Gergin, tedirgin, biraz korkmuş ve endişeliydim. Aynı anda birden fazla duyguyu iliklerine kadar hissetmek insanı yormakla beraber kafasının içini de allak bullak ediyordu. Ancak elimde değildi. Binadan çıkıp arabaya binene kadar bu duygular görünmez gölgeler gibi peşimden gelmiş, beni birkaç dakikalığına gerçek dünyadan çekerek kendilerine odaklanmamı sağlamıştı.
Aslında birçok duyguyu aynı anda yaşamaya alışkın biriydim. Genelde bedenimde bana giysi olmuş belli başlı duygular vardı: acı, üzüntü, kendini boşluk hissetme...Belki de bunlarla artık o kadar bütünleşmiştim ki bu yüzden onları aynı anda hissetmek bana garip gelmiyordu. Şu an hissettiklerimse hem daha önce yapmadığım bir şeyden dolayı ortaya çıkmıştı hem de içimdeki Arsen duyguları üstlenmek konusunda bana şu an pek yardımcı olmuyordu.
Arabaya bindiğimizde hala neden titrediklerini bilmediğim ellerimle kemerimi taktım ve Sarpın da arabaya binmesini bekledim. Benim aksime onun rahat, aceleci olmayan tavırları beni daha çok geriyordu. Tamam, o böyle işleri uzun zamandır yapıyor olabilirdi ama ben yalnızca iki kere böyle bir şey yapmıştım. O yüzden tedirgin olmam gayet normaldi.
Ön taraftan dolanıp kendi tarafına geçtiğinde terleyen ellerimi pantolonuma sildim.
Sarp arabaya binip anahtarı yerine yerleştirirken kafasını bir kere bana çevirip yüzümü inceledi, ardından tekrar önüne dönüp arabayı park ettiği yerden çıkardı.
Şirket arkamızda kalıp görüş açımızdan çıkana kadar yan aynadan binayı izlemeye devam ettim. Sağa saptığımızda ise camı açarak soğuk havanın içeri girmesini sağladım."İyi misin, Kelebek?" diye sorduğunda benim gözlerim ön camdan yolu izliyordu.
Her ne kadar karmaşık duygular içerisinde olsamda, "İyiyim" demekle yetindim. İstesemde nasıl hissettiğimi anlatamazdım çünkü nerden başlayacağımı bilmiyordum. İpler birbirine o kadar karışmıştı ki düğümü çözmek için kullanmam gereken ipin ucunu bile göremiyordum.
"Emin misin?" Yüzüm hala önüme dönük olsada yana gözle bana bakıp tekrardan önüne döndüğünü görebilmiştim.
"Evet" dedikten sonra kafamı sola çevirdim. "Şimdi nereye gidiyoruz?"
Sorumla birlikte dudağının kenarı yukarı doğru kıvrıldı. Büyük ihtimalle daha çok aksiyon istediğimi, birkaç yasa dışı şeyi daha yapmak istediğimi düşünüyordu. Ancak bir gün içinde bu kadar aksiyonu ben on yedi yıllık hayatım boyunca yaşamamıştım. O yüzden eğer öyle düşünüyorsa yanlış düşünüyordu.
"Yolumuzun üstünde bir yere uğramam gerekiyor. Ondan sonra seni bırakırım" dediğinde istemsizce, "Acelem yok" diye mırıldandım. Doğruydu. Ne evde yemek için beni bekleyen ne de eve geç kaldığım için beni merak eden birileri vardı. Acele etmemi gerektirecek bir durum yoktu.
"Annen merak etmez mi?"
Birden sorduğu soru karşısında göğüs kafesimde bir ağrı hissettim. Sanki içimdeki Arsen bu soruyu duymamış olmayı dileyerek kalbimi küçük avuçlarıyla sıkmaya çalışıyor, eline sığmadığı için de tırnakları batıyor gibiydi.
Bir an için dudaklarımın arasından İnci ablanın benim annem olmadığını söylemek gelsede bu bilgiyi kendimde saklı tutmaya karar verdim. Benim hakkımda araştırma yapmıştı; belki de bunu da biliyordu ve sadece benden duymak istediği için bu soruyu sormuştu.Yine de doğruyu söylemek istemeyerek kafamı sağ tarafımdaki cama çevirdim dışarıdaki renkleri birbirine karışmış insanları, arabaları, ağaçları ve evleri izlerken, "Etmez" dedim neredeyse sadece kendimin duyabileceği bir sesle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜM ÖPÜCÜĞÜ (DÜZENLENİYOR)
Teen Fictionİki dudağının arasında bir şarkı mırıldanıyor, mırıldandığı şarkı karanlık geceye karışıyordu. Sanki mırıldanmalar Şeytanın dudaklarından dökülüp benim içime işliyordu. Kulaklarımda çınlıyordu her bir kelime. Ölümü yakından hissediyordum. Mırıldanm...