2

272 33 19
                                    

"Dostum hadi ama! "

Başı hafifçe sallanırken artık söndürülmüş ışıklar geçmiyordu saçlarından. Mekanı temizlemek için açtığımız ışıklar ise sadece solgun görünmesine sebep oluyordu. Bakışlarımla hareketlerini takip ederken birden bağırmaya başladı.

"Sadece dinleyecektin! Aptal kulaklarını kullanmak bu kadar zor muydu? Söylesene, ne kaybederdin? Gerçekten dinlemene bile gerek yoktu aptal! "

Bağırışına karşı çattığım kaşlarım umrunda olmamış olacak ki hızla kalkıp hala keskinlik barındırmayan hareketleriyle yakamı sardı. Gözlerimin içine bakan gözleri hala bomboştu ve bu insanın içine garip bir ürperti yayıyordu. Fazla düşünemeden bağırmaya devam etti.

"Dinliyormuş gibi davranıp beyinin içinde döndürdüğün saçma sapan düşüncelerinle kendini oyalayabilirdin! "

Karşımdaki adamı tekrar süzdüm. Buraya gelip oturduğundaki ihtişamı kaybolmuştu ve şuan ona sadece acıyordum.

"Seni dinlemek zorunda değilim. Şimdi. "

Yakamda duran sertçe sıkılmış ellerinin üzerine kendi ellerimi yerleştirip hızlıca ittirdim. Yakalarımı bıraktığında gürültü ile masaya çarptı elleri.

"Mekan kapandı. Çık dışarı. "

Hafif bir gülümseme belirdi dudaklarında. Anlam veremediğim bir şekilde dağılmıştı, anlam vermeyi de istemiyordum. Başını iki yana salladı bir süre, sonra birden başını tutarak öne eğildi.

"Başım da amma dönüyor. "

Kendi kendine konuşuyordu. Baş başa kaldığım sorun giderek canımı sıkarken o başını kaldırıp aklına yeni gelmiş gibi parmağını şıklattı. Hemen sonra eliyle beni gösterirken hala kendi dünyasındaydı.

"Dur, ben en son sana kızıyorum. "

Boş yüz ifadesi tekrar öfke ile karardı.

"Seni aptal! İnsanları mutlu edebilme şansın varken neden yok sayarsın ki? Dinlemediğin halde anlattığım şeyleri duyma ihtimalin varlığını bilseydim belki şimdi bu halde olmazdım! "

Derin bir nefes alırken sakin olmaya zorluyordum kendimi.

"Ben kimsenin mutluluk şansı değilim. "

Canımı sıkan bu durumun son bulma vakti gelmişti.

"Hey, çocuklar. Bu beyi dışarı alın. "

İri yarı korumalardan ikisi gelip iki kolundan tuttuğunda bakışlarını son kezmiş gibi bir umutsuzlukla bana çevirmişti.

"Ama benim için öyleydin. "

Kaldırılıp yarı sürüklenir halde dışarıya çıkarttıklarında, bedeninin arkasında bıraktığı boşluğa bir süre baktım. Saçma sapan konuşan bir sarhoşun yeni başlayan günümü mahvetmesine izin veremezdim.

"Ben çıkıyorum! "

Arka taraflardan duyduğum adım sesleri ile beraber çalıştığım Seokjin'in geldiğini anlamıştım. Adımları hep telaşlı olurdu. Bar tezgahının arkasında kalan siyah kapıdan çıktığında ben de arkamı dönüp tezgaha yaslandım. Küçük bir gülümseme ile saçlarımı karıştırdı.

"İyi dersler. "

Ben de ufak bir baş selamı verip güzelce ayrılmış saçlarına elimi sürmekten çekinerek omzuna dostça bir yumruk attım.

"Görüşürüz. "

Heyyo.
Ben geldim.
Umarım beğenmişsinizdir. Ben biraz çok konuşan bir insanım o yüzden buralarda uzun şeyler yazabilirim okuyan varsa, hey 🙋🏼‍♀️
Bölümler genelde bu uzunlukta olacak. Gönlüm daha uzun yazmaktan yana ama vaktim yok ve bunu sürekli önünüze getmek istemiyorum. Kesin bir gidişat yok aklımda artık ne olur kısmet. Çok şey yapmak istiyorum az daha bts için tumblr bloglarıma bir yenisini ekliyordum tuttum kendimi. Neyse gidiyorum. Ne saçmalıyorsam 🤦🏼‍♀️

EglafHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin