Heyyy! Bölüm geldii lan! Ama kısa geldi, çünkü çeviri hikayesini yetiştirdim ve sınır geçilmeden geldi. Daha fazla bekletmemek ve bugünün özelliğinden dolayı yazdım! 4. Yılımız kutlu olsun herKeşee!!! Bu arada yorum da Niall'a küfür yoh ona göree akajs. Hikaye açıklaması bölüm sonunda... Sınır yok. Medyadaki afiş için de @haroldbiebs_15'e kocaaaaaaamaaaan teşekkürler! Ben cidden çok beğendim sizde beğenisiniz zatii akalskd. Bölüm yanlışları olursa mahsu görüveriniz :D
KEYİFLİ OKUMALAR!xXx
NIALL İKİ YIL ÖNCE
''Sabırsızlanmaya başladım fındık hadi yukarıya çıkalım.'' Yüksek sesli müzikten dolayı bağırmak zorunda kalmıştı ve dudağını büzerek bana çocukta baktığında içkininde verdiği baygınlık havasıyla eğilip dudaklarına kısa bir öpücük bıraktım. Gözlerinden beş metre öteden anlaşılacak şaşkınlık meydana çıkmıştı. Kızıl saçları renkli ışık altında farklı tonlara bürünüyordu. Kısa boyundan dolayı küçük bir kız gibi görünüyordu- bir dakika bu kız ne ara kısaldı lan ?- Kız kısa değilmiş tabureye oturuyormuş ben ayaktaymışım. Kafamı salladım. Şaşkınca bakmayı sürdürüyordu.
''Peki güzelim-'' Elimi uzatıp tutmasını beklerken,
''Uçmaya hazır mısın ?'' Sorunun ardından genzimden iğrenç bir ses yükselmişti. İçkiden, evet.
Sıcak ufak elleri benim büyüklere oturunca ayağıya kalktı ve boy hizama ulaştı. Eğilip yanağından öperken yanağının kızardığını gördüm. Tanrım, onunla o kadar şey yapmıştık yanağından öpünce mi utanıyor şimdi ? Saçmalık.
''Yukarıda tek mi olacağız yine ?'' Yüksek sesli müzikte gerçekten cırlamıştı. Burnuma gelen içki kokularını göz ardı ederek derin bir nefes aldım. Kafamı evet dercesine salladım ve kapanmaya çalışan gözlerimi ona diktim. İstemsiz kaşlarım çatılmıştı.
''Korkuyor musun ?'' Kafasını hızla iki yana salladı.
''Hayır senin yanındayken asla.'' Ses tonunun kararlı çıkışı içimden gülme isteği uyandırmıştı, zavallı Kate.
Ona karşı gülümsedim ve temkinli ve ağır adımlarla kalabalığı yararak yukarıya çıkmaya başladık. Attığı küçük adımlarına ayak uyduruyordum çünkü beynim hafiften dönmeye başlamıştı. Elimi omuzuna atıp destek almaya çalıştım. Sonunda odaya ulaşınca elimi omuzundan indirdim. Bana ürkekçe bir bakış atıp koltuğa doğru adımlamaya başladı. Gidişini bir süre izledim ve koltuğa çökünce yanına yürürdüm. Gözlerini üzerimde hissetmem olağan dışı değil gibiydi. Kızıl saçları aşağıya rağmen daha bir renkli özüme çarpmıştı. Sol tarafına çökünce kafasını arkaya yatırdı ve gülmeye başladı.
''Gülünecek birşey olduğunu sanmıyorum ortada?'' Tek kaşım havada sorunca hala kahkahası boş odada yankılanmaya devam ediyordu. Gözlerinin kenarı kapanma derecesinde kısılmış ellerini dizine vuruyordu. Şaşkınca ona bakmayı sürdürürken parmağımla dürtüp, ''Söylesen lan!'' Diye gürledim en sonunda.
Ksık kısık nefesler almaya başladı ve parmağıyla 'Bir dakika,' işareti çekti. Görüş alanımı ciddiye daha yakın olan yüzü doldurunca kaşımın hala havada dikiliyor olduğunu fark ettim.
''Ah, babam, şu-şuan senin gerçekten b-bir rahip olduğunu sanıyor.'' Dudağımın kenarı kıvrıldı ve hafiften sırıtmaya başladım. Sahiden babası Jason denilen adama bir papaz olduğumu söylemiştik. Yani aslında ben söylemiştim. Adamda kızı gibi saf kesin genlerle alakalı anasını satiyim. Sırıtması yok olunca sabırsız bakışlarının üzerimde gezidiğini hissettim. Yanına sokulup elimle çenesini kaldırıp göz hizama getirdim. Doğrudan gözlerine bakarken,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Entrained Colors
FanfictionBeyazın temsiliydi o, nasıl karanlığa çekilirdi ? Belki de çekilmeyecek doğrudan sürüklenecekti. Önemli olan bunu yaparken geleceğini mi riske edecekti, yoksa kimseyle paylaşamadığı geçmişinden mi ödün verecekti ? © Tüm hakları saklıdır.