Gözlerimin açılmasıyla ellerim ile gözlerimi ovuşturuyordum..dün geceyi hatırlar hatırlamaz yüzüme gelen ateş ile gözlerimi ellerimle kapatıp öylece kalmıştım.
Dün..beni gerçekten öpmüştü..
Victor ile ilişkisi hakkında ne kadar hala içimde bir his olsa da..Bay Millford ile yan yana gelince herşeyi unutuyorum..
Onun da dediği gibi..aramızda bir bağ vardı.."Hey.."
Kafamı kapıya hızlıca çevirdiğim de utancımdan bakamıyordum..
"Günaydın."
Gülerek yanıma oturduğunda gülümseyerek ona bakıyordum.
"Günaydın..işe gitmeyecek misin?"
"Aah..hayır.Senin yanında olmak istiyorum."
B-benim yanımda mı?...
Bir eli ile çenemi okşarken gözlerimin içine bakıyordu..
"A-ma sen patronsun? Yani sen olmadan olmaz ki?"
Gülümsemesi solarken çenesi sertleşmiş ve kararan gözleri dudaklarıma kaymıştı..benim ise yüzüm yanıyordu..
Kafasını yavaşça bana yaklaştırdığında kalbim kulaklarımı tırmalıyordu..gözlerimi kapatıp kokusunu burnuma doldururken kulağımda ki boğuk ve sert sesi beni titretiyordu..
"Bay Johnason..sizin gerçek yüzünüzü görmek istiyorum.."
Dudaklarını kulağıma sürtmeye başladığında boğazım kasılıyordu..gerçek yüz?..yoksa?!
"Bana gerçek yüzünü göster..!"
Kulağıma dişi ile ufak öpücükler bırakırken,sertçe yutkunmam ile gülümsemişti..
"İşte böyle.."
Artık dayanamıyordum..kalbim uyuşmuştu..
"B-bay Millford."
Sesim inilti ile çıktığında gözlerim irice açılmıştı.
Kafasını geri çekip zaferli bir gülüş atarken sertçe yutkundum..anlını anlıma yaslarken bir eli ile de dudağımı baş parmağı ile okşuyordu..
"Bana böyle seslenmene bayılıyorum.."
Eveet! Sanırım artık çıkmaz bir yola girmiştim!
Ama bundan pişmanlık hissetmiyordum...
Kafasını yavaşça boynuma götürdüğün de gözlerim kapanmış,nefes alışım hızlanmıştı..
Bir eli ile hala çenemi tutarken dudaklarını boynumda gezdiriyordu..soğuktu..fakat dokunduğu her yer yanıyordu..
"B-bay Millford..L-lütfen."
Dudaklarını çekip nefesini boynumda hissettiğim de titremiştim..
"Şş..sana söylemiştim..sana o kitabı yazdıracağım.."
İki gündür beni şaşırtırken yine mi eski haline dönmüştü!
Tekrardan soğuk dudaklarını boynumda hissettiğim de sertçe yutkunmuştum..dudaklarını aralayıp sıcacık nefesini boynumda dağıtıyordu..ve hissettiğim şey ile gözlerim irice açılmıştı..boynuma dişlerini geçiriyor ve ardından öpücükle masaj yapıyordu..
"Bay Millford lütfen."
Onu geri itmemle bana kararan gözlere bakıyordu..itmek istemiyordum fakat bu şu an olamazdı..bu..bu daha çok erken olurdu..
Kafasını tekrardan bana yaklaştırdığında aramızda hiç mesafe yoktu..nefesini yüzümde hissettiğim de gözlerimi kapattım..
"Sana söyledim..sen bana aitsin..sadece bana..bana o tatlı yüzünü göstermen ne kadar sürerse sürsün..sadece benimsin."
Hızlıca geri çekilip ayağa kalktığın da ona şaşkınlıkla bakıyordum..
Bu adamın nazikliği de bir yere kadardı!"Kahvaltın hazır.Ben duşa giriyorum,postaneden almam gereken evraklar var."
Kafamı onaylarcasına salladıktan sonra kendime gelmeye çalışıyordum,aynanın önüne geçmiş beyaz,vücuduna yapışan gömleğini açarken gözlerimi ondan alamıyordum..gömleği geriye doğru attığın da sırt kaslarının gerilmesi ile boğazım kasılmıştı..aynadan ona baktığımı görünce yüzünde bir sinsi gülümseme oluşmuştu..kafamı hızlıca çevirip boğazımı temizlemiştim.
"Sende mi gelmek istiyorsun? Bay Johnason?"
Gözlerim irice açılmış hızlıca ona bakıyordum..kesinlikle kızarmıştım!
"H-hayır!"
"Öyle mi?..gelsen daha mutlu olabilridin."
Evet bu kesinlikle Bay Millford'tu..
Bu adam nazik olmayı sadece kısa süreli başarabiliyordu!
Gülerek banyoya girdiğinde yavaşça kalktım ve salona doğru yürüdüm..güneş bütün salonu aydınlatıyordu..koltukta yatan kedi beni görünce kalkmış ve mırıldanmaya başlıyordu..yüzümde gülümseme ile yanına oturup sevmeye başlamıştım..kendi kendime konuşuyordum.
"Senin bu baban neden böyle?..hayır iki gündür Ne kadar nazikti.Ne diye eski haline döndü ki?...sana birşey söyledi mi?"
Kedi karnını açmış bana sevimlilik yaparken yüzümde gülümseme ile sevmeye devam etmiştim..evet Bay Millford aşırı nazik bir adam değildi..fakat duyguları bir kelebek kadar saftı..
Mutfağa doğru yürüyüp bana hazırladığı şölene bakarken karnımın açlığını aşırı derecede hissediyordum.masaya oturup kahvaltıyı hızlıca yerken banyodan çıktığını duymuştum..salondan içeri girdiğinde kafamı ona çevirmiş,ve gözlerim irice açılmıştı.
Karşımda sadece altında siyah bir eşofman işe duruyordu..saçlarından akan damlalar omuzlarına yağmur gibi damlarken gözlerimi iri vücudundan alamıyordum..sinsice gülümserken hızlıca kızarmış ve önüme dönmüştüm..
Arkamda olan gölgesini görmemle dudaklarını yanağımda hissetmem bir olmuştu..ben şok içinde öksürürken o ise sinsice gülmeye devam ediyordu,koltuğa uzandı ve kedisini kucağına alıp oynamaya başlamıştı.."Kahvaltıyı beğendin mi?"
"E-evet..ellerine sağlık.."
"Afiyet olsun...bu gün Ne yapmak istersin?"
Bu gün mü?
"Pardon?"
"Evden çıkmana izin vermeyeceğim fakat evde yapmayı istediğin birşey varsa söyleyebilirsin."
"Bilmem ki.."
"Film izlemeye ne dersin?"
"Film mi?"
"Evet..fakat izlemeden önce evrakları gidip almam gerek."
"Peki.."
Ben Sofrayı kaldırırken o içeri gitmiş hazırlanmıştı..parfüm kokusunu hissettiğim de kafamı çevirdim ve şaşırmıştım..ilk defa takım elbisesiz görüyordum..rahat ve sportif giyinmişti..ve bunu iyi başarıyor gibiydi..
"Ben çıkıyorum."
Kafamı bulaşıklara çevirdikten sonra kolları ile beni arkadan sarmıştı..kalbim hızlanmış yüzüm yanmaya başlamıştı..kafasını enseme gömmüştü ve derin nefes almıştı..
"Geldiğimde burada ol."
Sıcak nefesi ile titremiştim..
"T-tamam"
Enseme soğuk bir öpücük bıraktıktan sonra kedisini de öpüp dışarıya çıkmıştı..
Yüzüm yanıyordu..dokunduğu her yer yanıyordu..beni ateşe davet etmekle kalmayıp..ateşine kabul ediyordu..
Bu..çok güzel bir histi..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
New York'un Kalbinde
Teen Fiction•KISA ÖZET• David Okulunu bitirdikten sonra New York'a iş için taşınmaya karar verir.New York karışık bir şehir olduğu için alışma süreci onu ilk başta sinir etse de Benjamin ile yolları kesiştikten sonra herşey yavaş yavaş değişmeye başlar..İkisi d...