TANRILARIN DAĞI - Bölüm 1

4.8K 97 28
                                    

Sevgili Okuyucu

Bir süre önce yazdığım ama yayından kaldırdığım hikayemi düzenleyerek tekrar yayımlamaya başlıyorum. Lütfen desteğinizi esirgemeyin, yorumlarınızı ve beğenilerinizi heyecanla bekliyorum. Sessiz sedasız okunan bir hikaye olmasın, sesinizi duyayım lütfen...

Okuduğunuz tarihi buraya bırakırsanız sevinirim...

Sevgi ve umutla,

İM



Gecenin karanlığında kendi soluk seslerinden bile korkarak koşuyor, koşuyordu. Arada yüzüne çarpan dalların, bacaklarına takılan çalılıkların verdiği acı olmasa korku dolu bir rüyada olduğunu düşünecekti. Rüya değil, kâbus aslında... Ay yükselince etraf biraz olsun aydınlanmış, orman daha az korkutucu görünmeye başlamıştı. Belki de kendini kandırıyordu. Sedir ağaçlarının arasından sıyrılıp daha az ağaçlı bir alana çıkınca durdu. O kadar hızlı yürümüştü ki nefesinin normale dönmesi vakit aldı.

"En fazla on dakikalık yol," demişti Sinan, "ama gidebileceğine emin misin?"

"Giderim," demişti Leyla, "yokuş aşağı yürüyeceğim, geldiğimiz patikadan... Sen eğlenmene bak..."

"Kalsaydın, birlikte eğlenirdik," demişti Sinan, beline sardığı koluyla kendine doğru çekip şakağına tüy gibi hafif bir öpücük bırakırken.

Kalmak isterdi, gecenin karanlığında tek başına koca bir dağdan inmek, zifiri karanlık bir ormanı geçmek en büyük hayali değildi sonuçta. Olacaklardan korkmuştu. Sinan kendi arkadaşlarının yanındayken çok rahat davranıyordu, sarılıyor, kokluyor, fırsat buldukça da öpücükler konduruyordu. Arkadaşlarından mı cesaret buluyordu, içkinin yan etkisi miydi, niyeydi bilinmez ama Leyla bu durumdan pek hoşlanmamıştı. Romantik bir ilişki hayaliydi, peki neden hoşlanmıyordu Sinan'ın dokunuşlarından? Leyla için sahilde eğlenen arkadaşlarının yanına kaçmak en akıllıca olandı.

Etrafına bakındı, koca yapraklı çalılıklar her yeri kaplamıştı. Patikayı kaybetmişti ama hala yokuş aşağı gidebiliyordu, o yüzden de doğru yolda olduğunu düşündü. Ağaçların seyrek olduğu taraftan yürümeye karar verdi. Ya yanlış yoldaysa? Dağı gündüz gözüyle hayal etmeye çalıştı. Eğer yanlış yoldaysa sabaha kadar yürüse de sahile ulaşamayabilirdi... Sahi kaç metreydi bu dağ, 1000, 2000?

Nefesi tekrar hızlandı, bu sefer yorgunluktan değil, korkudan... Akşamüzeri Yanartaş'a tırmanırken ağaçlarda yolu gösteren küçük oklar görmüştü. Patika da gayet belirgindi. Ama şimdi ne o oklar vardı ortada ne de patika... Kesin yanlış yoldaydı. Ellerini karnında kavuşturup öne eğildi. Nefes alamıyor, midesi bulanıyordu. Kaybolmuştu. Bunun başka açıklaması olamazdı. Geldiği yoldan tırmansa Sinanları bulabilir miydi acaba... 'Ne yapacağım, ne yapacağım ben...' diye söylenirken o sesi duydu. Bu da neydi, vahşi hayvanlar mı, kurt filan belki? 'Saçmalama, burada vahşi hayvan ne arasın...' dedi kendi kendine... O ne derse desin iç sesi karşı çıkıyordu. Neden olmasın, dağ başında, sedir ormanında vahşi hayvan yaşamayacak da nerede yaşayacak?

Dikkat kesildi, sessiz olmaya çalışıyordu ama kalbinin gümbürtüsünden etrafı duyamayacak hale gelmişti. Baykuş gibi bir şeydi belki de... Rahatladı... Aya baktı. Ay iyice yükselmişti, hazır ortalık az da olsa aydınlanmışken ne tarafa gideceğine karar vermeliydi. Kendi etrafında kararsızca döndü. Tam o sırada tekrar duydu sesi. Bu neydi, bir öksürük mü, yakınlarda biri mi vardı? Kimdi, Yanartaş'a giden turistlerden biri mi, bir çoban ya da aman yarabbi, bir sapık filan mı? Hemen bir çalının arkasına sakladı kendini. Yavaş yavaş bir diğerine geçti, sonra bir ağaç gövdesini siper aldı... Etrafı dinledi, hışır hışır bir ses geldi. Biraz da çıtırtı. Az ileride büyük bir kaya vardı, birkaç sessiz adımda kayanın arkasına sığındı. Artık soluk sesleri de duymaya başlamıştı. Kafasını yavaşça uzatıp bakınca ayın tam altında bir açıklığa boylu boyunca uzanmış adamı gördü.

Hızla geri çekilip sırtını kayaya yasladı. Ormanın ortasında toprağa karışmış yatan bir adam... Ölmüş müydü acaba? İçini bir panik duygusu kapladı. Merakı ağır basmasa kafasını tekrar uzatıp bakmaya cesaret edemezdi. Adamın kafası sadece birkaç metre uzaktaydı, hafif aralanmış ve iki yana yatmış ayakları diğer tarafta... Kolları da vücudunun iki yanında açık duruyordu. Leonardo'nun anatomi çizimlerini hatırladı. Karma karışık saçları yerdeki çalı çırpıyla karışmış, göğsü de hafif hafif inip kalkıyordu. Nefes alıyor, nefes alıyor, diye sevindi kendi kendine... Niye ölü olsundu ki zaten... Ah beyninin korkuyla imtihanı...

Adamın hemen yakınında tıka basa dolu bir sırt çantası gördü. Üzerindeki soluk renkli tişört ve yandan cepli bir kargo şort onun da bir turist olduğu fikrini verdi. Cesaretini topladı, adamın yanına gidip yolu soracaktı, tabii sabaha kadar ormanda dönüp durmak istemiyorsa.

Birkaç ürkek adımla yaklaşıp başucunda dikildi. Dağınık saçları ve sakallarına bakılırsa uzun zamandır yoldaydı.

Gözleri kapalıydı. Leyla çok da sessiz olmaya çalışmamıştı ama yine de adam onun geldiğini fark etmemişti. Ya uyuyor ya da sızmış diye düşündü. Nasıl uyandıracaktı koskoca adamı... Tatilin daha ikinci gününde başına gelene bak!

Başucunda dikilip ne yapacağını düşünürken adam gözlerini açtı. Ayışığında beyaz-gri parlıyordu gözleri. Yattığı yerde hiç kıpırdamadan Leyla'ya baktı, Leyla da ne diyeceğini bilemeden öylece durmuş, ona bakıyordu. Sonra adam doğrulup oturdu olduğu yerde. Cebinden çıkardığı paketten bir sigara çekti, parmaklarının arasında yuvarlayıp dudaklarının arasına sıkıştırdı. Diğer cebini karıştırıp bir çakmak buldu, eliyle siper edip yaktı. O ağır ağır sigarasından bir nefes çekerken Leyla adamın arkasında durmuş öylece sırtına bakıyordu.

Birkaç nefes sonrası kafasını kaldırdı, Leyla'ya baktı tekrar. Bakışlarında ne soru, ne merak vardı. Sanki gerçekliğinden emin değilmiş gibi bakıyordu.

Leyla fırsat bu fırsat deyip konuya girdi. "Ben kayboldum..." dedi ama kendi bile duyamadı fısıltı gibi çıkan sesini... Boğazını temizleyip bir daha denedi. "Ben kayboldum, Yanartaş'tan iniyordum, patikayı kaybettim."

Adam çantasına uzandı, sırtına atarken kalkmış yürümeye başlamıştı bile. Leyla olduğu yerde kalakaldı. Gidiyor muydu, duymamış mıydı söylediklerini? Belki de anlamamıştı, yabancı mıydı acaba? Adam birkaç adım sonra durup geriye baktı, sigarasından bir nefes daha çekip başıyla işaret etti.

Leyla ürkek ürkek adamı takip etti. 



AYIŞIĞI SEVGİLİM (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin