BİR KAYANIN ÜZERİNDE - Bölüm 7

1.4K 35 1
                                    

Leyla birkaç gün arayla gecenin ortasında yine yapayalnız dağ bayır yürümek zorunda olduğuna inanamıyordu. Neyse ki Yanartaş yürüyüşünde olduğu gibi sık ağaçlar yoktu, ay her yeri ışıl ışıl aydınlatıyordu. Sunay da gaza gelip, Cem ve Mine'nin desteğiyle tırmanınca Leyla'ya geride kalan malzemeyi toplayıp onlara götürme angaryası kalmıştı. Patikadan yürüyerek yanlarına gitmeye çalışıyordu. Kayaya tırmanmak daha mı kolay olurdu acaba diye söylene söylene tırmanıp son düzlüğe ulaştı. Çantayı yere fırlatıp biraz soluklanmak için durdu. Buradan manzara müthişti, deniz sonsuza kadar gidiyor gibi uzanıyordu önünde. Ayın ışıkları denizin büyük bir kısmını beyaza boyamıştı.

Yarın gece buraya gelip sabahlasak ne güzel olur, diye düşündü. Sabah kızlara söyleyecekti, onlar istemezse Sinan'ın arkadaşları kesin atlardı böyle bir plana. Çantayı yüklendi, Cem'in aşağıdan gösterdiği yeri gözüne kestirdi, sıkı bir yürüyüşle 10 dakikaya orada olurdu. Dağcıların fenerlerinin ışıkları ateş böcekleri gibi görünüyordu bu mesafeden. Derin bir nefes aldı, yola koyuldu. Patika bazen kayanın ucuna kadar gidiyor, altında uzanan sahili görüyordu. Bazen de içeri girinti yapıyor, o zaman sadece denizi görüyor, sanki denizin üzerinde bir kayadaymış gibi hissediyordu.

Daha yolun yarısına gelmeden bir ses duydu. Olduğu yerde kalakaldı. Kadın sesi miydi? Dikkat kesildi, biri inliyor gibiydi. Ah böyle şeyler hep Leyla'yı bulurdu. Deli gibi korkuyor olmasına rağmen yardıma ihtiyacı olan birisi varsa elbette gidip bakacaktı. Belki ayağını incitmiş, belki de düşüp kalmıştı bu kayaların arasında. Dağcılar yakındı, yardım getirebilirdi. Bu fikir biraz rahatlamasına sebep oldu, tek başına olsa ne yapacağını şaşırır, faydadan çok zarara yol açabilirdi. E sakarlığı da herkesin malumu zaten.

Sesin ne taraftan geldiğini kestirip oraya doğru sessiz birkaç adım attı. Dinledi. Küçük, kısa bir çığlık duydu. Aklının oyunu olmadığına emin oldu. Yaklaştıkça soluk sesleri ve inlemeler de duyuldu. Ya yalnız değilse diye bir endişeye kapıldı, önce saklanarak bakmayı planladı. Usul usul, gölgelere sığınarak kayanın ucuna kadar geldi, büyük bir çalılığın arkasında bir süre bekledi. Sesler artmıştı, ama o an aklına düşen düşünceyle irkildi. Ya her şeyi çok yanlış yorumladıysa!

Biraz daha dinledi, on altı yaşında olabilirdi ama bu seslerin ne anlama geldiğini anlamayacak kadar da saf değildi. Ama açık havada ve bir uçurumun kenarında duyunca nedense tehlikeye yormuştu. Bir an önce oradan uzaklaşmak en iyisiydi, kimsenin özeline şahit olmak istemezdi.

Tam kalkıp oradan uzaklaşacaktı ki görülebileceği endişesiyle önce onların yerini kestirmek daha iyi bir fikir gibi geldi. Çalılığı belli belirsiz aralayıp bir göz attı. Çok değil, birkaç metre aşağısında bir düzlükteydiler. Kızın çıplak sırtını ve omzundan aşağı dalga dalga dökülen siyah saçlarını gördü. İncecik belini iki yandan tutan adamın güçlü ellerini fark etti. Adamın kucağına oturmuş, boynuna sımsıkı sarılmıştı. Bedeni bir ritim tutturmuş, aşağı yukarı hareket ediyordu, arada kısık çığlıkları duyuluyordu. Adamınsa kızın bedeninin örtemediği omuzları ve bacakları gözüküyordu sadece. Etrafta aceleyle soyunduklarını belli eden oraya buraya saçılmış kıyafetler vardı.

Leyla ne yapacağını bilemez şekilde nefesini tutup öylece kaldı. Yaptığından çok utanıyor ama onları izlemekten de alamıyordu gözlerini. Zaman zaman kızlarla bu konudaki bilgilerini paylaşırlardı, hepsi için merak konusuydu sevişmek. Özlem, izlediği bir Fransız filminde gördüğü bazı sahneleri çok detaylı anlatmıştı. Kızlar dinlerken bile utanmışlardı. Meltem ise son noktayı koymuş, olanca bilmişliğiyle sevişmenin kadın açısından ne kadar da zor olduğunu, sadece erkeklerin zevk aldıklarını, kadınların ise bir görev olarak yapmak zorunda olduklarını söylemişti. Sunay aksini savunmuş, okuduğu bazı kitaplarda kadınların duygusal olarak bağlı oldukları erkeklerle çok güzel anlar yaşayabileceğini savunmuştu. Elif bir bahane uydurup ortamdan kaçarken Leyla bu duyguyu bir an önce yaşamak istediğini fark edip kendinden utanmıştı.

İşte şimdi tüm gerçekliğiyle karşısında sevişen bir çift vardı. Ve kadın hiç de Meltem'in dediği gibi sevişmek zorunda olduğu için sevişiyormuş gibi durmuyordu. Günün birinde Leyla da sevdiği adamın kollarında, çırılçıplak olacağını hayal etti. O zaman geldiğinde ne yapacağını bilmeden kalakalmak istemiyordu, bu kadın gibi anın tadına varmak isterdi muhtemelen. Biraz tecrübenin kimseye zararı olmaz deyip kendini rahatlattı. Gözlerini bir an olsun onların üzerinden ayırmamıştı zaten.

Artık hareketleri iyice hızlanmış, adamın da inlemeleri kadının sesine karışmaya başlamıştı. Leyla onları izlerken sıcakladığını, kanının daha hızlı aktığını hissetti. Ona ne oluyordu böyle, sanki sevişen kendisiymiş gibi tuhaf bir duygu sarmıştı bedenini. Kadının sıklaşan nefeslerinin arasında bir çığlık daha duyuldu, bedeni geriye doğru bir yay gibi kıvrılıp ellerini adamın saçları arasına daldırdı.

Leyla, kadın önünden çekilince ay ışığı ile aydınlanan yüzünü gördü adamın. Şaşkınlıkla ağzından çıkan tuhaf sesi iki eliyle birlikte ağzını kapatıp yok etmeye çalışsa da artık çok geçti. Adamın gözleri çalılığa takılmıştı bile.

Hemen emekleyerek geri geri gitti Leyla, taşlar, çalı çırpı dizlerine ve avuç içlerine batıyordu ama başka çaresi yoktu. Ayağa kalksa görüleceğinden emindi. Patikada bıraktığı çantayı kaptığı gibi koşmaya başladı. Dağcıların siluetleri belirginleşinceye kadar koştu. Bir ağacın arkasına saklanıp geriye baktı. Kimse yoktu. 



AYIŞIĞI SEVGİLİM (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin