Kore'de mezarlar iki türlü oluyor. Ya yakıp küllerini kavanoza koyuyorlar ya da bizim gibi toprağa defin ediyorlar. Zaten yanarak ölmüş miniğimizin tekrar yakılmasını istemedim, ona göre yazdım. Keyifli okumalar, minik yıldıza basmayı ve yorum atmayı unutmayın!❤️
Çalan telefonun sesi arabaya hakim olduğunda Seokjin, elleriyle yüzünü ovdu. Yan koltukta duran telefonu eline aldı.
ARAYAN
NAMJOONSeokjin ruhsuzca aramayı cevapladı.
"Jin!"
"Efendim?" Jin'in duygu barındırmayan sesiyle Namjoon'un heyecanı sona erdi.
"Neredesin?"
"Jisoo'nun psikolog randevusu vardı. Kliniğin önündeyim."
Namjoon'un eşi Chorong telefonu eline aldı. "Jisoo iyi mi?"
Seokjin başını belli belirsiz salladı. Bunu göremeyeceklerini bildiği için konuştu. "İyi olmaya çalışıyor."
"Peki sen nasılsın?" dediğinde Seokjin sessiz kaldı. Sahiden, o nasıldı? Jisoo için iyi görünmeye çalışıyordu ama aynı acıyı o da yaşamıştı ve her gece rüyasına giren anları bir kez olsun silemiyordu.
Jin cevap vermeyince Chorong ve Namjoon birkaç kısa cümleyle aramayı sonlandırdılar.
Seokjin tekrar koltuğa yaslanıp kendini sakinleştirirken bir ruh kadar beyaz teniyle Jisoo kliniğin kapısında göründü.
Küçük adımlarla arabaya yaklaşıp yan koltuğa bindi ve kemerini taktı.
Seokjin ona bakıp arabayı çalıştırdığında Jisoo, Jin'in direksiyon üzerindeki elini tuttu. "Mezarlığa gidelim."
Jin sessizce başını salladı ve kliniğin olduğu sokaktan çıkıp mezarlık yoluna döndü.
Bir süre sonra şehrin gürültüsü kendini sessizliğe bıraktı. Yollar defalarca kez ayrıldığında büyük bir tepeye doğru ilerlediler. Mezar taşları göründüğünde Joohyuk'un mezarının yakınlarında durdular. Arabadan inip hafif eğimli yolu yürürken Jisoo'nun gözyaşları akmaya başlamıştı.
Jisoo toprağın üzerine yavaşça çöktü ve Joohyuk'un toprağına elini koydu. Ayakta kalan Jin gözyaşlarını geri itmeye çalışıyordu.
"Merhaba bir tanem." diye fısıldadı Jisoo. "Annen ve baban burada."
Jin bakışlarını yere çevirdi ve sesini sabit tutmaya çalıştı. "Merhaba oğlum."
Jisoo toprakta elini gezdirmeye devam etti. "Senin için geldik. Yalnız kalmaktan hoşlanmadığını biliyoruz."
İçine derin bir nefes çekerken Jin de yere çökmüştü.
"Her sabah, güneş senin güzel yüzüne geldiğinde, ağlardın." Kesik kesik konuşurken sözü Jin devraldı.
"Bak oğlum," dedi gururla. "Senin için ağaç dikmişler. Sana gölge yapacak ve seni güneşten koruyacak." Ağacın orada olduğunu sonradan fark etmişlerdi ama ağacın gölgesi Joohyuk'un toprağını koruyordu.
Jin, Jisoo'nun yanında ağlamak istemediği için ayağa kalktı ve birazdan geleceğini söyleyerek yürümeye başladı.
Jisoo'nun elleri toprağı kucaklamak istercesine üzerinde gezindi. "Keşke burada olsan," diye fısıldadı Jisoo. "Senin kokuna doyamadan gittin."
Daha sonrasında Joohyuk'un bunları duyacağını düşündü sustu.
"Joohyuk, orada sıkıldığını biliyorum bebeğim. Ama üzülme, çok yakında annen yanına gelecek. Seni asla yalnız bırakmam."
Jin tekrar yanına döndü ve Joohyuk'la konuştu. Hava kararmaya başlarken ikisi de yerden kalkıp eve doğru yol aldı.
•••
Jin ve Jisoo salonda oturuyorlardı. Odada hiçbir ses yoktu ancak kafalarının içindeki sesler başlarını ağrıtacak derecedeydi.
Jisoo tuvalete gideceğini söyleyerek Jin'in yanından ayrıldı ve ağır adımlarla merdivenleri çıkmaya başladı.
"Sakin ol Jisoo. Sen doğru olanı yapıyorsun." Kendini rahatlatmaya çalışırken derin bir nefes aldı ve banyonun kapısını açtı. Bir süre aynadan kendisini inceledikten sonra lavabonun üzerinde duran jilete baktı.
"Bunu yapabilirim. Joohyuk için bunu yapabilirim."
Jileti titreyen parmakları arasında tutarken sol elini uzattı. "Hadi Jisoo." diye mırıldandığında banyo kapısı sert bir şekilde açıldı.
"JISOO!"
Seokjin'in gür sesiyle Jisoo korkuyla ona döndü. Seokjin büyük adımlarla ona yaklaşıp parmakları arasındaki jileti yere attı.
Jin ona sarılırken Jisoo'nun gözyaşları akmaya başlamıştı. "Nasıl?" diye sordu Jisoo.
"Biliyordum. Bunu yapacağını tahmin etmiştim ama izin veremem. Senin de gitmene izin veremem Jisoo."
Seokjin kolları arasında ağlayan eşine daha sıkı sarılırken gözünden düşen bir damla yaş Jisoo'nun saçlarıyla buluştu.
Jisoo, Joohyuk'a verdiği sözü tutamamıştı ancak Seokjin'i büyük bir enkazdan kurtarmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lilith
Fanfiction"Adem ile Havva buyursunlar içeri, girmesin kapıdan Lilith!" ➤start: 130118 finish: 010618 ➤tüm hakları saklıdır.