Tek Gerçek

12 1 0
                                    

Memlekete giderken ön koltuğu kaynanasına kaptırmış gelin gibi uyandım yine bu sabah

Çünkü bugün Barış ile evimize gidecektik pardon benim hapishaneme demeliydim. Yine buruk ve biraz keyifli bir hüzün  kaplamıştı içimi bu evden odamdan ve yanlızlığımdan ayrılmak zorunda olmak bana zor geliyordu. İçimi hüzün kaplarken yatağımda doğruldum. Ayağa kalkıp banyoya girdim suyu açtım ve kıyafetlerimi çıkardım. Banyoya girdikten yaklaşık 15 dakika sonra işlerimi hallettim ve çıktım. Üzerimi değiştirdikten sonra valizimi açıp içerisine eşyalarımı yerleştirdim sadece bir kaç eşya bırakmıştım zaten gelinliğim buraya gelmemişti onu ben seçmeyecektim tabiki. Barış dan nefret etmiyorum ama yine de onu seviyorum diyemezdim. Empati kurarak onu anlamaya çalışıyordum. Haklıydı aşık olabilirdi ama asıl suçlu olan ailemdi her ne olursa olsun durumu biliyorlardı ve bunu atlatmanın kolay olmadığınıda ve benim evlenmek istemediğimi de biliyorlardı bilmelerine rağmen beni evlenmem için zorladılar ve ben evleniyordum çünkü bunlara karşı koyacak gücüm kalmamıştı.
Valizimin fermuarını çektikten sonra ayağıma ayakkabılarımı giydim paltomu üstüme geçirip telefonumu şarjdan çıkarıp cebime attım kontağı komidinin üstünden aldıktan sonra elimde sallayarak aşağıya inmek için odanın kapısını açtığımda valizimi almayı Unuttuğumu hatırlayıp geri döndüm valizimle beraber aşşağıya inerken babam beni merdivenlerin başında karşıladı ve elimden valizi almaya çalışırken ona bakmadan ilerledim arkamdan gelen sesle olduğum yerde kaldım.

"Bunun suçlusu ben değilim."
Ne demek bunun suçlusu ben değilim evliliğimden bahsediyordu sanırım kim suçluydu ben mi?

"Ben mi suçluyum?"

"Eğer kendi isteğinle Mert'den sonra biri ile evlenseydin böyle olmazdı."

"Evlenmek istemediğimi biliyorsunuz ve bunu bilmenize rağmen beni Barış ile evlenmeye zorladınız.İstediğin oluyor Baba.

Arkamdan " kızım" diye seslendiğinde onu umursamadan yürümeye devam ettim. Kapıyı açtığımda Barış ile karşılaşmayı hiç beklemiyordum.

"Barış hemen buradan gidelim."

"Tamam canım gel valizini alayım."
Valizimi ona verdikten sonra birlikte arabaya doğru ilerledik dış kapıdan çıktıktan sonra arabaya bindim Barış da valizimi bagaja koyup yanıma yerleştikten sonra motoru çalıştırdığında  araba hareket etmeye başladı. Yola koyulduğumuzda  Derin sessizliği ilk bozan her zaman ki gibi yine Barış olmuştu.

"Kumsal ne oldu evde kavgamı ettiniz." suskunluğumu bozduğumda

"Bir şey olmadı babam işte biraz tartıştık o kadar."

"Bir problem varsa ben-....

" Teşekkürler yardımına ihtiyacım yok benim." bu çocuk kendini ne zannediyordu böyle o benim sahibim değildi. Daha evlenmemişyik ve bu korumacı tavırlarda neydi.

"Hayır Kumsal senin en çok benim yardımıma ihtiyacın var bir kaç gün sonra senin koçan olacağım seni kıran beni kırar ve bunun bedelini çok ağır öder."

Sanki o beni hiç kırmayacaktı buna eminim biz Barış ile evlendikten sonra hergün bana sanki ben onun kölesiymişim gibi davranacaktı.Düşüncelerim dudaklarımdan bir bir akacaktı.

"Peki ya beni üzen sen olursan?"

Öylece dona kalmıştı hiç bir şey söylemiyordu. Tanrım ben mükemmelim nasıl da onu kapak etmiştim.

"Ben seni üzmem Kumsal."

Eve gelmemize çok az kalmıştı.
Ve benim bazı şartlarım vardı.Barış'a bunları söylemeliydim.

UMUT 1: Ölümün Getirdikleri!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin