Sarpı orada öylece bırakıp hızlı ve aceleci adımlarla ara sokağı geçtikten sonra derin bir nefes verdim. Her an gelebilecekmiş gibi adımlarımı biraz daha hızlandırdım ve birkaç dakika sonra apartman görüş açıma girdi.
Apartmanı görmemle birlikte adımlarımda yavaşladı ve elimde yere düşen şapkam olmayan elimi cebime soktum.
Sessiz sokakta yürüyüp kendimi bir şeyler düşünmemek için zorlarken gözlerimin önüne aniden bir çift lacivert göz geldi. Okyanuslar kadar derin, gökyüzü kadar sonsuz olan o gözler. İçinde kapısına zincirle kilit vurulmuş bir dünyanın olduğu gözler.
Şu an o gözler içimdeki küçük kızın bulunduğu ortamdaki duvara projeksiyonla yansıtılmış gibi kocaman ve detaylı haliyle aklımdaydı. Ya da yüzü.
Sadece gözleriyle değil, bütünüyle güzeldi.Apartmanın önüne geldiğimde çantamdaki anahtarlarımı çıkarttım ve kapıyı açarak içeri girdim.
Merdivenleri teker teker çıkıp en sonunda kendi katıma geldiğimde anahtarı yerine yerleştirip kapıyı açmak için döndürecektim ki içeriden babam ve İnci ablanın -aslında sadece babamın- bağrışmalarını duyduğumda anahtarı çevirmekten vazgeçtim.
" Nankörsün lan sen, nankör. Sanki para istedin de vermedik. Çok para harcıyormuşmuşum. Sana ne lan? "
" Allah aşkına bağırma, komşular duyacak. Ben senden para istemiyorum ki. Sadece her gece ya da her gün o kadar para harcayarak aileyi zora sokuyorsun " dediğinde İnci ablanın dediği şeye karşılık içimden gülmek geldi. Gerçekten mi İnci abla? Aile mi? Biz bir aile miydik? Babam, İnci abla ve ben?
" Sıçarım lan komşularına. Ev benim değil mi? İstediğim gibi bağırır çağırırım, kimsede bir bok yapamaz " diye bağırdı babam ve sesten anladığım kadarıyla elini masaya vurdu.
Gözlerimi kapatıp birkaç saniye beklerken içeriden hala sesler geliyordu ama ben kendi içimde yaşadığım çatışmadan dolayı onları duyamıyordum.
Anahatarı geri çıkartıp cebime koyduktan sonra yukarı kata, Sedalara gitmeye karar verdim.
Merdivenleri hızlı hızlı çıkıp Sedaların kapısının önüne geldiğimde cebimdeki telefondan saatin kaç olduğuna baktım. 15:40.Sedanın gelmesine daha yarım saat kırk dakika vardı. Ancak annesi Hatice teyze evdeydi. Ama ben Sedalara Seda yokken gitmeyi sevmiyordum. Hatice teyzenin üzerimdeki acıma dolu bakışları altında saygımdan ve sevdiğimden dolayı bir şey diyemiyordum.
Bu yüzden merdivenin dördüncü basamağına oturdum ve kafamı duvara yaslayarak Sedayı beklemeye başladım.<>
" Arsen? Arsen? "
Omzumda hissettiğim el ve birinin adımı seslenmsiyle gözlerimi araladım. Seda soğuktan kızarmış suratıyla karşımda dikiliyordu.
Kafamı yasladığım duvardan kaldırdım. Sedayı beklerken uyuya kalmış olmalıydım.
" Ne yapıyorsun burada? Bir de oturmuşsun soğuk taşa, hasta olacaksın "
" Seni bekliyordum " dediğimde tek kaşını kaldırdı. " Kapının önünde uyuyarak? "
" Daha gelmene vardı, nerde bekleseydim? "
" Kapıyı çalmak aklına gelmedi mi? Annem evde, biliyorsun " dedi ve kapının yanında bulunan zile bastı. Cevap vermedim.
Birkaç saniye geçmesine rağmen kapıyı açan kimse olmadığında tek kaşımı kaldırarak Sedaya döndüm. Seda ise bana yandan bir bakış atıp tekrar zile bastı ama yine kapıyı açan kimse yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜM ÖPÜCÜĞÜ (DÜZENLENİYOR)
Teen Fictionİki dudağının arasında bir şarkı mırıldanıyor, mırıldandığı şarkı karanlık geceye karışıyordu. Sanki mırıldanmalar Şeytanın dudaklarından dökülüp benim içime işliyordu. Kulaklarımda çınlıyordu her bir kelime. Ölümü yakından hissediyordum. Mırıldanm...