Karanlık bütün bedenimi ele geçiriyordu. Aslında ulaşmak istediği tek bir yer vardı.
Kalbim.
Kalbime ulaşmak istiyordu, bunun için de yolununun üzerinde ne varsa hepsini içine, karanlığa çekiyordu. Hızlıca ve acımasızca.
Sıra kalbime geldiğinde ise onun ne kadar yıpranmış olduğunu fark etti. Parçalanmış, ardından bir bantla parçaları birbirine yapıştırılmaya çalışılmıştı. Orada önce küçük bir kıvılcım çıkmış, kıvılcım ateşe, ateş de büyük bir yangına dönüşmüştü. Ortalık önce kararmış ardından kıpkırmızı olmuştu. Kor. Belki de kırmızı olan şey sadece kandı.
Şimdi ise küle dönüşmek üzereydi. Ancak dönüşmemeliydi. Kül olursa bir incinmeyle uçardı, biterdi. Oysa onun uçmaya değil, ayaklarının üstünde durmaya ihtiyacı vardı.
Zaten o bir Kelebekti. Doğuştan kanatları vardı. Her zaman uçabilirdi. Önemli olan uçmadan yaşamaktı.
Bir süre düşündü karanlık. Onu içine çekip çekmemek arasında kaldı. O zaten yeterince karanlığa bulaşmıştı. Daha ne kadar onu siyah yapabilirdi?
Vazgeçti. Tam hedefinin önüne gelmişken, istediğini elde etmesi için elini uzatması yeterliydi ama o bunu yapmadı. Arkasını döndü. Bir an için onun daha fazla incinmesini istemedi. Ne komik değil mi? Karanlık, bir şeyin daha fazla siyaha bulanmamasını istedi.
Durdu. Ona bir tavsiye vermek istedi, bu yüzden arkasını tekrar döndü ve ona doğru yaklaşıp fısıldadı.
" Sana yaşama fırsatı veriyorum. Bunu değerlendir. Uçurumdan atladığın an bunun dönüşü olmaz"
Geri çekildikten sonra ona sırtını döndü ve hızla onun bedeninden çıktı.
Karanlık ilk defa birinin kalbine dokunmamıştı.
Yattığım yerden gözlerim sonuna kadar açılmış bir şekilde doğruldum.
Yine kâbuslarımdan birini görmüştüm. Genelde çok düşündüğüm geceler kâbuslarım, görmediğim rüyalarımın yerini çok çabuk tutuyordu. Evet, ben rüya görmüyordum. Göremiyordum.
Elim istemsizce kalbime gitti.
Çıkmış mıydı sahi karanlık içimden? Kalbimi ele geçirmemişti ama geriye kalan her yeri siyaha boyamıştı. Peki neden kalbime dokunmaktan vazgeçmişti?
Duyduğum kısık ses kafamı sağ tarafa doğru çevirmeme neden olurken Sarpı siyah perdeyi azıcık aralamış bir şekilde dışarı baktığını fark ettim. Telefonla konuşuyordu.
Benim uyandığımı anlamış gibi bana doğru döndü ve araladığı perdeyi bıraktı. Ateş sönmüştü ama karşımdaki perdelerden biri açıktı , bu yüzden içerisi gözüküyordu.
" Ben seni sonra arayacağım " dedi ve karşıdaki kişinin bir şey demesine izin vermeden telefonu kapatıp cebine koydu.
Camın önünden ayrılarak bana doğru gelmeye başladığında bende gözlerimle onu takip ediyordum.
Ayak ucuma, koltuğun diğer tarafına oturduktan sonra elini ayağımın biraz yukarısına, kenara koydu. Bunu yaparken eli bacağıma sürtünmüş, bu da bacağımı istemsizce kendime çekmeme neden olmuştu.
Elimi hala kalbimin üstünde tuttuğumu Sarp bakışlarını oraya indirince fark ettim. Ardından ben elimi çektim, o da gözlerini tekrardan yüzüme çıkardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜM ÖPÜCÜĞÜ (DÜZENLENİYOR)
Teen Fictionİki dudağının arasında bir şarkı mırıldanıyor, mırıldandığı şarkı karanlık geceye karışıyordu. Sanki mırıldanmalar Şeytanın dudaklarından dökülüp benim içime işliyordu. Kulaklarımda çınlıyordu her bir kelime. Ölümü yakından hissediyordum. Mırıldanm...