Gelen çığlık seslerine karşı kaşlarımı çatıp bakışlarımı sahneye çevirdiğimde gömleğini omuzlarından sıyırmış sahnesini sergileyen Seokjin'le karşılaştım. Onu izlemeye gelen adam yine burada mıydı pek bilemesem de gözlerimle etrafını taramaya başlamıştım bile.
"Beni mi arıyorsun? "
Etrafta dolaşan gözlerim önlüğümü giyip geldikten sonra görmediğim Yoongi'ye döndüğünde oraya ne zaman geldiğini bile anlamamıştım.
"Evet, evet. Ne demezsin. "
Dudaklarında bir gülümseme belirdiğinde tezgahın önünde bekleyen diğer müşterilere yöneldim. Taburelerden birine oturmuş uzun kızıl saçlı bedenle kaşlarım çatılırken nereden tanıdık olduğunu düşünüyordum, canımı sıkmıştı bu durum.
"Selam, Hoseok. "
Başımı hafifçe yana yatırırken hala hatırlamaya çalışıyordum.
"Hatırlanmayacağımı düşünmüştüm ama bilirsin, yine de üzüyor. "
Takma olduğu belli olan kirpiklerinin altından bana baktığında kafamda bir kaç sahne canlanmaya başlamıştı.
"Hatırlamadığım için üzgün olduğumu söyleyemem. İçecek? "
Gülümsedi.
"Ben unutamıyorum ama. "
Zaten fazlasıyla ağır hissettiren başımı taşıyamazken tekrar konuştum.
"İçecek? "
Sağ elini tezgahın üzerinden uzatıp vücudumda gezdirmeye başladı. Bazen verdiğim anlık kararlar canımı sıkıyordu, o zaman iyi olacağını düşünerek yaptığım bir şey şuan başıma bela olmuştu. Pek uzun olmayan siyah ojeli tırnaklarını göğsüme doğru çıkarırken bedenimden bir ürperti geçti. Rahatsız edici olup bu ürpertiye sebep olan tek şey karşımdaki ismini hatırlamadığım kadın değildi. Bakışlarım etrafta dolanırken solumuzda kalan Yoongi'ye değdi gözlerim. O ise vücudumdaki eli izliyordu ifadesizce. Bir adım geriye çekildiğimde o el benimle bağlantısını kesmişti aynı anda Yoongi'nin yüzünde bir gülümseme belirdi. Anlamazca bakmaya devam ettim.
"Başka zaman olsa konuşabilirdik ama şimdi sadece bir içecek söyle ya da git. Seninle uğraşacak kadar keyfim yok. "
Bakışlarımı ona çevirerek konuştuğumda elini tamamen kendine çekip bir içki ismi söyledi. Arkamı dönüp hazırlamaya başladığımda etraftan yine çığlık sesleri yükselmişti. Seokjin eğleniyor olmalıydı, en azından bahşişi iyi olacaktı ama ben biraz daha gürültü duyarsam bayılacakmış gibi hissediyordum. Arkamı dönüp içeceği uzattığımda elini bardağın üzerinde duran elime sardı.
"Tekrar görüşelim. "
Boş bakışlarıma karşı gülümseyerek gerye çekildi ve delirmişcesine Seokjin'i izleyen kalabalığın arasına karıştı. Derin bir nefesle beraber başım önüme düşerken bu sefer onun sesini duydum.
"Herkes seni istiyor, sıramı falan mı beklemeliyim? "
Ona döndüğümde her zamanki oturuşunı korumasına rağmen bugüne özel kırmızı olan ışıkların arasında oldukça tehlikeli görünüyordu. Yine de saçma sorularıyla uğraşamayacak kadar yorgundum.
"Tabi, yeni mi fark ettin? "
Başını önüne eğip bardağıyla oynadı.
"Pekala. Madem öyle bana bir içki ver barmen. "
Onun içkisini verdikten sonra halimi anlamışcasına sessiz kalmış ve benimle uğraşmamıştı. Ben de o kalabalıkta göremeyeceğimi bile bile Seokjin'in gizemli adamını aramaya başladım.
Madem sadece haftasonu bölüm gelebilecek buyrun bir bölüm daha. Ve Seokjin ile fönlü saçları.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eglaf
FanfictionEglaf (i.) Herhangi bir kelimenin yerine kullanılabilen, anlamı olmayan kelime.