2-Innocent Bloodshot Eye

431 30 12
                                    

BİR GÜNDE TAM İKİ BÖLÜM! HADİ GİDİN VE OKUYUN. BOL BİR ŞEKİLDE OY VE YORUM İSTİYORUM YOKSA BÖLÜMLERİ GECİKTİRMEYİ DÜŞÜNÜYORUM. ÖZELLİKLE DE YORUM. LÜTFEN MEDYA DA MEVCUT OLAN ŞARKIYLA OKUMANIZI İSTİYORUM EN AZINDAN ZAMANIN GERİYE GİTTİĞİ BÖLÜMÜ. BİLİYORUM BU BİR HAYRAN-KURGU AMA SABREDİN GEÇİŞ BÖLÜMLERİNİN OLACAĞINI SÖYLEMİŞTİM. OY VE YORUMLARI UNUTMAYIN! KEYİFLİ OKUMALAR!xx

Yeşilimsi cenneti aşarak sonunda gelmiştik kapının önüne. Bay Jason'u önüme almıştım. Zile basmadan önce bir an tereddüt yaşamış, dönüp bana bakmıştı. Garibime gitmişti bu davranışı nedense.

Kapının açılma sesini duyduğumda kalbime belli belirsiz bir düzen hakim olmuştu. Kapıyı sarışın, elmacık kemikleri belirgin tatlı sayılabilecek bir bayan açmıştı. Bay Goah'ın eşi olmalı, diye geçirdim içimden. Tahminimde yanılmamıştım,

''Merhaba Jason! Seni görmek ne güzel böyle.Hımm, bakın burada kim varmış. Sana da merhaba küçük hanım.''

diyerek bana doğru yavaş adımlarla geliyordu. Herhalde oldukça uzağında durmuştum Bay Jason'un. Yanıma gelip durduğunda dizlerinin üstüne çökerek bana beş yaşındaki bir kız çocuğuymuşum gibi ya da tam tersi acınası ifadelerle bakmaya başlamıştı. Bu bakışları sonlandıran taraf o olmuştu.

''İsminnn... eee.., Venetta mıydı ?''

diye sorunca kafamı aşağı yukarı sallayarak onu onayladım ve ayağı kalkmasını bekledim. Benim boyum kısamıydı ki yerle bir oluyordu ? Beni duymuş gibi ellerinden destek alarak ayağıya karşıma dikildi ve kollarını iki yana açarak bana sarıldı. Herşey çok ani geliştiği için bana sarılmasını farketmem uzun sürmüştü. Niçin sarılmıştı ki ? Hiçbiri bana sarılmazdı sadece tatlı görünmeye çalışırlar ve zenginlikleriyle, sanki o kağıt vesveseleri her haltı çözüyormuş gibi onlarla sevgimi kazanmaya çalışırlardı. Sonuç tabii ki de onlar için kötü olmuştu. Benim için ise gelecek gösterecek diyebilirim. Ben aynen ayakta dikilirken çok fazla zorlamak istemedi ve geri çekildi. 

''Peki sizin.. sizin isminizi öğrenebilir miyim acaba ?''

diye çıkıverdi ağzımdan kelimeler. Evet merak etmiştim. Çok sevecen biriydi görünümü.

Gülümseyerek,

''Jessia, Jessia ismim. Seninki kadar iyi bir ad değil bence.''

diyerek güldü ve ellerini sırtıma yerleştirerek evin içine doğru nazik bir şekilde ilerletmeye başladı. İşte yeni malikhaneme girmiştim. Diğerleri kadar lüks bir ev değildi. Duvarları krem rengi ve turuncu çiçekler hakimdi. İki yandan yukarı çıkmak için iki tane döner biçimde merdiven uzanıyordu.

Burası bana evimi, en çok da meleğimi hatırlatmıştı. Çünkü tam da onun uyum gösterdiği renkler hakimdi burada.Meleğimin renkleriydi bunlar.Evi incelemeyi kesip Bayan Goah'ın ilerlediği yöne ilerledim. Bana dönüp kocaman sırıtarak

''Acıkmışsındır diye düşündük, ne dersin bir spagetti iyi gider diye düşünmüştüm heh ?''

MAY-2006:

''Anneeeee! Annnneeee!''

Başım ağrımaya başlamıştı yeniden. Çünkü uykudan yeni uyanmıştım ve uykumdan uyandığımda her zaman başım ağrırdı. Lanet! Tekrar bağırmak istemedim. Bunun yerine yavaş fakat seri olmaya çalışarak ayaklarımı sarkıttım, ayıcıklı nevresimin üstünden. Aynı zamanda gözümü ovalamaya başlamıştım. Açılmıyordu çünkü. Ayağım zeminle buluşunca rahatladım. Çok fazla sıcaktı etraf yani bu bir nevi doğaldı bir ay sonra yazın ilk ayıydı.

Ayağıya dikilince yavaş adımlarla mutfağa doğru ilerlemeye başladım.Kahverengi merdivenlerimiz yeni silinmiş gibi parıl parıldı. Annem hijyene her zaman fazlasıyla önem verirdi. Ama durun bir saniye. Bu ses de neyin nesiydi böyle. Mutfağın balkon kapısı sonuna kadar açıktı ve dışarıdan bağırış sesleri doldurmaya başlamıştı kulaklarımı. Bu ses... ıhmm. Annee! Bu ses annemin sesiydi. Koşmaya çalışarak paytak adımlarla balkon kapısına ilerledim. 

OLAMAZ! BABA!

Babam gelmişti. Yerlerde her iki adımda bir yemekler vardı parmağımın altına yapışmış bir şey vardı ve ilerlememi durduruyordu. Ayağımı hışımla çekerek o şeyden kurtuldum ve biraz korkak biraz da dikkatli adımlarla bahçeye ilerlemeye başadım. Babam annemi yerde sürüklüyordu bense donakalmıştım. Ama o hastanedeydi, yanii.. yanii nasıl olur da gelmişti buraya. 

Annem beni fark ettiğinde yaşlardan dolayı kızarmış gözleriyle buluşmuştu benimkiler,

''Gir içeriye Ventt!! Kıı..zı..mm içerii gir diyorum.''

ağlamaktan ağzında kalıyordu kelimeler. Ne yapacağımı bilemiyordum. Babamın elinde metal parıldayan bir şey vardı ve annemin boğazındaydı.

''Babaaa! Bırak aaa-a-nnem-ii lütfen, anneee!!''

Beni dinlemiyordu annemin deniz misali gözleri şimdi kan gölüydü sadece gözümün içine bakıyor ve bana haykırıyordu. Duyamıyordum. Tanrım! Sağır olmuştum sanki annemin feryatlarını işitemiyordum. Babamı durduramıyordum. Gözümü kapatmıştım ve açtığımda ise karşımda hunharca sırıtan leş bir ağız ve yerde hareketsiz yatan bir melek vardı...

Entrained ColorsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin