lilith

6☽ Düğün

23 Mayıs 2017
Salı günü. Saat: 12:40

Günlerdir yağan yağmurun aksine bugün Seul güneşli ve sıcak bir gün geçiriyordu. Birçok iş adamının, pahalı binaların ve pahalı mağazaların bulunduğu Gangnam'da beyaza bürünmüş bir dükkan ihtişamla parıldıyordu. Bembeyaz gelinliklerin bulunduğu, beyaz ve toz pembe duvarlarla ve beyaz deri koltuklarla dolu dükkanın içinde hızlı bir koşuşturmaca vardı.

Çalışanlardan en kıdemlisi olan Haera, büyük askılıklar arasından kendini kurtardığında elinde tuttuğu gelinliği yukarı kaldırdı. Kısa boyu dolayısıyla gelinlik onun yüzünü kapatmıştı.

Haera saydam giysi kılıfı içindeki iki parçalı gelinliği karşısındakilere göstermeye uğraşırken çalışanlardan biri yanına gelip ona yardım etti. Gelinliğin üst kısmında dantel kullanılmıştı. Göğüs kısmı straplezdi ancak omuzları, dirseklerine kadar kolları, açıkta kalan bel ve karın çevresinden bir bölüm dantel desenleriyle kapatılmıştı. Alt kısmı ise kabarık olmayan bir tülden yapılmıştı. Kenarındaki uzun yırtmaç ile birlikte hoş bir modeldi. "Bu gelinlik, henüz satışa çıkarılmamış önemli bir parçadır. Bu seneye özel olarak hazırlandı." dedi ve gelinliğin arkasından başını yana doğru uzatıp Chaeyoung'a baktı.

Gelinliğin tanıtımını dinlememiş, üstelik o tarafa bile bakmamış olan Chaeyoung üzerinde hissettiği gözler ile gelinliğe baktı. "Beğenmedim."

"Ama efendim, bu-"

"Beğenmedim dedim." Chaeyoung'un sert bakışlarından gözlerini kaçıran Haera başka bir model aramak için arkasını döndüğünde beyaz koltuklardan birinde oturan Yoongi ayağa kalkıp Chaeyoung'un bileğini tuttu ve kabinlerin olduğu tarafa doğru yürümeye başladı.

Chaeyoung sertçe kolunu çekti ve Yoongi'nin gözlerine baktı, "Ne yaptığını sanıyorsun?"

Yoongi elini saçları arasına daldırdı ve ona baktı. "Asıl sen ne yaptığını sanıyorsun? Önüne her şeyi serdim, tüm imkanları sundum, istediğin her şey elinin altında. Niye bu kadar zorlaştırıyorsun?"

Chaeyoung gülüp bir adım attı. "İstediğim her şey mi? İstediğim şeyin ne olduğu hakkında bir fikrin var mı Min Yoongi?" Yoongi ona bakarken Chaeyoung konuşmasına devam etti. "Her şey senin isteğin doğrultusunda ilerliyor. Fakat ben, ne bunu istiyorum," dedi karnını göstererek. "Ne de seni."

Yoongi sert bir kavrayışla Chaeyoung'un kollarını yakaladı ve arkasındaki aynaya doğru itti. "Park Chaeyoung, artık ne istediğin umrumda değil. İnsanlara zorluk çıkartmadan bir şeyi beğen ve buradan gidelim."

Chaeyoung yan bir gülüşle "Aksi takdirde?" dediğinde Yoongi gülüşüne eşlik etti.

"Onu öldürürüm."

"Güzel bende bunu istiyordum."

Yoongi karnını işaret etti. "Onu değil," Parmağını Chaeyoung'un kalbine ve şakaklarına götürdü. "Onu."

Chaeyoung, Taehyung'tan bahsettiğini anladığında geri çekildi ve kolları arasından sıyrılıp içeri doğru yürüdü. Haera'nın elindeki iki gelinliği gösterip çalışanlara ve içeri girmekte olan Yoongi'nin ailesine baktı. "Bunları deneyeceğim."

•••

27 Mayıs 2017
Cumartesi, düğün günü.

Düğünün yapılacağı salon oldukça büyüktü. Yerler çimeni andıracak şekilde yeşil halıyla kaplıydı. Ortada cam bir yol ve üstünde kırmızı halı vardı. Tavandan sarkan büyük ve ihtişamlı altın rengindeki avizeler, üzerlerindeki mumlarla içeriye hoş bir renk katıyordu.

Kahverengi, ahşaptan yapılma büyük kapı açılırken Chaeyoung ve Yoongi'nin yürüyeceği kırmızı halı kenarlarındaki maytap volkanları yükselmeye başlamıştı. Siyah takımlı görevliler kapıları sonuna kadar açtığında kenarlardan beyaz güller önlerine atılmıştı. İki genç yol boyunca ilerlerken alkışlar arasından tebrikleri alıyorlardı. Chaeyoung zoraki gülümsemesiyle yürümeye devam ederken etrafta bakışlarını gezdiriyordu. Maytap volkanları, mum ve çiçeklerle süslü beyaz, kısa kolonlar ardındaki sıralanmış sandalyelere gözü takıldığında Yoongi onun bakışlarını takip etti.

Orta sıralarda oturan takım elbiseli Taehyung ve onun elini tutan kıza bakarken Chaeyoung'un sahte gülümsemesi de yüzünden silinmişti. Yoongi Chaeyoung'un elini biraz daha sıkı tuttu ve diğer elini kaldırıp gülümseyerek Taehyung'a doğru salladı. Taehyung onun selamını alırken geri de kalan tek şey Chaeyoung'un karışmış aklıydı.