Geçen yedi dakikanın sonunda Jungkook, tekli koltukta bacak bacak üzerine atarak oturmuş Sun Mi'ye seslendi.
"Sun Mi-sshi, ben Jeon Jungkook ve eşim Lisa." dediğinde Sun Mi, sözünü kesmek üzere elini havaya kaldırdı. "Biliyorum."
Jungkook başını sallayıp konuşmasına devam etti. "Annem oldukça zor bir kadındır. Sizi işe almışsa iyi olduğunuzdan eminim ancak kendinizi tanıtabilir misiniz?"
Sun Mi, gülümseyerek omuzları üzerindeki saçlarından bir tutamı parmakları arasına aldı. "Benimle resmî konuşmana gerek yok."
Lisa sert bakışlarla Sun Mi'yi süzdüğünde konuşmasına devam etti. "Adım Lee Sun Mi. Yirmi beş yaşındayım. Üniversite mezunuyum ve iki dil biliyorum. Yaklaşık dokuz yıldır bakıcılık yapıyorum. Deneyimlerimi ve referanslarımı CV'mde bulabilirsiniz." diyerek elindeki ince dosyayı Jungkook'a uzattı.
Lisa onu dikkatle inceliyordu. Jungkook'a karşı en ufak bir yakın temasında işten atmaya hazırdı.
"Peki, son işinizden neden ayrıldınız?" diye sordu Lisa.
Sun Mi omuzlarını kaldırıp, "Artık bana ihtiyaçları yoktu." dediğinde Lisa, "Neden?" diye sordu.
"Bebek öldü."
Sun Mi'nin cevabına karşı Jungkook ve Lisa birbirlerine baktılar.
"Ah, anladım. Evi gezdirmeden önce bir şeyler içip konuşmak istiyorum. Ne içersin?"
Sun Mi, gülümseyerek Jungkook'a baktı. "Jungkook ne içerse ondan içebilirim."
Lisa sinirle Jungkook'un elini tutup mutfağa doğru sürükledi ve mutfak tezgahına yaslanıp salona doğru kısık sesle konuştu. "Jungkook zehir içecek, içer misin?"
Jungkook gülüp Lisa'nın elini kendi elinden ayırdı. "Şu yaptığına bak. Tırnaklarını kısaltmalısın."
"Sus Jungkook. Bu kız bizim evimizde kalmaya devam edecekse ben katil olabilirim."
"Lisa o sadece bizimle samimi olmaya çalışıyor. Ona alışabiliriz."
"Samimi olmasını isteyen kim? Sadece birkaç hafta sonra bebeğimle ilgilensin yeter."
Jungkook, Lisa'nın yanaklarını avucu içine aldı. "Ah, hadi ama. İçeri gidelim ve onunla iyi anlaşmaya çalışalım."
Sun Mi, sahte bir öksürükle mutfağa girdiğinde Jungkook ellerini çekti. "Bundan sonrasında yemeklerle ben ilgileneceğim için mutfağı görmek istedim. Eşyaların yerini ne kadar çabuk öğrenirsem o kadar iyi olur." dediğinde Jungkook Lisa'ya bakıp fısıltıyla konuştu. "Bak ne kadar düşünceli biri."
"Tabi, kesinlikle."
•••
Jisoo küçük odada Seokjin'in geniş omzuna başını koymuş, gözlerini sıkıca kapatmıştı.
Yoongi, "Sesler kesildi." dedi.
Chaeyoung, "Geçti mi?" diye sorduğunda Jisoo gözlerini açtı.
"Evin içinde olabilirler!"
Jin "İçeri girselerdi şuan kapı kırılmıştı." dediğinde Jisoo onun koluna vurup yerden kalktı.
"Sanırım buradan çıkmalıyız." dedi Yoongi.
Hepsi onu onaylarken dikkatle kapıyı açtı ve koridoru kontrol etti. Koridorun normal olduğunu anladıktan sonra merdivenlere doğru yürüdü ve kafasını eğerek aşağı kata baktığında geri çekildi.
"Ne oldu?" diye telaşla sordu Chaeyoung.
Yoongi, Chaeyoung'un elini tuttu ve yanına gelmesini sağladı. Birlikte merdivenleri indiklerinde Chaeyoung şaşkınlık içerisinde ellerini ağzına götürdü. "Aman tanrım."
Camlar kırılmış, dayanıklı perdeler yırtılmıştı. Salon siyah tüyler ve ölü kuşlarla kaplıydı. Jisoo gözlerini kapatarak Seokjin'e sarıldı. "Bu berbat!"
"Korkmayın," dedi Yoongi. "Geçti. Bir temizlikçi çağırıp her şeyi eski haline getireceğim." dediğinde Chaeyoung ağlamak üzereydi. Onun üzüldüğü ya da korktuğu şey evinin bu hale girmesi değildi. Hayatının düzelmesini beklerken daha da kötüleşmesiydi.
Jisoo kendi evinin halini düşünürken Seokjin "Artık gitmeliyiz." dedi.
Chaeyoung onları güzelce ağırlayamadığı için özür diliyordu.
Jisoo ona sarıldı. "Özür dilemene gerek yok. Bu hiçbirimizin hatası değildi."
Seokjin Yoongi ile tokalaşırken daha sonra tekrar uğrayacağını söyledi ve evden çıktılar.
Jisoo Seokjin'in elini sıkıca tutup tüylere basmadan yürümeye çalıştı.
"Güzel başlayan kötü bir gündü." dedi Seokjin.
Jisoo, "Neden böyle oldu?" diye sorduğunda Seokjin dudağını sarkıttı. "Hiçbir fikrim yok."
"Yah! Park Jimin! Beni içeri al!"
Jin ve Jisoo sokakta yürürken duydukları kalın sesle başlarını yana çevirdiler. Saçları küllü sarı rengindeki uzun boylu bir genç, gelirken inceledikleri evin çitleri üzerinden atlamaya çalışıyordu.
Yeni evli komşularının evinden çıkalı çok olmamıştı ve moralleri bozuk olsa da bu manzaraya gülmek istediler. Bu sırada arkalarından gelen Chaeyoung onlara seslendi.
"Jisoo unnie! Bunu unuttun!"
Chaeyoung büyük adımlarıyla onların yanlarına gelip elinde tuttuğu küçük cüzdanı Jisoo'ya uzattı. "Ah Chaeyoung! Neden zahmet ettin? Teşekkür ederim."
Chaeyoung gülüp önemli olmadığını söylediğinde duyduğu çığlıkla başını sağ tarafa çevirdi. Kim Taehyung, gördüğü Park Chaeyoung ile evin tahta çitleri üzerinden sokak kaldırımına düşmüştü.
Jisoo "Seokjin yardım et!" diye bağırırken Chaeyoung öylece Taehyung'a bakıyordu.
"Taehyung." diye mırıldandığında Taehyung, Seokjin'in yardımlarıyla yerden kalktı.
Saçlarını karıştırıp tek elini havaya kaldırdı. "Selam, Park Chaeyoung."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lilith
Fanfiction"Adem ile Havva buyursunlar içeri, girmesin kapıdan Lilith!" ➤start: 130118 finish: 010618 ➤tüm hakları saklıdır.