16. Öleceğimi Bilsem Bile...

11 1 0
                                    

Sabah uyandığımda okul saatinin geçtiğini anlayıp yorganı depip kalktım. Mutfağa doğru giderken "Anneeeeeeee alarmımı kurmayı unutmuşum. Sen neden uyandırmadın beni?" eskiden direk yatardım şimdi bir sevgilim var yani.

"Kızım dün mesaj attılarya 3 saat geç başlayıp, ders saatini kısaltacaklarmış toplantı olduğu için."

"Haa. Doğru. Oh be korktum. Neyse daha bir iki saat varmış uyuyayım bari." deyip odaya girdim. Anem arkamdan "bir an için okulu sevmeye başladığını, değiştiğini düşünmüştüm. Ama nerdee." dedi. Hayır anlamıyorum ki benim 70'ten aşağı notum yok oda matematik yani. Ben matematikten çalışmadan alıyorsam bu notu. Bence çok, aşırı zekiyim. Yatağıma yatıp yorganımı depeme kadar çektim. Tam bu sırada Emre aryordu. Telefonu açtım ve konuşmaya başladım.
"Efendim Sevgilim."

"Senin sevgilim diyen ağzını yerim. Napıyorsun sevgilim."

"İyiyim kalkmıştım daha 1 saat varmış geri yatayım dedim. Sen?

"Bende iyiyim. Ama Kendi kendime dedimki 'sevdigim kizi bir kahvaltıya götüreyim.' sence gelir mi benle o kız?" Güldüm ve

"Bence gelir ya çünkü oda seni seviyor. Senle vakit geçirince aşırıı mutlu oluyor." dedim. Oda güldü.

"Tamam o zaman sevdiğim kıza söyle on beş dakika sonra sevdiği üst kattan gelecekmiş."

"Tamam söylerim." deyip güldüm. Kapattık ve bende giyinmeye basladim. Diz kapakları yırtık olan siyah pantolonumu ve üzerine de toz pembe kazağımı giydim. Salona geçip örgü ören anneme Emre ile dışarı çıkacağımı söyleyip izin aldım. Kapının önünde durup beyaz ayakkabılarımı giydim. Kapıyı açmamla Emre'yi görmem bir oldu. Yüzü gülüyordu fakat beni süzüp bacaklarıma bakana kadar. Ne ya Allah Allah. Pantolon giydim. Etek mi giydim sanki? "Bir daha yırtık pantolon giyme. Sevmem." dedi ciddi ve itiraz etmemi istemeyen bir sesle.

"Ya Emre. Allah aşkına pantolon bu. Diz kapağımın önünde biten elbise giymedim ki. Niye böyle sinirlendin?"

"SİNİRLENMEDİM BEN!"

"Ya bunun yüzünden kavga mı edeceksin. Bağırma bana. Giydiğim şeyde bişey yok. Olduğunu düşünsem giymezdim. Onu da geçtim annem uyarır beni. Sana Gerek Kalmaz Yani." dedim son cümlemi biraz daha sesli söyleyerek.

"Demek gerek kalmaz ha? Peki o halde hiç kahvaltı yapmamıza bile gerek yok. Okula gidelim hemen!" deyip bana cevap hakkı tanımadan arkasını dönüp merdivenleri inmeye başladı. Ya şu konu yüzünden tartıştık. Dengesiz. On dakika öncesine kadar neymiş efendim sevdiğim kızmış. Neyse başka birşeye sinirlenmiştir deyip onun arkasından yürümeye başladım.
  Araba ile giderken kırmızıda durmuştuk. Camı açtım. Hiçbir şekilde konuşmuyorduk. Cama doğru baktığımda Burcu'yu gördüm. Burcu'da bizi görmüştü. Tam Burcu elini kaldırıp sallayacakken Emre gaza yüklendi. Daha yeşil yanmasına 19 saniye vardı. Bu yüzden de bir araba ile burun buruna çarpışacaktık. Ama Emre direksiyonu kırdı bu sırada da araba ağaca sürttü. "Allah kahretsin!" diye bağırdı fakat okula yaklaştığmız için durmadan devam etti.
Okulun parkına arabayı park etti. Arabadan indik ve "sen burda bekle. Bir bakayım sıkıntı var mı?" dedi. Yüzüme bile bakmamıştı. Arabanın çaprazına geçip beklemeye başladım. Kollarımı önümde bağladım. Tam bu sırada Nazlı yanıma geldi. "Sinirlisin her halde. Ne o kavga mı ettiniz?" deyip sinsice güldü. Gözlerimi devirdim. Zaten sinirliydim bide bunla uğraşamazdım.
"Aa bak çok üzüldüm şuan. Kavga etmişsiniz, belli."

"Bak kavga falan etmedik. Sinirliyim senden çıkarmayım. Fena olur. Siktir git. Defol!"
Bunları söylerken Emre yanımıza geliyordu. Nazlı amaçsız bir şekilde kendini yere attı ve canının yandığını belli eden sesler çıkardı. Emre çatık kaşla yanımıza gelip "ne oluyor burda?" dedi. Nazlı da "Emre. Emre ben Sıla'nın yanından geçiyordum. Sıla 'dursana bi sen' falan diye şeyler söyleyip beni tehdit etmeye başladı. Benim yüzümden kavga etmişsiniz öyle dedi. Tam gidecektim ki çelme taktı. Emre ben... Ben hiç bişey yapmadım."
Amaçsız bir şekilde demiştim ya, amaçlıymış pardon. Ağzımı şaşkınca açtım ve "kızım sorduklarına cevap vermeyi bırak ağzımı bile oynatmadım. Emre geliyor diye yere attın kendini. Yalan mı. Sen nasıl bi kız..." sözümü kesen Emre'nin Nazlı'ya elini uzatması oldu. Nazlı da hemen elini tutup kalktı.
Emre'den...

Sıla'nın bu yaptığı sinirimi iyice bozmuştu. Tamam kıyafet konusunu abartmış olabilirim ama o da Nazlı'ya çelme takmış. Ayıp denen bişey var. Elimi uzatıp Nazlı'nın kalkmasını sağladım. Sonra da Nazlı'yı aklıma alıp Sıla'ya döndüm. "Bir konuyu bu kadar uzatman çok anormal. Nasıl boyle birşey yaparsın. Tanıyamıyorum seni, sevdiğim kızı!" dedim. Dolan gözleriyle "Emre ona mı inanıyorsun? Yapmadım, ona çelme takmadım. Dediklerine bile cevap vermedim. Sen bana inanmıyorsan güvenmiyorsan biz hiç sevgili olmamışız ki." Bu dediğine iyice sinirlenmiştim. Tam bu sırda Burcu yanımıza geldi. "Sabahtan beri sizi izliyorum. Sen nasıl bu kıza inanırsın? Bende gördüm o kendini yere attı." dedi. Nazlı ağlayarak "ya niye yalan söyleyeyim ki? Emre arkadaşı olduğu için böyle yapıyor. Yemin ederim çelme taktı bana." Sıla sinirli bir şekilde "burcu arabanın anahtarını ver!" dedi. Burcu da "bak biraz konuşalım sinirlisin bişey falan  olur. Sonra birlikte..." sözünü kesip devam etti Sıla ve "bana inanmayan bir insanın yanında öleceğimi bilsem bile durmam. Ver şu anahtarı" dedi. Burcu da çantasından çıkardığı anahtarı ona uzattı.
Sıla'dan...

Sinirle arabaya doğru yürüdüm. Bana inanmıyordu ya. Bildiğimiz inanmıyor bana. Gaza basıp hızla okulun olduğu sokaktan çıkmaya çalıştım. Diğer sokağa dönecekken bir araba ile çarpıştık. Kafamın direksiyona gelmesiyle gözüm karardı ve herşey bitti sanki...
Emre'den...

Okulun bahçesinde bulunan banka oturuyordum. Çok mu abarttım acaba. Kıza çelme taktıysa bana ne? Arabanın sinirini Sıla'dan çıkardım. Of ya. Bir çarpışma sesi ile olduğum yerden doğruldum. Aklıma gelen şeyle ayağa kalkıp Sıla'yı aradım. Telfonunun kapalı olduğunu duyduğumda hemen koşmaya başladım.
  Diğer sokağa girişteki kazayı kim yaptığına bakmak için insanları itip aralarından geçiyordum. Tam yerde yatan kişiye baktığımda Sıla olduğunu gördüm. Yanına gidip başına çöktüm. Allah kahretsin benim yüzümden oldu. Aklıma Sıla'nın söylediği cümle geldi ve gözümden yakan yaşla hemen Sıla'yı kucağıma aldım ve taksi çağırıp yanıma yatırıp, elimi kanayan başına koydum. 'Bana inanmayan birinin yanında öleceğimi bilsem bile durmam' demişti...

Bizim Hikayemiz Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin