MERHABA! İLK BÖLÜMLE KARŞINIZDAYIM. BU BÖLÜMDE VE İLERKİ BİRKAÇ BÖLÜMDE KARAKTERİMİZİ TANIMAYA AYIRDIM BU SIRADA GELİŞECEKTİR ZATEN OLAYLAR. UMARIM KISA ZAMANDA SAYIMIZ ARTAR.VEE... MULTİMEDYA DA İLK RESİM HAZIR KENDİ YAPIMIM :D KEYİFLİ OKUMALAR! <3...
Uzun bir yolculuk başlamıştı yeniden hayatımda. Savrulacaktım geçmişte olduğu gibi gücümün yetemediği köşelere, biliyordum. Bu, bu sanki bile bile acıyı seçmek gibi oluyordu. Ama hayat mücadelesinde ne yazık ki buna mecburdum. Yoksa sonum kötüydü, bu dünya beni kanatları altına alan melekler kadar masum değildi, aksine bu masumluğu köreltecek derecede zalimceydi. Ben güçlü bir kızım ama, başarabilirim. Geçmişte olduğu gibi bunu da başaracaktım, ya da ben de bir melek olup çıkacaktım.
''Küçük hanım beni duyuyor musunuz ?''
Sırtıma dokunan el ile irkilip yerimden sıçradım. Çok fazla şey düşünmüştüm yine. Görevlinin sorduğu soruyu hatırlayınca kendimi toparlayarak,
''Ahh elbette ki duyuyorum sizi.''
''Peki o halde biletinizi görebilir miyim ?''
Soru üzerine hızlı bir şekilde çantamdan bileti aramaya koyuldum. Yok! Bulamıyorum bileti. Ahh, benim salak hafızam bilet çantada değil ki. Hızla ayağıya kalkıp pantolonumun arka cebine elimi attığımda istemsiz bir gülümseme yerleşti yüzüme. Görevli bunu fark edecek ki bana karşı ufak bir karşılık da bulunmuştu. Bileti uzattım ve üzerine birkaç işaret yaparak bana geri uzattı. Teşekkür ederek yanımdan ayrılmıştı. Yan koltuğum boştu geçen zaman içinde. Umarım birileri gelip oturmazdı. Ve otobüs harekete geçmişti. Tanrım! Beni duyduğun için sonsuz teşekkürler. Yolculuk boyunca yağmuru izlemek isterdim ama benim de uykuya ihtiyacım vardı. Nede olsa yarın yeni koruyucu ailemle tanışacağım. Dinlenmek benim de hakkım öyle değil mi ? Koltuğa biraz daha yayılarak uykuya teslim etmeye hazırladım gözlerimi.
Gözüme vuran rahatsız bir o kadar da hoş görünümlü güneş ışınlarıyla uykumdan uyanmıştım. Etrafıma bakındığımda küçük bir çocuğu annesi tahmin ettiğim orta yaşlı bir kadınla etrafı izlerlerken buldum. Çok tatlı görünüyorlardı buradan, tabii ki görevli kalın görünümlü ayakkabılarıyla gelip,
''Sayın yolcular yaklaşık olarak yarım saat sonra Wisconsin de bulunmuş olacağız. Herkese keyifli bir yarım saat diliyorum.''
diyerek selam verip çekilene kadar. Tatlı biri sayılabilirdi aslında, ama en az 20 yaşında vardı. Bense sadece 16 yaşındaydım. Neyse yaş konularına girince çıkmak bilmiyorum boşverin.
Sonunda yolculuğun sonuna gelmiştik. Gayet güzel ilerlemişti aslında, ta ki son anda şu size tatlı dediğim çocuk vardı ya, hehh işte o annesinin üzerine çevirmeyene kadar. Tek kelimeyle tiksinçti. Hatırlamak istemiyorum. Otobüsten indiğimde ne yapacağımı gayet iyi biliyordum. Çok kez aynı durumu yaşamıştım çünkü. Bavullarımı alarak koşturur gibi güvenliğin yanına ilerledim. Hava gerçekten fazla sıcak olmaya başlamıştı. Ya da üzerimde yünlü bir sweat olduğundan bana öyle geliyordu. Nereden bilebilirdim ki buranın bu kadar sıcak olacağını ama, hayatımda kaç kere gelmiştim ki Wisconsin'e tanrı aşkına! Bunları düşünerek sonunda varmıştım güvenliğin yanına. Adamın 30 küsür gibi bir yaşı vardı tahminimce. Bavullarımı yere bırakarak cebimden kağıt parçasını ona uzatarak
''Merhaba bayım, ben şu gördüğünüz kağıtta yazılı adrese gidecektim, fakat yeni geldim ve hiçbir yeri bilmiyorum. Bay Goah size söylemiştir sanırım. Beni buraya götürecekmişsiniz..''
Hızla konuştuğum için çenemin yorulduğunu hissettim. Normalde gayet sakin ve yavaş konuşan bir insanımdır. Güvenlik diye tabir ettiğim adam kağıda bir süre baktıktan sonra bir şey hatırlamış olacak ki çenesini kaşıdı ve,
''Evet şimdi hatırladım. Senin fotoğrafını görmüştüm.Sen onların yeni kızısın yani evlatlık işte, herneyse boşver. Beni takip et bakalım küçük hanım. Arabam buraya çok yakın bu arada ben Jason. Bay Goah dediğin kişiyle fena dostum.''
diyerek göz kırptı ve ufak bir kahkaha attı. Bu sırada arkadan iki dişinin eksik olduğunu fark etmiştim. Adam, yani Bay Jason iyi birine benziyordu. Umarım yeni ailemde yeni birileriydi.
Yaklaşık olarak 15 dakika sonra gelebilmiştik. Burası hoş bir yerdi, fakat asla pahalı denilemez. Bu iyi birşeydi benim açımdan yani bir de havalı tiplerle uğraşmak zorunda kalmayacaktım. Arabadan inip evin önüne geldiğimizde şirin iki katlı ev karşılamıştı bizi. Ufak bir bahçesi vardı önünde bu da ayrı bir tatlı kılıyordu bu evi. İlginçti ama ilk defa ısınmıştım buraya. Normalde, ee yani şey eskiden olsa yüzüm düşmüştü şimdiye. Ama tuhaf ki sevmiştim burayı. Bay Jason'un sesini işittiğimde eve doğru ilerlemeye başlamıştık bile. Umarım bu evin dışını sevdiğim gibi içini de böylesine sevebilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Entrained Colors
FanfictionBeyazın temsiliydi o, nasıl karanlığa çekilirdi ? Belki de çekilmeyecek doğrudan sürüklenecekti. Önemli olan bunu yaparken geleceğini mi riske edecekti, yoksa kimseyle paylaşamadığı geçmişinden mi ödün verecekti ? © Tüm hakları saklıdır.