19

163 21 1
                                    

"Gerçekten anlamıyorum. "

Üçlü koltukta karşılıklı oturmuş birbirimize bakarken sağ dirseğiyle destek alarak daha da yayılmıştı. Bense onu izliyordum.

"Neyi anlamıyorsun? "

Dirseğini daha sert bastırarak avucunu yanağına yasladı yine. Kafasını taşıyamıyor gibiydi.

"Paraya ihtiyacın var ve çalışıyorsun. "

Başımla onayladım. Kahvaltıdan kalkıp evine geldiğimizden beri alakasız bir sürü şey hakkında konuşmuş, öpücüğün varlığını bilerek yok saymıştık. Benim için sorun değildi, bunu çok önemsemiyordum ama o önemsiyor gibiydi. Sessiz kalması beni şaşırtıyordu.

"Ama neden bir bar? "

Gülümsedim. Küçük ve basit detaylara takıldığını düşünmeden edemedim. Kahve tonlarındaki mobilyaları ve sıcak odasında karşısımda oturmuş, mavi saçları alnında farklı yönlere dağılmışken yanağına dayadığı elindeki damarları hafifçe şişmişti ve dikkatimi dağıtıyordu. Yine de konuşmaya fazlaca hevesli haline karşı aklıma gelen başka düşünceleri dağıtıyor, inatla onu dinliyordum.

"Kendimi ait hissediyorum oraya. "

Mümkünmüş gibi daha çok yaslandı avucuna. Yanağı büzülmüştü şimdi.

"Oraya ait değilsin. "

Kaşlarımı kaldırıp sorarcasına baktım ona.

"Sessiz bir odada, karşımda, gözlerime bakarak oturmalısın. Yüzünü bile tam seçemediğim bir karanlıkta, sesini yükseltmezsen seni duyamayacağım bir ortamda değil. Sakinlik istiyor ruhun, nefes almak istiyor. Ben senin ruhunu duyabiliyorken sen kulaklarını tıkıyorsun. "

Ciddiye alamamıştım.

"Beni tanıyormuş gibi konuşma. Ne istediğimi biliyorum. "

Tek kaşını kaldırdı.

"Ne istiyorsun peki? "

Derin bir nefes almadan edemedim. Başım uykusuzluğun etkisiyle ağrımaya başlamıştı. Düşünmek istemiyordum, düşünmemi gerektirecek konuşmalar istemiyordum. Sol kolumu koltuğun sırt kısmına uzatıp kafamı üzerine yasladım. Bakışlarıyla beni takip ediyordu.

"Sana gelecek planlarımı anlatacak değilim. Bu sıkıcı olmaz mı? "

Benim gibi kolunu uzatıp yaslandı koluna. Ellerimiz koltuğun ortasında birbirine değiyordu. Parmaklarını oynatıyor, elime dokunuyor ama sıkıca tutmuyordu.

"Seni dinlemek istiyorum. Sesin bana iyi geliyor. Ama en önemli şeyleri söylemiyorsun. Yorgunluğunu kendine saklamaya çok alışmışsın. Söyleseydin uyumanı sağlardım. Seni bir de ben yordum. "

Gözlerim istemsizce kapanıyordu.

"Yorgun olduğumu biliyordun. "

Bir süre sessizliği dinledim. Bu arada uyku bedenimi kendine çekmeye başlamıştı. Kapalı gözlerimin ardında ne yaptığını göremiyordum ama nefes seslerini duyuyordum.

"Pekala. Biliyordum. "

Derin bir nefes daha çektim içime.

"Biliyordun. Sesini çıkarmadın. Çünkü bencilsin, benimle konuşmak istedin. Beni duy, seni duyayım istedin. "

Yerimde kıpırdanıp daha rahat bir yer bulmaya çalışırken aşağı sarkan ellerimizi birleştirdi. Sol elime uyguladığı kuvvetle hafifçe doğrulup gözlerimi aralamıştım. Uyumak üzereydim, gözlerimi tam açamıyordum. Başıma vuran sancılara dayanamayıp kaşlarımı çattığımda beni biraz daha çekeleyip geriye doğru uzanmış, üzerine uzanmamı sağlamıştı. Başlarımız birbirine yaklaştığında kaşlarımın arasına bir öpücük bıraksa da hala aynı şekilde duruyordum. Ellerimizi ayırmadan boştaki eliyle saçlarımı okşamaya başladığında konuştu.

"Bencilim, herkes gibi. Uyu hadi, artık birbirimizi duymak için çok vaktimiz olacak. "

Saçımdaki elini yanağıma kaydırıp dudaklarıma yaklaştığında tepki veremeyecek kadar uyuşmuş hissediyordum. Bir öncekinden daha uzun bir süre bastırdığında dudaklarıma dudaklarını, oracıkta nefesleniyormuş gibi burnundan bırakmıştı derin bir nefesi. Bana her dokunduğunda bunu yapıyor olması dikkatimi çekse de bunu düşünemeyecek kadar halsiz düşmüştüm. Ben karşılık vermeyi bile düşünemeden benden uzaklaştığında kafama hafifçe bastırarak sol yanağımı göğsüne yaslamama sebep oldu. Üzerinde uzandığım bedeni rahat mıydı bilmiyordum ama onun pek umursamadığı belliydi. Ben de boşverdim. Uzun zamandır yalnızlığa alışan bedenim saçlarımı okşayan eli yadırgayamadan sakinlemiş, korkakça saçlarıma daldırdığı burnunu hayal sanmış ve uykuya dalmıştım.

EglafHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin