MAVİ - Bölüm 2

2.8K 68 22
                                    

 Oylarınızı ve yorumlarınızı heyecanla bekliyorum...

Sevgiyle,

İM



"Oooo Leyla Hanım da buradalarmış..." Sunay kahvaltı masasındaki arkadaşlarına 'günaydın' demeden Leyla'ya lafı çakmıştı. Birlikte bu kampa gelebilmek için atmadıkları takla kalmamıştı ama Leyla'nın Sinan'ı da gelmeye kalkınca Sunay'ın bütün hevesi kaçmıştı. Haklı olduğu da ortadaydı işte, Leyla hep Sinan ve arkadaşlarıyla zaman geçiriyordu.

"Akşam ortam on numaraydı kızım, var ya fena kaçırdın..." dedi Meltem. Meltem grubun en sessiz sakin kızlarındandı, kolay kolay hiçbir şeyi de beğenmezdi. "Avustralyalı bir grup var kampta, onlar geldi sahile, süper müzik yapıyorlar. Ben bile dans ettim."

"Siz ne yaptınız?" diye sordu Özlem. Herkesin her şeyinden haberi olmazsa içi rahat etmezdi.

Leyla kahvesinden koca bir yudum alırken gülümsedi. Akşam başına geleni Özlem'e anlatsa, yakaladığı herkese anlatacak malzeme vermiş olurdu.

Neyse ki konu akşamki yakışıklı çocuğa gelmiş de Leyla'yı sorgulamayı bırakmışlardı.

Kahvaltıdan sonra sahile yürürlerken Leyla, Sunay'ın koluna girip biraz yavaşlattı. Dün gece yaşadığı o tuhaf anları anlatmasa çatlardı.

"Sunay sakın kızlara söyleme, ama senden bir şey saklamak istemiyorum. Dün gece hakkında..."

Sunay Leyla'nın fısıltıyla söylediği cümlenin daha ortasında aniden durmuş, söylenmeye başlamıştı. Leyla çekiştirse de tek bir adım bile atmadı.

"Ne yaptı o Sinan, seni öptü mü yoksa, ayol tatil yaramadı çocuğa, sessiz sakin bir şeydi, kazanovaya döndü. Öptü değil mi, kesin öptü... Öper tabii, koca adam o artık, üniversiteye başlayacak, bizim gibi lisede sürünmüyor tabii."

"Hişşt sessiz ol, ne alakası var, lisede de insanlar öpüşür! Beni de konuşturuyorsun, Özlem duyup ortalığı velveleye verecek şimdi, yok öpücük filan..."

"E ne yaptı o zaman?"

"Sinan yapmadı bir şey..."

"Ayyy o Avustralyalı çocuk mu, Adrian mıydı neydi, dün akşam kırk defa seni sordu... Gelmeyeceğini anlayınca da erkenden ayrıldı ateş başından. Nerede buldu seni, Yanartaş'a mı geldi?"

"Adrian hangisiydi?" dedi Leyla şaşkınlıkla. Ne ara ismini öğrenmişti... Ah Özlem, kesin o anlatmıştır.

"E o da değilse kim o zaman... Anlatsana kızım, kim öptü seni?"

"Öpücük yok, öpmedi beni."

"Kim öpmedi? Öpsün istemişsin gibi konuşuyorsun... Kim o?"

"Kim olduğunu bilmiyorum, öpsün istemedim galiba. Garip bir şeyler hissettim ama öpücükle ilgisi yok!"

"Ay şimdi çatlayacağım, baştan anlatsana! Neler oldu, kiminle oldu, ne ara oldu?"

Leyla derin bir nefes aldı, en ince ayrıntısına kadar anlattı. Anlatırken kendi fark etmediği duygular da itiraf gibi çıkıyordu ağzından.

Sunay şaşkınlıkla ona bakarken "Daha önce hiç hissetmediğim bir duygu vardı içimde, o ağır ağır yokuş aşağı inerken ben yol bitmesin istiyordum. Yol bitecek, o kim bilir nereye gidecek... Ama ben onun hep yanımda olmasını istiyordum. Dedim ya, tuhaf bir geceydi, tuhaf şeyler hissettim. Sence dolunay etkisi dedikleri bu mu?" dedi Leyla, kafası karışmış gibi Sunay'a bakıyordu.

"Bırak şimdi dolunayı filan, sonra ne oldu, ne konuştunuz?"

"Konuşmadık..."

"Nasıl konuşmadınız, yarım saat yürüdük diyorsun, hiç konuşmadan mı yürüdünüz?"

"Evet, sadece ben konuştum o da kaybolduğumu söylemek ve patikayı sormak için..."

"Gerçekten tuhafmış, adı ne demiştin?"

"Adı yok, onu da bilmiyorum. Hakkında hiçbir şey bilmiyorum."

"Yani sadece ay ışığında yürüdünüz. Kızım film gibi, düşünsene, boş koltuk kalmaz: Ay ışığı Aşıkları..."

"Ne aşkı Sunay ya... Ben aşk mı dedim şimdi?"

"Aşk değilse adı ne pek bu duyguların? Hem hiç aşık oldun mu ki, bunun aşk olmadığını nereden biliyorsun?"

Leyla şaşkın şaşkın baktı Sunay'a... Adını bilmediği, sesini duymadığı bir adama aşık olmuş olabilir miydi, hem de bu yaşta? Adam nereden baksan beş on yaş büyük olmalıydı Leyla'dan. Gerçi herkes Leyla'dan büyüktü ya neyse. Etrafında 15 yaşında olan bir tek kendisi kalmıştı. Aslında 16 sayılırdı, az kalmıştı doğum gününe. 

İki kız sessiz sessiz denize doğru yürürken Sunay birden durdu. Aklında hala o sorular vardı.

"Peki bu ay ışığı adamı neye benziyor, yani sarışın mı esmer mi, uzun mu kısa mı, nasıl gözüküyor? Yakışıklı mı? Dolunay olmasına rağmen kurt adama benzemediğine eminim sadece, yoksa böyle hülyalı bakmazdın."

"Aslında nasıl gözüktüğünü pek hatırlayamıyorum... Bu da gecenin tuhaflıklarından biri."

"Hadi ama yapma, eminim hala gözlerinin önünde onun görüntüsü. Seni hiç böyle bakarken görmedim, karşındayım ama beni görmüyor gibisin."

"Gerçekten hatırlayamıyorum. Boyu uzundu sanırım, yerde yatarken upuzun gözüküyordu. Yürürken benden birkaç adım öndeydi, kendi boyumla kıyaslarsam herhalde 1.80-1.85 civarı olmalı. Ama dedim ya tam hatırlamıyorum." Leyla hafızasını zorluyor ama geceyi bir rüyanın detayları gibi bölük pörçük hatırlıyordu.

"Saçları?"

"Saçları uzundu, biraz karışık duruyordu. İri dalgalıydı, belki biraz da tuzlu olabilir. Hani denizden sonra duş almazsan karışır, yapışır ya, öyle tuhaf bir görüntüsü vardı." Leyla güldü, "şimdi böyle anlatınca pasaklı biri olduğunu düşünüyorum ama akşam güzel olduğunu düşünmüştüm."

"Ah aşk!"

"Aşk deyip durma Sunay, beni korkutuyorsun."

"Aşık olmak korkulacak bir şey mi, ne kadar büyük bir şans olduğunun farkında değil misin? Dünya üzerinde kaç insan doğuyor, büyüyor ve aşık olmadan ölüyor, biliyor musun? Korkmak yerine tadını çıkarmalısın."

"İyi de bir daha yüzünü görmeyeceğim birine aşık olmaktan bahsediyoruz..." dedi Leyla, derin bir iç çekerek...

"Hiç belli olmaz orası. Yüzünü anlat, yüzü nasıldı, nedense şöyle kara yağız bir adam olduğunu düşünüyorum."

Leyla birkaç saniye durup sonra kahkaha attı. "Aslına bakarsan maviydi," dedi.

Sunay'ın bakışları görmeye değerdi. Ama hemen toparlandı. "Gözleri mi maviydi?"

"Hayır, kendisi maviydi, açık mavi." Leyla elini alnına vurup, "Bunu söylediğime inanamıyorum ama gerçekten mavi hatırlıyorum." dedi. "Ay ışığının oyunu olsa gerek, aslında her yer maviydi, ağaç gövdeleri koyu mavi, yapraklar açıklı koyulu mavi, gözleri mavi, yüzü... yüzü de açık maviydi sanırım, yani gördüğüm kadarıyla... En az saçları kadar karışık sakalları vardı, yüzünü göremedim pek."

"Ah ne güzel, tam aşık oldun, ömrün boyunca hatırlayacağın gizemli bir aşkın oldu ama yüzünü bile görmedin, öyle mi? Bu umutsuz aşk!" dedi Sunay.

Leyla aşk kelimesine bile alışamamışken "umutsuz aşk" da nereden çıkmıştı şimdi...

Leyla aşk kelimesine bile alışamamışken "umutsuz aşk" da nereden çıkmıştı şimdi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.











AYIŞIĞI SEVGİLİM (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin