Uc bes kisi okuyor, görüyorum ama ya peki oylar nerede? Bir kelime de olsa yorum yok mu?
Kızlar sahile inince Kerem tavlayı alıp Leyla'nın karşısına oturdu, ne kadar masum, ne kadar utangaç gözüküyordu. Gözleri buluştuğunda hemen başını öne eğiyor ama kaçamak bakışlarla Kerem'i izlemeden de duramıyordu. Erkek arkadaşı olduğunu bilmese tecrübesiz olduğunu düşünecekti Kerem. Belki de bu masum bakışlardı onu bu kadar cezbeden. İlk tanıştıkları gece de aklını alan bu bakışlar değil miydi?
Kerem ne zarlara ne de tavlaya bakabiliyordu. Leyla 'hadi hadi' diye oynamaya zorlamasa sıranın kendinde olduğunu bile fark etmeyecekti. Oyun filan değildi derdi, onu seyretmek istiyordu sadece.
"Günaydın gençler!" diye sorgusuz sualsiz yanlarına çöken Ufuk tadını kaçırdı Kerem'in... En az kendisi kadar çapkın diye bilinirdi Ufuk, üstelik çok da yakışıklıydı.
"Denize gitsene sen," dedi yarım ağızla...
"Dostum daha afyonum patlamadı, dur bir kahve içeyim, kendime geleyim," dedi pişkin pişkin sırıtarak. Kerem'in derdini anlamış, üzerine gidiyordu.
Kerem oflayarak Leyla'nın kapı alırken gülümsemesini izledi. Hep gülüyordu Leyla. Onu uzak köşelerden izlerken de fark etmişti. Mutluydu. Kerem'den önce de, Kerem'in yanında da...
"Ufuk ben," dedi Ufuk, Leyla'ya elini uzatırken, "bu adama kalsa bizi asla tanıştırmaz," dedi yandan bir gülücük atarak.
Hah işte, Kerem bu gülüşü iyi tanıyordu, hayvanlar aleminde her hayvanın bir kur yapma taktiği vardır, tavus kuşları görkemli kuyruğunu açar, foklar burunlarında kocaman balon şişirir, bu Ufuk da böyle yandan bir gülüş atar işte.
"Memnun oldum, Leyla ben de..." diye cıvıldadı Leyla.
Of Ufuk ya, bütün büyüsünü bozdu ortamın. Kerem yerinde huzursuz huzursuz kıpırdanırken Leyla'nın kahkahasıyla dikkatini oyuna verdi, yine kaybetmişti.
"Ben kahve alayım, sana da soğuk bir su getireyim Kerem" diye gülerek kalktı Ufuk.
Leyla tavlayı kolunun altına sokuştururken Kerem "Yatsak mı?" deyiverdi.
Kızın eli ayağına dolaştı, tavlayı tangır tungur yere düşürdü. Eğilip etrafa saçılan pulları toplamaya çalışırken kafasını önüne eğmişti.
Ah Leyla! Peri kızı... Onu tekrar kollarına alabilmek için sabırsızlanıyordu Kerem. Uzağa yuvarlanan iki pulu da yakalayıp getirdi, tavlanın içine koyup kapattı. Masanın üzerine bırakırken "Bence senin de uykun var, sakarlıkların bunun ispatı. Esneyip durdun oynarken, hiç itiraz etme, Leyla" dedi.
"Aaa, sen uykuya yatmaktan mı bahsediyorsun?" diye sordu Leyla yine esnerken. Bir anda paniği geçmiş, rahatlamıştı.
"Oooo, sen ne sandın küçük kız, beni şaşırtıyorsun," dedi Kerem. "Ama o da olur istersen, henüz bir kadına hayır dediğim görülmemiştir." Gamzelerini çıkartarak gülümsedi, rahatlamıştı.
"Yoo, öyle bir şey anlamadım, ne anladığımı sandın sen?" diye saçmaladı. Kerem kendine engel olamadı, bir anda kollarına alıp alnından öpünce neye uğradığını şaşırdı kız. Şaşkınlığı Kerem'in hoşuna gidiyordu, gözlerini kocaman açıp bakıyor, bal rengi gözlerinde sarı lekeler görünüyordu.
"Bak ne diyeceğim, önce şu öğle sıcağını geçirecek bir hamak bulalım, biraz sarılalım, biraz öpüşelim, biraz uyuyalım, sonra söz, senin teklifi de değerlendiririz..." Leyla'nın kollarında titrediğini hissedince bir kahkaha attı. Ufuk'tan da kurtulmuş olacaktı böylece.
