AŞK - Bölüm 19

1K 33 0
                                    

Kerem havanın kararmasıyla yeşilden siyaha dönen ormanın derinliklerinde kendine söylene söylene yürüyordu. Bir adım arkasında, eli elinde yürüyen Leyla'yı tüm hücrelerinde hissediyor ama kalbi yine de özlemle çarpıyordu. Ne gerek vardı, nereden düşmüştü aklına yine Yanartaş'a gelmek. Kampta onu kollarının arasına alıp sımsıkı tutabilirdi onu görmeden yürüyeceğine. Yol da az buz değildi, yarım saattir tırmanıyorlardı. Dönüp ona bakamıyordu, duramıyordu, vazgeçer diye korkuyordu. Leyla'nın elinin içinde kaybolan eli, o elden yayılan sıcaklık olmasa cesareti çoktan kırılırdı ama o geceyi yeniden yaşamak ve yaşatmak istiyordu. Küçük orman perisi korku dolu bir tanışma değil, aşk dolu bir gece hatırlasın istiyordu, ileride çocuklarına anlatabileceği rüya gibi bir gece.

Önlerine çıkan çalılıkları eliyle aralayınca durdu. İşte o küçük açıklık karşısındaydı. Derin bir nefes aldı. Birkaç adımda meydanın ortasına gelmişlerdi bile. Dönüp Leyla'nın diğer elini de tuttu. Leyla'nın solukları hızlanmıştı, yorgunluktan mı heyecandan mı olduğunu bilemedi. Ama kocaman açılmış gözleriyle gözlerinin tam içine bakıyordu. Hiç konuşmadan ne kadar birbirlerinin gözlerinde kaldılar, cırcır böcekleri kaç şarkı söyledi o arada, fark etmedi. Ama ay görünmüş, Leyla'nın o duru yüzünde mavi ışıklarını dolaştırmaya başlamıştı. Güldü, 'seni mavi hatırlıyorum' demişti Leyla, haklıymış diye düşündü, ay maviye boyamaya başlamıştı her yeri. Leyla da gülümsüyordu.

O gülümserken karanlık açıldı, mavi bir aydınlık sardı her yanını. Aralanmış dudakları öyle davetkardı ki daha fazla dayanamadı, ayrılırsa ölecekmiş gibi sımsıkı sarıldı, dudaklarına küçük bir öpücük kondurdu. Gözlerine baktı, bir öpücük daha bıraktı belli belirsiz, Leyla'nın çarpan kalbini hissediyordu, kendi gibi küçük, narin atıyordu, pıtı pıtı. Oysa kendi kalbi az sonra yerinden çıkacakmış gibi gümbürdüyordu, bir insan evladı daha ne kadar dayanabilir, derin bir soluk alıp o güzel ağzı aldı dudaklarının arasına. Öyle güzel öpüyordu ki Leyla ne bugüne kadar yaşadıklarına benziyordu ne de bundan sonra böyle bir şey yaşayabilirim diye düşündü. Leyla'dan ötesi yoktu artık...

Neden sonra hiç istemese de küçük bir öpücük daha kondurup minik dudaklara derin bir nefes aldı.

"Bu gece burada ölebilirim ve en mutlu ölü olurum, biliyorsun değil mi?" dedi, Leyla'nın kocaman gözlerinin içinde oynaşan ay ışığına bakarak.

"Yapma," dedi Leyla, "yapma, ölme sakın, ölürsen beni bırakırsın," kollarını daha sıkı sarmıştı.

"Korkarım ki ölsem bile bırakamam artık." Bir ürperti geçti vücudundan, bırakamazdı, bırakmayacaktı. Nasıl yapacaktı bilmiyordu ama Leyla'sız bir gelecek düşünemiyordu artık. Aklından çıkmaz yollara giden düşünceleri kovaladı, "Hadi, çadırımızı kuralım," dedi.

Leyla onu şaşırtıyordu, sanki ömrü çadır kurup kaldırmakla geçmiş gibi tıkır tıkır çubukları eklemiş, iskeleti hazır etmişti. Kerem hala çadırını son topladığında aceleyle bağladığı ipleri çözmeye uğraşıyordu. Uzadıkça sıkıldı, zaten eli ayağına dolaşıyordu, bir an önce bitirip yine sarılmak, sıcacık bedenini kollarının arasına almak istiyordu. Leyla 'yeter artık' diyene kadar bırakmayacaktı, kararlıydı.

Düşüncelerinin arasında bir an gözü Leyla'ya ilişti, hemen karşısında iki elini beline koymuş, başını hafif eğmiş o muhteşem gülüşüyle bakıyordu. Saçlarında ay ışığı dolaşıyor, gülen yüzünü maviye boyuyordu. Küçücük yüzüne, küçücük bedenine fazla büyük gelen saçları, neredeyse beline kadar... Onu oyuncak bebek gibi gösteren saçlar... Ondan uzaktayken saçlarının kokusunu özlerim en çok, diye düşündü. Uzaklık fikri canını sıkmıştı. Leyla elinden çadırı alıp düğümleri çabucak çözünce gülümsedi.

