❦ 4-ÖRSELENMİŞ RUH/1

13.4K 800 56
                                    

4-ÖRSELENMİŞ RUH/1

#Lake of Tears - To Blossom Blue

#Lake of Tears - To Blossom Blue

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Merih odasına gittikten sonra dediğini yapıp yemekle birlikte getirdiği ilaçları içtim. Ardından uyku, hırçın bir nehir gibi bendini yıkarak bilincimi istila etti.

Tekrar gözlerimi açtığımda etraf karanlıktı. Terden yüzüme yapışan saçlarımı geriye itip beni esir alan bunaltıcı histen kurtulmak istedim. Üzerimdeki kıyafetler terden sırılsıklam olmuştu. Battaniyeyi üzerimden çekip oturur pozisyona geçtim. Gözlerim pencereden sızan cılız ay ışığına alışmaya çalışırken saatin kaç olduğunu düşündüm. Bütün gün uyumuş olmalıydım.

"Nihayet uyandın," dedi Merih karanlığın içinden. Onun beklenmedik sesi karşısında afallayıp sesinin geldiği yöne doğru konuştum.

"Neden karanlıkta oturuyorsun?"

"Uyanmanı bekliyordum. Işığı açıp seni rahatsız etmek istemedim," dedi. Ardından ona ait olan adım sesleri parkede yankılandı. Nereye gittiğini anlamaya çalışırken salonun ışık ile dolması sorulmamış soruma cevap oldu. Merih elini ışık düğmesinden çekip bana doğru yürüdü ve tam karşıma geldiğinde bana doğru eğilip elinin tersiyle önce alnıma, sonra da yanağıma ve en sonunda da boyun girintime dokundu. Beklenmedik teması karşısında istemsizce kendimi geri çektim. Dokunuşu elektrik çarpmışçasına bir etki bırakmıştı üzerimde. Gergince nefes verip tepkilerimi kontrol altına almaya çalıştım. Merih de tepki olarak kaşlarını çattı.

"Ateşin düşmüş. Bayağı terlemişsin ve bu iyi bir şey galiba," diye tahminde bulundu. Başımla onu onayladım. "Kendini iyi hissediyorsan bir duş alıp hazırlan. Gitmemiz gerek."

Sisli mavi gözlerine baktım şaşkınca. Bu saatte nereye gidecektik?

"Nereye?"

"Aydın'a."

"Aydın mı?" Kuru bir rüzgâr gibi esti sözcükler odada. Merih koltuğun kenarlığına yaslayıp kollarını göğsünde kavuşturdu.

"Evet, Aydın'a gidiyoruz. Burada daha fazla kalamazsın. Ama öncesinde sana sahte bir kimlik gerek. Bunu bir an önce halletmemiz gerek."

Derin bir nefes alıp tüm bu olan biteni anlamaya çalıştım. Sahte bir kimlik... Başka bir şehir... İstanbul'dan başka bir yer. Sonunda üzerime karabasan gibi çöreklenen bu lanetli şehirden kurtulacaktım.

"Sahte kimlik..." diye girdim söze. Soracağım soru yüzünden tedirginlik çökmüştü üzerime. "Bu senin başını belaya sokmaz mı?" Hatta ikimizinkini de.

Merih hayır anlamında iki yana salladı başını.

"Her illegal iş gibi pürüzleri var ama bunu yapacak olan kişi işinin ehli. Bir sorun çıkmayacak."

Siyah CennetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin