiğinde Baekhyun dünyasının tepesine yıkıldığını hissetmişti.

Park Chanyeol bıraktığı yerde ve işaretlediği yerde onu bekliyordu.

Kar yağmasını umursamadan giderdi deniz kıyısına ama elindeki kırmızı ipin kimin bileğinde olması gerektiğini biliyordu.

Biliyordu ve ona düğümleyecekti bu kırmızı ipi.

Tek bir şansı vardı ve bu şansı Chanyeol yaratacaktı.

Beklediği olmuştu. Chanyeol bıraktığı yerdeydi.

Kırmızı ipi defalarca düğümlerken kalbini de karşısında ki deve düğümledi. Defalarca, sonu gelmeyen bir masal gibi.

Artık Byun Baekhyun ona düğümlüydü.

Tek bir şansı vardı Baekhyun'un.

Chanyeol'de kendini ona düğümlemeliydi.

Derin bir nefes aldı.

Kitabı kapattı ve göğsüne bastırdı sıkıca.

"Hediyeni içtenlikle kabul ediyorum Park Chanyeol." Dudaklarından kelimeler özenle çıkmıştı.

Kitabı aldı. Dünyada ki en önemli mal varlığı oymuş gibi onu elyafa sardı.

Sandığının en kuytu köşesine, Park Chanyeol'un habersiz verdiği hediyesini koydu.

Sandığı kapattığında yanağında ki pembeliklerde çekiliyordu.

Herkesin karanlık bir yanı vardı ve Baekhyun'un karanlık yanı Park Chanyeol adında ki Zihin Bükücüydü.

-----------

Zihin Bükücülerden Park Chanyeol'e,

Kitabını kaybettim. Bunun içinden senden içtenlikle özür dilerim. Sorumsuz davranışım gerçekten affedilemez bir şey, farkındayım. Ancak ben de sana  en sevdiğim kitabımı hediye etmek isterim. Böylece, sorumsuzca kaybettiğim kitabının yerine geçer belki. Lütfen, hediyemi içtenlikle kabul et Park Chanyeol. Bundan sonra bu kadar sorumsuz bir çocuk olmayacağıma söz veriyorum.

Ateş Kabilesi
Byun Baekhyun

Chanyeol kitabının kaybolmasını bile umursamamışa benziyordu. Notu kapatıp cübbesinin iç cebine koydu usulca. Az sonra gülümsemekten ağzı yırtılacaktı. Nasıl ve nereden biliyordu Baekhyun bugün bu saatlerde burada dersini olduğunu?

Cidden, ona bu kadar önem veriyor muydu sahiden?

Kitaba baktı Chanyeol ve eline aldı savsakça. Güzel bir seçimdi doğrusu. 1600 senesine ait edebiyat Chanyeol'un favorisiydi.

Nasıl bilebilirdi ki... Nasıl...

Göğsüne kitabı bastırıp iç çekti sanki Baekhyun'a sarılıyor kabul ederken kendini.

"Hediyeni içtenlikle kabul ediyorum Byun Baekhyun."

Ve böylece, Park Chanyeol yine ve yeniden bilmeden kırmızı ipe dördüncü düğümü atan Baekhyun'un dördüncü kez kalbini düğümledi.

*** Herkes ulan neden bu çocuk şimdi kendine Chanyeol'u bağladı diyordu. Hikayede çok çıkmazlar ve çok çok karışık olaylar var. O yüzden en azından Baekhyun'un neden böyle yaptığını anlayın istedim ve ChanBaek özel bölümü oldu bu da. Umarım hoşnut olmuşsunuzdur. ❤


Mind, Element and Time [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin