21

146 23 2
                                    

"Birilerini kızdırıp dikkat çekmek isteyen zengin bir veletten fazlası değil bana kalırsa. "

Mesajını dikkate almamama kızmasını bitirir bitirmez, Namjoon'un yanına gittikten sonra olanları anlatmaya başlamıştı Seokjin. Eve gittikten sonra tekrar uyumuştum ama Yoongi'yi düşünmeden de edememiştim. Sonrasında okulda ve şimdi de işte aklımın bir köşesini meşgul ederken uzun zamandır hissetmediğim şekilde suçlu hissediyordum. Bunu kafamdan atma isteğiyle bakışlarımı Seokjin'e çevirip dikkatimi ona verdim.

"Neden böyle söylüyorsun? "

Omuz silkti.

"Benimle pek ilgileniyor gibi değildi. Yanına gittiğimde bundan pek hoşnut olmadı ve zoraki bir kaç cümlenin dışında çok konuşmadan masaya yüklü bir para bırakarak işlerini bahane etti. Beni de masada bıraktı işte. Çok saçmaydı. "

Kaşlarımı çattım. Namjoon beni daha ne kadar kızdıracaktı bilmiyorum. Sabah okulda görmemiştim. Bir aptallık yapıyor olmadığını umdum.

"Üzerinde genelde olan resmi kıyafetleri de onun iyi bir işi olduğunu düşünmeni sağladı. Hadi ama! Ben Seokjin'im. Bana öyle baktıktan sonra bunu yapıyorsa, hayatına heyecan arıyordur. Ya da dediğim gibi birilerini kızdırma çabasındadır. "

Kendimi tutamadım.

"Seokjin. "

Ona seslenmemle bana odaklanan bakışlarındaki bir kaç minik kırıklığı görüyordum. Bu olay onu biraz bile olsa üzmüştü ve Namjoon, bir tepkiyi iyiden hak etmişti.

"O benim arkadaşım. "

Adımları bana yaklaştığında bakışları değişmişti.

"Ne saçmalıyorsun? Başıma bir iş falan mı sarmaya çalışıyorsun Hoseok? "

Öfkesi bana dokunurken açıklama ihtiyacı hissettim.

"Sahneye çıkana kadar o olduğunu bilmiyordum bile. Neyin peşinde bilmiyorum dostum. "

Sözlerimi dinleyip inandığını hissettiğimde rahatlamıştım. Uzaklaşıp omuz silkti.

"Uğraşmamaya karar verdim, tam da şuan. Aptal çocukların oyunları bana göre değil. "

Dik omuzlarıyla uzaklaşırken onu izledim. Bazen Seokjin'i anlamaya çalışmak yorucu oluyordu.

Seokjin ile konuşmamızın üzerinden tezgahı temizlememe yetecek kadar zaman geçmişken yukarıya çıkan merdivenlerden inen Jimin'i gördüm. Saçları dağılmış ve dudakları şişti. Bayık bakan gözlerini incelerken anlamaya çalışıyordum. Yukarıda odalar vardı. Jimin'i en son gördüğümdeyse iki gece önce çalışıyorduk. Birden ortadan kayboluşu aklıma geldiğinde kendime engel olamayarak sordum.

"Neredeydin sen? "

Merdivenleri bitirince bakışlarını bana çevirdi.

"Patronlaydım. "

Kaşlarım kalkarken üstelememeye karar verdim. Elimdeki bezle tezgahın üzerinden bir kez daha geçerken Jimin, bar taburelerinden birine oturmuştu.

"Ne o, bugün müşteri olmaya mı karar verdin? "

Bakışlarımı yok sayerken kafasını tezgaha dayadı. Ufak bir endişe sırtımda gezerken onunla çalıştığımız süre boyunca ona alıştığımı fark ettim.

"Ne oldu? "

Meraklı bir aptal gibi üsteleme kızıyorken kendimi de alamıyordum. Başını kaldırıp bana baktığında fazlaca kötü gmrünüyordu.

"Hoseok, ben galiba kötü bir şey yaptım. "

Kaşlarım çatılırken onun olduğu tarafa yaklaştım. Tam anlatmasını isteyecekken merdivenlerden tekrar adım sesleri geldi. Merdivenlerden inen nemli saçlarını karıştıran patronla kaşlarım yeniden havaya kalktı. Dönen şeyleri anladığımda ise kötü hissetmiştim. Jimin, kötü bir şey yapmıştı.

Ölmemek için uğraşıyorum, yorumlarınızı görürsem mutlu olacağım.

EglafHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin