Mutluluk çok göreceli bir kavramdır. Ben hayatım boyunca onunla tanışana kadar mutluluk nedir bilmezdim. Hayatıma girince "İşte mutluluk budur."dedim Adeta kendi uçuyor gibi hissettim. Sonra her şeyin bir bedeli olduğu gibi mutluluğumun bir bedeli olacaktı elbet ,hayat hep hiç beklemediğim bir anda vuruyordu beni. Ne zaman mutlu olsam ardından hemen bunun bedeli geliyordu. Sonra o ellerimin arasından çıkıp gidince mutluluk avuçlarımın arasından kayıp gitti. Üzerimi giyindilten sonra aşağı inmem gerekiyordu. Ama bu saçmalık sonlanmalıydı.
Bir yandan Barış'a bir yandan da Selim'e üzülüyordum. Ama onlar beni düşünmüyor ise ben onları hiç düşünmeyecektim. Odamdan çıkıp yavaş yavaş aşağıya indim. Siyah uzun hafif yırtmaçlı eteğim ve üzerine giydiğim yarım dantelli gri üst bluz ile çok şık olmuştum. Saçlarımı da salık bırakıp düzleştirmiştim. Beni merdivenlerin başında bir sağa bir sola dönerek karşılayan Barış olmuştu. Sinirliydi ve beni fark edince çatık kaşları birden yelkenleri suya indirircesine düzelmişti. Ağzı açık bir şekilde bana bakıyordu. Yanına geldiğimde bana baktı. Selim ise babam ile Hilmi Amca'nın yanındaki koltuğa oturmuş bizi izliyordu. Babamlar beni görünce" hadi gelin de yüzükleri takalım" dediler.
Barış'ın yanına geldiğim de Barış Selim'i kıskandırmak istercesine belimden tuttuğunda beni kendine çekip beni yürümem için nazikçe öne ittirdi. Salona vardığımızda Hilmi Amca yüzüklerimizi takıp kurdaleyi kestiğinde Barış zafer gülüşleri atıyordu. Herkesin istediği oluyordu. Ben Barış'a bağlanmıştım artık bir bağ vardı aramızda onunla artık nişanlıydım.Barış çok mutlu gözüküyordu ben ise etrafıma yalancı gülümsemeler saçıyordu. "Ama üzgünüm bu mutluluğunuz çok sürmeyecek sizin mutluluğunuz için bunu yapamam."
Dedim içimden Barış bana sarılmak için bir adım attığında elimle onu durdurdum. Tebessümle bana baktı. Herkes yanıma gelip bana sarıldı. Ben ise kolumu bile kaldırmıyorsun herkes sırayla bana sarıldıktan ve bu işkence fasılları bittikten sonra Barış ile bizi iki sandalyeye oturttular ve kendileri de koltuklara yerleştiler. Barış onlarla konuşup duruyordu. Ve çok mutluydu sürekli sırıtıp duruyordu. Bunu ona artık söylemeliydim tüm gün pişmişkelle gibi sırıtamazdı herhalde saate baktım saat daha 5'di annemler yemeği yememişlerdi. Babam Hilmi Amca'ya;
-Yemekte konuşalım buyurun sofraya.
-Sevgilim!Kumsal
-hıh.
-Canım yemeğe geçiyoruz dalgınsın sen ne oldu iyi misin?
-İyiyim
Allah'tan konuşmalarımızı kimse duymamıştı. Yoksa herkes üstüme geliyordu bana sürekli "iyi misin?" diye soruyorlardı.
Masaya oturduğumuz da herkes yemeğini yerken, Babam'ın karşısında Hilmi Amcam onun sağında karısı Hülya Teyze Babam'ın yanında Annem Sanem
Onun karşısında Ağabey'im onun yanımda yengem onun yanımda Baran Onun karşısında Barış'ın yeğeni Elif vardı. Hilmi Amca;
-Düğüne az kaldı siz de yarın bize gelin.
-Hülya Teyze ;
"Biz yarın Sanem ile birlikte alışveriş'e çıkacağız Kumsal da bize eşlik edecektir inşallah Sanemcim.
Barış'ın kulağına eğildim ve;
-Barış hemen bir şeyler yap yoksa birazdan kafanı patlatacağım senin yüzünden füştüğüm hallere bak.
" Annecim şey biz yarın Kumsal ile eşyalarımızı toplayıp sonra evimize götüreceğiz siz alışverişten sonra oraya gelirsiniz aldığınız eşyaları evimize bırakırsınız sonra size geçeriz."
"Tamam oğlum."
Hilmi Amca;
"Hülya Sanem bırakın gençleri canım siz yapın alışverişinizi onlar kendi evlerini kendileri yerleştirsinler sonra bize gelirsiniz."
"Yerleştireceğim ben o evi yerleştireceğim."
"Efendim.
Biraz sesim çıkmış olacak ki Barış beni duymuştu." Yani şey yerleştiririz dedim yerleştiririz."
"Hmm bende öyle tahmin etmiştim.
Ağabey'im;
" Kumsalcım Selin ne zaman geliyor canım."
"Akşam inecekti uçaktan inmiştir çoktan."
"Kim almaya gidiyor?""Ben şoför gönderdim."
Ağabeyim "tamam" derecesine başını salladıktan sonra söze girerek;
"Hilmi Amca sizin Selin yaşlarında bir oğlunuz daha var diye duymuştum. Selin bugün gelecekte umarım Kumsal'a yaptığınız gibi Selin'i de istemezsiniz?
Hilmi Amca yalandan bir gülümseme ile Ömer ağabeyimi geçiştirmişti yemekten kalktığımızda. Barış da bende bu ortamdan sıkılmıştık eve eşya bakacağız internet'ten bahanesi ile benim çalışma odama geçmiştik kapıdan içeri girdiğimde masaya doğru ilerledim parmağımda ki yüzüğü çıkardım ve masanın üstüne koydum. Barış şaşkınlıkla bana bakarken
" Kumsal ne yapıyorsun? "
"Ben yüzük takamam yani huyum var tik gibi bir şey aksesuar kullanamıyorum pek fazla."
"Tek sebebi bu değil."
"Evet istemiyorum anlamıyor musun adam ya is-te-mi-yo-rum!
Barış silahı masanın üstünden alıp kendine doğrulttu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMUT 1: Ölümün Getirdikleri!
Genç KurguSıradan başlayan hikayenin sonu imkansız bir "UMUT" Kötüye mahkum bir kız Çoktan vazgeçmiş bir Adam! Ve geçmişin gizemi ile; ÖLMÜN GETİRDİKLERİ!