Gözlerimi açtığım da güneşin salonu aydınlatması ile içime güzel bir his doğmuştu..ona ne kadar kızsam da dün bana iyi yaklaşmıştı..iyiliğimi düşünüyordu..yavaş yavaş yattığım yerden doğrulurken o, koltuğun ucunda dün bıraktığım gibi öylece yatıyordu..kedisi onun kollarına sokulmuş huzurlu bir şekilde uyuyorlardı..yüzümde ister istemez bir gülümseme oluşmuştu,kendimi iyi hissediyordum..yavaşça kalktığımda etrafı detaylı bir şekilde incelemeye başladım.Etrafın düzeni gözleri kamaştırıyordu..huzur verici bir yerdi..televizyonun yanında kedisi ile çekildiği bir resim vardı..kedisi omzuna oturmuş ve iki patisi ile saçlarına tutunurken ikisi de kameraya bakıyordu,yüzünde kocaman bir gülümseme ile mutlu olduğu gözlerindeki parıltıdan belliydi..onu hiç bu kadar gülerken görmemiştim..sanırım hayvanları çok seviyordu..yavaşça içeri doğru gittiğimde kocaman bir koridor beni karşılamıştı,ilk oda kocaman bir yatak odasına açılıyordu siyah ve beyaz uyumunu çok iyi biliyordu..yatağı cama doğru dönüktü odanın bir köşesinde özel bir jakuzi ve özel giyinme dolabı vardı..büyük deri koltuğun yanında bütün duvarı kaplayan kitaplık vardı..yavaşça kitaplığa doğru yaklaştığımda kitapları incelemeye başlamıştım..şiir kitapları,mitolojiler,romanlar,burada hayatım boyunca bir arada görmeyeceğim bütün kitaplar vardı..çekmeceyi yavaşça açtığım da resim albümü ile karşılaşmıştım..içini yavaşça açtığım da küçüklüğünü görmüştüm..annesine sıkıca sarılmış ve ikisi de gülümsüyordu..bu fotoğraf aşırı derecede tatlıydı..sayfaları her çevirdiğim de büyüyor fakat yüzündeki gülümseme siliniyordu..annesi fotoğraflarda gözükmüyordu...bir adam ile iş yerinde çekildiği bir fotoğraf vardı..daha çok genç duruyordu..ayakta duran adam elini onun omzuna koymuş kameraya gülümserken o oturmuş bir şekilde kafasını kameraya döndürmüyordu..albümü kapatırken ayağımın yanına bir fotoğraf ters bir şekilde düşmüştü.Eğilip aldığımda ters çevirmemle kalbim sıkışmıştı..o Anderson denilen adamla çekildiği bir fotoğraftı..fotoğrafta Bay Millford başka bir yere duygusuz bakarken,Anderson kolunu omzuna atmış ve aşırı derecede kameraya gülümsüyordu..ikisinin de saçları uzundu ve açıktı..görünüşe göre çok eskiden beri tanışıyorlardı..fotoğrafta ikisi de çok gençti..fotoğrafta ilgimi çeken şey ise..Anderson'ın fotoğrafı çeken kolundaki yarım gözüken dövmeydi..kırmızı bir kelebek vardı..ikisinde de aynı dövme vardı..fakat renkleri farklıydı..kalbimden yavaşça bir acı dalgası geçiyordu..
Albümün arasına fotoğrafı koyduktan sonra giyinme dolabına doğru yürümüştüm..çekmeceyi açtığımda,düzen gözlerimi kamaştırmıştı..saatleri sıralanmış,kravatları katlanmış parfümleri sıra sıra dizilmişti..elime aldığım bir parfümü koklarken gözlerim kapanmıştı..parfüm okyanusun ferahlığı gibiydi..dış kapının tıklanması ile hızlıca yerine koyup kapıya doğru yürüyordum,kapının deliğinden bakmadan açmak salakça bir fikirdi.Açtığımda karşılaştığım surat ise kalbimi tekrardan acıtmaya yetmişti.
Siyah açık saçları,kırmızıya çalan gözleri ve sert surat yapısı ile dimdik karşımda duruyordu.Beni gördüğüne pek sevinmişe benzemiyordu.Tek kaşını kaldırmış ve şaşkınca bana bakıyordu.
"Merhaba?"
Yalancı bir gülümseme atarak ona bakıyordum.
"Merhaba,şey ben Bay Millford'un çalışanıyım.Kendisi içeride uyuyor."
Sanki gözleri ile beni öldürmeye çalışıyormuş gibi bana bakıyordu..çenesi gerilmişti.
"Öyle mi?..Senin ne işin var burda?"
Sesi daha da gericiydi..burada olmamdan kesinlikle mutlu değildi,beni yok sayıp içeri girmiş ve bana dönmüştü,kapıyı kapatıp ona bakmıştım.
"Bay Millford burada kalmamı söyledi.Aslında burada kalmayı istediğim söylenemez."
Gözleri kısılmıştı.
"Demek o istedi?.."
Arkadan gelen boğuk ses ile ikimiz de kafamızı çevirmiştik..
"Senin ne işin var burda."
Gergin bir şekilde benim yanıma geçip ona sinirli bir şekilde bakıyordu.
"Seni görmeye geldim."
"Gelmemeni söyledim."
"Bunu bir çalışanın önünde konuşmamız iyi bir şey mi?"
Bana alaycı bakışlar atarken artık burada olmak istemediğimi kesinlikle anlamıştım..
Kafamı öne eğip sessiz bir şekilde konuşmuştum.
"Özür dilerim.İzninizle."
Hızlıca montumu alıp çıktığımda kapıyı sertçe kapatmıştım..
Hemen asansöre yürürken kapının açılmasıyla daha da hızlanmıştım..
"Hey nereye gidiyorsun?!"
Asansöre hemen bindiğim de kapı kapanırken son gördüğüm bana üzgünce bakan gözleriydi..
Aşağı indiğimde kalbim göğsümü acıtıyordu..telefonumun çalması ile ekrana baktığımda onun aradığını görünce kapatıp hızlıca yürümeye devam ediyordum..yorgundum..iyileşmemiştim fakat onunla bir saniye daha durmak istemiyordum.Taksiye binip evi tarif ettiğim de kafamı geriye yaslayıp nefes alışımı dizginlemeye çalışıyordum..
Bunu bana neden yapıyordu..?
Eve geldiğim de yatağa kendimi atmamla vücudumun ağrılarını daha da hissetmiştim..terliyordum ve titremeye başlamıştım..kafamda o adamın yüzü canlanıyordu..gözümü her kapattığımda beni öldürmek isteyen gözlerini görüyordum..bacaklarımı kendime çekip karnımı tutuyordum..vücudum acı içindeydi..gözlerim kapanıyordu..telefonuma gelen mesaj ve çağrılara bakmıyordum..bakamazdım..ondan nefret ediyordum..canım acıyordu..
9 CEVAPSIZ ÇAĞRI.
GELEN MESAJLAR;
Bay Millford;Böyle olsun istemezdim.Bay Millford;Özür Dilerim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
New York'un Kalbinde
Teen Fiction•KISA ÖZET• David Okulunu bitirdikten sonra New York'a iş için taşınmaya karar verir.New York karışık bir şehir olduğu için alışma süreci onu ilk başta sinir etse de Benjamin ile yolları kesiştikten sonra herşey yavaş yavaş değişmeye başlar..İkisi d...