Bungolavların arkasında, kayanın gölgesinde tam da kendilerine göre boş bir hamak bulmaları çok uzun sürmedi. Kerem Leyla'yı kucaklayıp hamağa yatırdı, sonra yanına sokuldu. Leyla'yı kolunun üzerine yatırıp kendine çekti, o çekmese de zaten hamak ortada buluşturacak şekilde dizayn edilmişti, kucak kucağa yatarlarken Leyla gözlerini zor açık tutuyordu. Uykunun tatlı kollarına düşmeden önce Leyla'nın kokusunu içini çekti. Aynı anda Leyla'nın da kokladığını hissetti.
*** *** ***
Ter içinde uyanıp kollarının arasında küçük mırıltılarla uyuyan güzel perisini görünce içi kıpırdandı. Bu kızın sırrı neydi anlamıyordu ama aklını başından almıştı, bedenini zor zapt ediyordu. Sıcak soluğunu yüzünde hissettikçe bundan sonra sadece bu solukla nefes alabilmek istedi. İyice sokuldu, gitgide ona çekiliyordu. Birden aklına gelen düşünceyle ürperdi. Birkaç güne tayin yeri belli olacak ve çok değil, iki-üç hafta sonra kim bilir ülkenin hangi ücra kasabasına tayini çıkacaktı. İki yıl, koskoca iki yıl orada olacaktı.Ya Leyla, mutlaka iyi bir üniversiteye yerleşecekti, ışık saçan gözlerinden zeki bir kız olduğunu anlamıştı. Büyük şehirlerden birinde o cıvıl cıvıl üniversite ortamında, etrafında yakışıklı çocuklar varken Kerem'i hatırlayacak mıydı? Ne demişti o kılkuyruktan bahsederken, 'ayrı şehirlerdeyken ilişki yürümez!' Yürümez tabii, Leyla gibi bir kızla uzak mesafe sevgilisi olmaya can mı dayanır? İnsan kafayı yer, nerede, kiminle, ne yapıyor, olmaz! Ah az önceki huzurundan, mutluluğundan eser kalmamıştı aklından geçen düşüncelerle... İlk defa aldığı karardan pişmanlık duydu, keşke mecburi hizmet yerine uzmanlığını yapsaydı, en az dört yıl daha büyük şehirde kalır, belki de Leyla'nın okulunun olduğu şehre gidebilirdi.
Leyla'yı daha yeni bulmuşken kaybetme düşüncesi kalbini çarptırırken o güzel yüze ezberlemek ister gibi baktı, önce alnına bir öpücük kondurdu. Sonra göz kapaklarına, burnunun ucuna... O küçük, tatlı ağzına... Sıcak soluğunu içine çekip dudaklarını dudaklarının arasına aldı, daha lezzetlisini tatmamıştı.
Leyla'nın dudakları ona cevap verip, uykulu gözleri açılınca yine aynı his sardı tüm bedenini, o bal rengi gözlere baktıkça ergen gibi kontrolden çıkıyordu. Öpüşmenin en tatlı yerinde geri çekilmek istemezdi ama Leyla'yla o kadar yakınlardı ki vücudundaki değişikliği anlaması an meselesiydi. Azıcık uzaklaşayım derken hamağın azizliğine uğrayıp Leyla'nın üzerine yuvarlandı. Leyla cömertçe kollarını açıp onun gelişini karşılamış, boynuna sarılıp dudaklarını yüzünde gezdirmeye başlamıştı. Ağzından kaçan inlemeyle birlikte Leyla durdu, gözleri dehşetle açılmış, ona bakıyordu.
"Lanet olsun!" diye mırıldandı, hamaktan düşercesine atlarken... Her şeyi mahvettim, diye düşündü, özür mü dilese, hiç yaşanmamış gibi mi yapsa bilemedi. Dikkatle Leyla'nın yüzüne baktı, o da toparlamış, terliklerini giymeye çalışıyordu. Ah ergenler bile düşmezdi bu duruma.
"Şey, benim lavaboya gitmem gerek," dedi Leyla.
"Tabii, tabii, git, ben beklerim seni," dedi.
Aptal, aptal, aptal Kerem. Kendini kontrol etmeyi öğrenemedin, adam oldum diye geziyorsun ortalarda. Kız daha küçük, kaçtır, 18-19 en fazla. Ya korkarsa, ya senin bir kadın avcısı olduğunu düşünürse, günübirlik ilişki peşinde sanırsa... ya da zaten öyle biri olduğunu anlarsa... Ama hayır, Leyla farklı, o bundan sonra yaşayacağı hayatın ilk doğrusu, geçmişi bırakıp geleceğe birlikte bakacağı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYIŞIĞI SEVGİLİM (TAMAMLANDI)
Fiction généraleKüçücük bir kalbin ne kadar büyük bir aşkı taşıyabileceğini yaşamadan bilemezsin. Bu kitapta Leyla ve Kerem'in tesadüfler, kavuşmalar, ayrılıklarla dolu ömürlük aşkının ilk yıllarına şahit olacağız. Başka kadınların başka adamların hayatlarına girme...