15. Annem...

19 0 0
                                    

Medya; Emre ve Sıla

Bir hafta sonra...
  Bugün pazartesiydi ve alarmımın çalmasıyla hiç sıkıntı çekmeden yatağımdan kalktım. Kısa bir duş almak için banyoya girdim
  Emre ile aramız çok iyiydi gerçekten. Her gün okula birlikte gidip birlikte dönüyorduk. Okuldayken hiç ayrılmıyorduk, gece de üçe dörde kadar ya telefon konuşuyorduk ya da mesajlaşıyorduk. Anneme daha cesaret edemeyip söylememiştim. Ama onun anladığına eminim. Hayır anladıysa niye kızmıyor? Demek ki Emre'yi seviyor. Yani öyledir. İnşallah. Duşakabinden çıktım ve formamı giydim. Saçlarımı kıvırcıklaştırdım ve Çantamı da hazırlayıp mutfağa gittim.
"Gü-nay-dınn aneyim."

"Günaydın bitanem. Okula daha vaktin var biraz konuşsak mı senle?" Ahaaa şimdi sıçtım. Kesin Emre'yi sorcak. Ama iyi şeyler hissettiğini biliyorum Emre'ye karşı. Ona bakarak sandalyeye oturdum ve "tabi ki annem. Dinliyorum."
"Bak güzel kızım. Anneler anlar. Kimin kimle, arasındaki ilişkiyi. Bende anladım. Emre ile seni. Keşke ben anlamadan önce sen anlatsaydın. Sana kızamam sevgilin var diye çünkü Emre'ye güveniyorum. Eğer seni sevmediğini anlasam emin ol baya bir kızardım. Hem sana hem ona. Ben bizim arkadaş gibi olduğumuzu düşünüyordum. Yani biliyorum bu dediğim biraz klasik ama ben öyle hissediyordum. Eskiden sevdiğin erkekleri, hoşlandığın kişileri, kavga ettiklerini kısaca hayatında olanları hep bana anlatırdın. Sana kızdığım nokta bu. Neden anlatmadın bana?"

"Annem... Bak ben ilk defa birini böylesine seviyorum. İlk defa sevgilim oluyor. Bilmiyorum korktum... Emre ile görüşmemi engellersin falan diye. Çok özür dilerim anne. Ben gerçekten böyle düşündüğünü bilmiyordum. Sen benim sadece annem ve arkadaşım değilsin. Sen benim herşeyimsin." dedim. Gözlerim dolmaya başladığında annem bana sıkıca sarıldı. Oda ağlamaya başlamıştı. Benden ayrıldı ve ellerimi tutup "sende benim herşeyimsin. Emre'yi de oğlum gibi severdim. Şimdi damadım olacak."dedi ve gözündeki yaşları silerken gülümsedi.
Canım benim. İyi varsın sen güzel annem...
Kapı çaldığında Emre'nin gelmiş olduğu anladım. "Emre geldi herhalde." dedim ve çantamı almaya gittim. Kapının yanındaki aynadan kendime baktım. Baya bi duygusallaşmıştım. Kapıyı açtım. Emre sırıtıyordu ama beni görünce ciddileşti. Ağladığımı anladı tabi. Anneme öpücük attım ve Emre'ye bakarken kapıya dönmeyip, kapıyı kapattım.
"Ne oldu? Sıla neden ağladın?"

"Annemle konuştuk biraz. O yüzden duygulandım. Merak etme."

"Hayır! Başka bişey olmuş belli. Sevgili olduğumuz için kızdı dimi? Ben biliyordum. Sana dedim söyleyelim diye dinleyen kim!"

"Emre, sakin olur musun acaba? Valla kızmadı. Hatta sana 'o benim oğlumdu, şimdi hem oğlum hem damadım olacak' dedi. Bana kırılmış, onla konuşmadım bu konuyu diye. Zaten anlamış. Tabi ben, ilk günümüzde elimin zangır zangır titrediğini unutmuşum. Bide senle mesajlarımızı yakaladı gibi oldu. Amaan boşver. Herşey iyi. Sorun yok çatık kaşlı sevgilim. Biraz duygusal bir konuşma yaşadık 'aneyimle'. O yüzden ağladım. Hadi geç kalcaz çıkalım."
   Okula iki sokak kalmıştı. Baya yoruldum ya. El ele tutuşmuş, annemin bana dediği seyleri anlatıyordum. Gülümsedi Emre ve
"Hmmm iyi bari. Kızmaması iyi olmuş. Bende dün o çok sevdiğim kızın kim olduğunu söyledim annemgile. Annem aşırı sevindi. Babam isee..."

"Neee. Ne babam ise. Ne dedi? Sevmemiş mi beni? Of ya..."

"Dur kızım sakin. Babam ise hemen istemeye gidelim taraftarıydı."

"Haa oh iyi. Haaa aaa ama olmaz ki."

"Bence de. Ben bir çalışmaya başlayayım öyle isticem seni. Çünkü seni ailelerimizin parası ile değil kendimizin parası ile yaşatmak istiyorum. Kendi ayaklarımın üstünde durduğum an yani para anlamında bak o zaman istemeye nasıl geliyoruz. Davul, zurna ohoooo neler neler." dedi gülümseyerek. Kulağıma eğilmeye başladı ve "seni seviyorum" dedi. Aaaaaaaaaaaaa bana ne dedi. Valla da dedi. Niye her söylediği zaman şaşırıyorsam kine. Gülümsedim ve bende kulağına eğilip "seni seviyorum" dedim sonra da yanağına öpücük kondurdum. Gözlerime baktığında aşkla ve şirince gülümsedim.
"Bence bana öyle bakma."

"Niye be! Çirkin mi oluyorum? Allah Allah."

"Hayır hayır sakin. Çirkin değil de olduğundan daha masum, sempatik, güzel vee..."

"Ne 'vee' ne. Söylesene!" dedim kaşlarımı çatarak, tabi ki şaka yapıyordum.

"Vee olduğundan daha da çekiyorsun beni kendine. Yani daha fazla çekici geliyorsun ve öpesim geliyor. Bide insan bu kadar tatlı mı sinirleniyor Allah'ım çok şanslıyım ya. Seni çok seviyom güzel bakan sinirli kız." dedi burnumu sıkarak. Emre ve bunları söylemek, asıl ben şanslıyım be. Yüzümün kızardığına emin olduğum için hemen önüme dönüp "hadi ya geç kalcaz simdi. Reyhan hoca kapının orda bekliyor biliyosun. Bir dakika bile geç kalınca taaa müdürün odasına git de aman ordan geç kağıdı al, müdürün 'niye geç kaldınız?' sorularına cevap ver off valla şimdiden yoruldum."

"Haa tabi tabi. Kızardım, utandım deme de. E sende haklısın tabi. Yanında böyle bir yak..."

"Yanımda böyle bir öküz olduğu için evet baya bi utandım. Bu yüzden de kızardım." dedim. Güldük ve el ele tutuşup okula yürümeye devam ettik.
Adım kadar eminim, 'e sende haklısın tabi. Yanında böyle bir yak...' derken yakışıklı var gibi şeyler söyleyecekti. Evet haklı baya bi yakışıklı ama ben o yakışıklı diye utanmadım. Bu yakışıklı beni gerçekten seviyor ve bunu her cümlesinde açıklıyor diye utandım.
---
Sınıfın kapısının önündeydik. Aklıma gelen şeyle hemen olduğum yerde durdum. "Noldu?" dedi Emre. 2 hafta sonra benim doğum günümdü. Yani hem benim hem Emre'nin. Ne alcam ben ona. Heh süper aklımda hiç bişey yokmuş gibi bide bunu düşüncem. Gerçi aklımda olanlar boş şeyler. Ama bu önemli. Ne alcam ben ona.
"Sıla ne oldu dedim?"

"Haa. Ha şey. Şey oldu... Iıı tokamı unutmuşum. Saçımı bağlayamicam. Onu düşündüm de."

"Ne değişik insanlar ah pardon varlıksınız siz. Yani biz insansak sizin ne olduğunuz belli olmayacağı için 'varlık' dedim. Kızım sen saçını bağlamazsın ki."

"Ha sen çok biliyon. Sıcak olunca bağlarım. Bugüne kadar sıcak olmadı ki (!)"

"Kızım okul açılalı iki ay oldu. Eylül, ekim. Sence soğuk olacak havalar mı bu mevsimler? Tamam esinti oluyordu da. Güneş de gitmedi hiç gökyüzünden." Dilimi çıkarttım. Çünkü diyecek bişey yoktu. Elimi yanağımın üstüne koydum ve düşünmuye başladım. Ne alcam ben bu çocuğa yaa. "Bekle geliyorum şimdi." dedi Emre ben bunları düşünürken. Bende tamam anlamında kafamı salladım
  Beş dakika geçmişti. Önümde oturan Berk ve Burcu ile konuşuyordum. Berk Burcu'ya arada matematik dersi veriyormuş. Vayy ben Esra Erol olmadan bunlar işi bağlamış. E kız güzel, oğlan yakışıklı. Tam bu sırada Emre elinde küçük bir poşetle geldi. Yanıma oturdu. Poşeti bana uzatıp "al bakalım. Ben gitmeden önce baya bi derin düşünüyordun. Alayım dedim bende." anlamayarak ona baktım. Poşeti almam için tekrar uzattığında aldım. İçine baktığımda beş on tane lastik toka olduğunu gördüm.
  Ya off bu çocuk bana, tokamı unutup üzüldüğümü zannedip toka alıyor. Bende ona ne alacağımı düşüneyim. Of ya. Onda gülümseyerek baktım ve "teşekkür ederim." dedim. İşaret parmağını yanağına getirip öpmem gerektiğini vurguladı. Gülümsedim ve öptüm. Öperken de "seni çok seviyorum düşünceli adam." dedim. Tam bu sırada öğretmen geldi ve derse başladık.
  Yani ben değil. Diğerleri. Ben Emre'ye ne alcam yaa. Aaaaa buldum. Aha valla buldum.
Bu iki haftalık süreçte maddi değil de manevi bir hediye yapıcam ona daha doğrusu yazıcam.
  İki hafta boyunca bir not defterine -romantik görünen- gün gün ona hissettiğim duyguları yazıcam. Kızgın olduğumda bile...

Bizim Hikayemiz Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin