Lisa yatak odasındaki ikili deri koltukta otururken elindeki telefonu öylesine sıkı tutuyordu ki, telefon kırılabilirdi. Yaşlı kadın gittiğinden beri Jungkook'a ulaşmaya çalışıyordu ancak hattı bir türlü sinyal alamıyordu.
Korku dolu bakışları telefonun üzerinde gezinirken "Yalvarırım düzel." diye mırıldandı.
Yağmur şiddetini arttırdığı sırada koltuktan kalkarak pencereye yaklaştı. Belki hattı bu şekilde çekebilirdi. Telefonu cama doğru tutup tekrar Jungkook'u aramayı denedi ve bu sırada gözleri yağmurdan kaçan insanları tarıyordu. Telefon bir kez daha onu hayal kırıklığına uğrattığında derin bir nefes alıp dışarı baktı. Yan evin ikinci katındaki hareketlilik gözüne çarpmıştı. Pencerenin önünde duran kişi az önce eve gelen kadındı. Gözleri doğrudan Lisa'ya odaklıyken sarı dişlerini gösterek gülümsedi. Lisa ona karşılık vermeden pencerenin önünden çekildi. Bordo karartma perdeyi çekerek odanın karanlığa gömülmesini ve dışarıdan hiçbir şekilde görülmemesini sağladı.
Korkuyla birkaç adım attıktan sonra odadan çıkarak merdivenlere doğru ilerledi. Dış kapının açılma sesini duyduğunda basamakları hızla inip iki eli poşetlerle dolu Jungkook'a sarıldı.
Jungkook poşetleri olduğu yere bırakıp ellerini Lisa'nın sırtında birleştirdi ve güldü. "Bir saatte beni bu kadar özleyeceğini düşünmemiştim Lalisa."
"Jungkook." Lisa'nın boğuk ve çatallaşmış sesine karşılık Jungkook telaşla onu kendinden uzaklaştırıp yüzüne baktı.
"Neden ağlıyorsun? Bir şey mi oldu?"
Lisa gözlerini silip "Çok korktum." derken Jungkook'un içindeki telaş daha da büyüyordu.
"Gel, oturalım ve neler olduysa bana anlat." Lisa başını sallayıp elini sıkıca tutan Jungkook'u takip etti.
Yaşlı kadının gelişini, pencereden bakarkenki ifadesini anlattığında Jungkook başını salladı. "Birkaç kez bende gördüm ama bir zararı yok gibiydi. Annem bakıcıyla görüşmeye gitti. Bulduğumuz kişi Mina'nın doğumundan önce gelecek, yanında birisi olduğunda korkmana gerek kalmaz." dedi.
Lisa biraz daha rahatlamıştı ama kadının sürekli eve bakması oldukça rahatsız ediciydi. "Sence neden evimize bu kadar dikkatli bakıyor?"
Jungkook, "Bilmem. Ona sormaya ne dersin?" dediğinde hareketlenmişti. Lisa kolunu tutup tekrar koltuğa oturmasını sağladı. "Saçmalama! O eve gitmeyeceğiz."
"Belki de kadın zararsızdır. Kötü biri olsa seni uyarmaya gelmezdi. Sahi, tam olarak ne demişti?"
"Ne evde yalnız kal, ne de kocanı yalnız bırak." diye mırıldandı Lisa. "Ah bir de, bebek kıyafetlerini saklamamı söyledi." dediğinde bir anda ayağa kalktı. Ani hareketi canını acıtsa da Jungkook'un elinden tutup kaldırdı.
"Jungkook! Bahçedeki ipin üzerinde Mina'nın kıyafetleri var. Annen yıkamıştı. Onları saklamalıyız."
"Lisa, dışarıda yağmur yağıyor. Kıyafetler kullanılmayacak hale gelmiştir, bırak kalsınlar."
Lisa hâlâ Jungkook'un elini tutarken başını iki yana salladı. "Anlamıyorsun. Sorun kıyafet değil, sorun evde bir bebeğin olduğunun anlaşılması."
"Gerçekten anlamıyorum. Bir bebek olduğunu anlarlarsa bizi rahatsız etmezler. Hatta dış kapıya 'Bebek Var' logosu asmalıyım!" Dişlerini gösterek gülümsediğinde Lisa onun elini bırakıp bahçeye açılan büyük camdan dışarı baktı. Jungkook ayağa kalkıp onun bedeninin yanında yerini aldığında gök gürültüsü ve şimşek de gökteki yerlerini almışlardı.
Lisa başını Jungkook'a çevirip gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı. "Yaşlı kadının bahsettiği buydu. Lilith bizim için gelecek Jungkook."
Kayınvalideler her yerde aynı sanırım. Bırak Lisa ilgilensin neden bebeğin kıyafetlerini yıkıyorsun ki?
Lisa'nın Lilith'i bilmediğini düşünmüştük. Hatta Jungkook'un annesi Lisa genç olduğu için bilmediğini düşündü ve yalnız bırakmak istemedi ama o da biliyor. Artık daha telaşlı olacaktır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lilith
Fanfiction"Adem ile Havva buyursunlar içeri, girmesin kapıdan Lilith!" ➤start: 130118 finish: 010618 ➤tüm hakları saklıdır.