"Karşımda bir amazon mu duruyor acaba?" dedi. "O gece ağlayan perime ne yaptın, çabuk söyle..."

"Ağlamadım ben, sadece yol sordum, aşk olsun..."

"Oldu, aşk oldu, hem de çok fena oldu Leyla," dedi derinden gelen bir sesle.

Leyla donup kalınca pişman oldu söylediklerine, her zamanki taktiğini deneyip hiç olmamış, ağzından hiç çıkmamış gibi davrandı.

"E tut ucundan da çadırı kuralım o zaman..."

*** *** ***

"Yazları kumsaldaki evimizde geçiriyoruz, ama aklına öyle havalı yazlık filan gelmesin, daha çok bir kulübe düşün. Elektrik, su, hatta yol bile yok, denizin kıyısında, kumun üzerinde ahşap direklerin üzerinde ahşap bir ev. Ama sonuçta yazlık, o yüzden her yazlık evin kaderi, yaz boyunca misafirimiz eksik olmaz. Gelenler de hiç düşünmez bu ev taşıma suyla dönüyor, gaz lambalarıyla aydınlanıyor diye. Ev küçük olduğu için çadır kuruyoruz hemen, ben genelde çadırda yatarım. Severim herkesten uzak olmayı..."

Leyla bir yandan ateşi karıştırıp bir yandan da anlatırken Kerem uzandığı yerden hem karşısındaki güzelliğin tadını çıkarıyor hem de büyük bir dikkatle dinliyordu. Sorularıyla bıktırmak istemiyordu ama ona dair her şeyi öğrenmeden de bırakmayacaktı.

"Arkadaşların? Hepiniz aynı okulda mısınız?"

"Küçük bir kasaba olduğu için zaten sadece bir tane lisemiz var, ama iki grup geldik biz, okuldakiler ve dershane grubu. Sonuçta hepsi arkadaşım."

"Biri de erkek arkadaşın..." Kerem'in sesi biraz bozuk çıkmıştı. "Sahi o nerede, bugün gözükmedi hiç?"

"Kemer'e gitti, dönüşte buluşacağız," dedi Leyla, bir anda gözlerine hüzün çökmüştü. Kerem onun dönüş fikrinden hoşlanmadığını fark etti. Bir çözüm bulması gerekiyordu bu ayrılığa, ama nasıl?

"Ben olsam sevgilimi bırakıp gitmezdim..."

"Sevgilin deyip durma, yok öyle bir şey, sadece erkek arkadaşım, biz öpüşmedik bile..." Leyla'nın sesi neredeyse kısık çıkmıştı.

Bir anda Kerem'in kalbi hızlandı. Sinan tehlike değildi demek. Peki ya başkası, başka biri olmuş muydu hayatında, yoksa onu ilk öpen kendisi miydi? Merakına engel olmadı.

"Sadece seni kızdırmak için söylüyorum, o bebek suratın sana uygun bir erkek olduğunu düşünmedim hiç. Peki ya ilk aşkın?"

Leyla tam kahvesinden bir yudum alacakken gelen ani soru karşısında püskürdü. Kerem onu şaşırtmanın tadını çıkarıyordu. Bütün gamzelerini göstererek gülümsüyor, cevabı bekliyordu.

Leyla bocaladı, ne diyeceğini bilemedi.

"Aşk mı? Ne aşkı? Ben hiç aşık olmadım ki!"

"Olmadın mı? Hiç mi?" Kerem iyice keyiflenmişti.

"Ya sen?"

Leyla'nın sorusu Kerem'i hazırlıksız yakaladı. Aşk, hiç aşık olmuş muydu? Gülümsemesi küçüldü yüzünde, uzandığı yerde doğruldu, cebinden sigarasını çıkardı. Bir elinde sigarayı yuvarlarken diğer eliyle çakmak aradı. Bulamayınca ateşe uzanıp oradan yaktı. Bir nefes çekti, Leyla'ya baktı. Leyla biraz merak biraz da endişeyle cevabı bekliyordu, gözlerinde ateşin yansımaları vardı.

"Aşk birine körü körüne tutulmak, hep yanında olmak istemek, yanındayken yarın, öbür gün, gelecek hafta ya da bir yıl sonra ya yanında olmazsa diye endişelenmek, her sarıldığında ondan ayrılabilmek için kendinle savaşmak, kalbinde gök gürültüleri, içinde orman yangınları hissetmekse..." Yutkundu, derin bir nefes çekti sigarasından, Leyla'nın gözlerinin dolduğunu görebiliyordu, devam etti, "Daha önce aşık olmamışım ben Leyla." 

AYIŞIĞI SEVGİLİM (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin